İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Amerikan seçimlerini kazandık mı, kayıp mı ettik?

Ali H. Aslan

Demokratların iktidar partisi Cumhuriyetçileri salı günkü ara seçimde devirerek Kongre’yi ele geçirmesiyle Washington’da siyasi tablo değişti. Amerika’da yeni bir dönem başlıyor. Başkan Bush’un neden yenilgiye uğradığı, farklı bir analiz konusu. Peki mevcut tablodan Türkiye nasıl etkilenecek? 

Ankara, Cumhuriyetçi Bush yönetimiyle Irak savaşı sürecinde ciddi oranda yıpranan ilişkilerini onarmaya çalışıyordu. Ancak iktidarla ilişkileri öncülleme kolaycılığı, Demokrat muhalefetle gerektiği gibi iletişim kurulmasına imkan vermedi. 12 yıldır Kongre’ye hakim olan Cumhuriyetçilerin eski liderlerinden Bob Livingston’un lobicilik firmasının yardımıyla şimdiye kadar işin büyük kısmı halledilebiliyordu. Ama artık Kongre Demokratların…

Türkiye ‘eski kral öldü, yaşasın yeni kral’ havasına mı girmeli? Bence hayır. Çünkü Cumhuriyetçiler çoğunluğu kaybetmiş olabilir; ama Kongre’nin yarıya yakın kısmı ve Beyaz Saray hâlâ ellerinde. Dolayısıyla zayıflamış olsalar da Washington’da hâlâ azımsanmayacak güçleri var. Diğer yandan, Ankara’nın Demokratlara açılma esnekliğini göstermemesi için bir sebep yok. Biraz geç kalınmış olsa da tren hâlâ tamamen kaçırılmış değil…

Kongre’de dış politikada kilit pozisyonları tutacak Demokrat liderlerin çoğunun farklı sebeplerle Ankara’yla sorunları var. Müstakbel Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Senato Başkanı Harry Reid, Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Joe Biden ve Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Tom Lantos bu cümleden sayılabilir. Kilit Demokrat liderlerle soğuklukları gidermek önemli. Başbakan Erdoğan, Washington ziyaretini, Kongre’nin tatile girdiği seçim kampanyası dönemi yerine, taşların yerine oturacağı Ocak 2007’den sonra gerçekleştirseydi ve Demokratlarla da görüşülebilseydi çok daha verimli olabilirdi…

Türk-Amerikan ilişkilerinde yakın dönemde kriz potansiyeli taşıyan sözde Ermeni soykırım tasarıları ve Irak konularında Demokratların genel çizgisi Türkiye’den biraz uzak. Seçim öncesinde söylediklerinin hepsini karar merciinde hayata geçiremeyebilirler. Ancak birçok etkili Demokrat özellikle soykırım iddialarında Ermeni lobisine tehlikeli derecede angaje olmuş. Bıçak kemiğe dayandığında Başkan Bush yine devreye girecektir ama Cumhuriyetçi Beyaz Saray’ın Kongre’deki Demokrat liderlere ricacılığının ne derece etkili olacağı şüpheli. Türkiye’nin kaosu körükleme endişesinden dolayı şu aşamada sıcak bakmadığı Irak’tan hemen asker çekmeye başlama seçeneği, çoğu Demokratın seçim kampanyasında en önemli unsurlardan biriydi. Senatör Biden gibi isimlerin, Irak’ın üç ayrı devlete bölünmesi dahil bazı ihtimalleri savundukları biliniyor.

Ermeni tasarısı bu nisanda Kongre’den geçerse, Irak’ta Türkiye’nin kaygılarını derinleştirici adımlar atılırsa ve PKK varlığına karşı gözle görülür tedbirler alınamamış olursa, baharda kendimizi pekala yeni bir Türk-Amerikan krizi içinde bulabiliriz. Sırf sözde Ermeni soykırımı meselesi bile Türk-Amerikan ilişkilerini zehirlemeye yeter. Böyle bir gelişmenin Washington’a karşı zaten bayağı tepkili olan Türk kamuoyu ve idari erkanınca nasıl karşılanacağını tasavvur edin. Ülkenin doğusunun Ermeni ve Kürtler arasında bölüştürüleceği korkuları iyice ayyuka çıkar. ABD’nin artık Türkiye’nin dostu olmadığı kanaati pekişir. Seçim havasına giren Ankara’da ilişkilere sahip çıkacak babayiğit de kolay kolay bulunamaz. Ve iki ülke arasında pekiştirilmeye çalışılan ortak stratejik vizyon ciddi zarar görebilir.

Bir de bardağın dolu tarafına bakalım. Demokrat Başkan Bill Clinton’un Türk-Amerikan ilişkilerinde bıraktığı olumlu iz önemli bir miras. Demokratların Cumhuriyetçilerden daha enternasyonalist ve dünyayla uyumlu bir çizgiyi benimsemeleri Türkiye için avantaj. Her iki parti için de vaziyeti kurtarma aracına dönüşen Baker-Hamilton Komisyonu’nun, Irak’a komşu ülkeleri çözümün parçası yapma mekanizmaları önermesi bekleniyor. Dolayısıyla Washington’da dinlenme katsayımız artabilir. Demokratlar Amerikan dış politikasını neocon’larca bayraktarlığı yapılan idealist, sürrealist ve maksimalist doğrultudan daha realist ve pragmatik bir çizgiye çekmeye çalışacaktır. Ortadoğu’da demokratikleştirme vitesinin düşürülüp eski istikrarcı siyasete kısmen dönülmesini ve reformların zamana yayılmasını isteyebilirler. Demokratların çoğu Suriye ve İran’la diplomatik angajmanı da Amerikan çıkarlarına daha uygun görüyor. Ortadoğu barış sürecini canlandırmak istiyorlar. Bütün bunlar Ankara’nın anlayışına uygun.

Amerika’da siyasi tablonun değişmesi, dış politikasında taktiksel varyasyonlara yol açabilir; ama genel stratejik duruş pek değişmez. Türkiye gibi önemli bir bölgesel gücü küstürmemek, ABD için stratejik zorunluluk. Türkiye eskisi gibi çantada keklik değil. Türkiye küserse, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki vahim konumunu düzeltmeye yeterince katkıda bulunamaz ve teröre karşı mücadelede radikallerin eli güçlenir. Türk-Amerikan stratejik ilişkileri, her iki ülkedeki iç siyasi kaygılara kurban edilmemeli. Muhtemel tren kazalarını önlemek, yoğun diyalogdan geçiyor.

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=453179

Yorumlar kapatıldı.