İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni meselesinde ok yaydan çıkmadan önce

Murat Yetkin

Salı günü yapılacak ABD ara seçim sonuçları, Ermeni meselesinde Türkiye’ye yeni sıkıntılar getirebilir

İki gün sonra, 7 Kasım’da yapılacak ABD ara seçim sonuçları, Türkiye’nin Ermeni meselesi nedeniyle yaşadığı sıkıntıları, siyasi açıdan daha önce görülmemiş zorluklara tırmandırabilir. Bunun nedeni, giderek fiyaskoya dönüşen Irak savaşının Başkan George Bush’un arkasındaki Cumhuriyetçi Parti yerine Demokrat Parti’yi öne çıkarması ihtimali.
Yapılan son kamuoyu yoklamaları ve uzman görüşleri, Demokrat Parti’nin en azından 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğa sahip olacağı tahmininde bulunuyor. 100 sandalyeli Senato’da da Demokratların öne geçmesi ihtimali var, ama Temsilciler Meclisi’ne (TM) göre daha zayıf ihtimal.
Daha önce 40 yıl hep Demokratların kontrolünde olan TM, 1994’ten bu yana Cumhuriyetçilerin kontrolüne geçmişti. Bush, 2000-2004 arasındaki ilk dönem başkanlığında, özellikle de 2002 ara seçimlerinde hem TM, hem de Senato’da Cumhuriyetçi üstünlüğünü perçinlemesi ardından, bu avantajı iyi kullandı. Bu avantaj, 2003’te başlayan Irak işgal harekâtında Bush’a önemli destek sağladı. Ancak 2004 seçimleri ardından başlayan ikinci dönemde işin rengi değişmeye başladı.
Demokratlar, TM’yi 12 yıl aradan sonra yeniden ele geçirirlerse, Bush’un işi zorlaşacak. Sadece Irak konusunda değil, hemen her konuda istediği siyaseti uygulamakta sıkıntılarla karşılaşacak. Eski dışişleri bakanlarından James Baker’a ısmarladığı Irak raporunun ocak ayında açıklanması ile bu değişiklik vücut bulabilir, ama değişikliği hızlandıracak olan TM’deki güç dengesinin değişimi olacak gibi görünüyor.
Bu durum Türkiye’yi etkileyecek. Çünkü Bush’un süresinin dolacağı 2008 yılına kadar Irak’ta yaşanacak travmalar arasında öngörülebilir olanlar var. Örneğin, Saddam Hüseyin davalarının karar aşamasına gelmesiyle artabilecek şiddet dalgası.
Şii-Sünni, Arap-Kürt çatışmalarının artması ve Anayasa’ya göre 2007 sonu itibarıyla yapılması öngörülen Kerkük referandumu. Ve bu resim içinde ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde giderek öne çıkan Irak’taki PKK varlığı sorunu.
Yazının konusunu oluşturan Ermeni meselesindeyse, sorun Demokratların kazanması durumunda TM Başkanlığı’na gelecek olan Nancy Pelosi’nin siyasi kimliğinden kaynaklanıyor. ABD tarihinde TM’de Grup Başkanlığı’nı üstlenen ilk kadın unvanını taşıyan, İtalyan asıllı Amerikalı siyasetçinin seçim bölgesi, San Francisco şehir merkezi. İtalyan mahallesi, Çin mahallesi, turizm merkezi Balıkçı Barınağı ve şehrin mali ve entelektüel hayatının döndüğü kesiminin temsilcisi olan Pelosi’nin seçmen kitlesinin önemli bir bölümünü de Ermeni asıllı Amerikalılar oluşturuyor.
Pelosi, Türkiye’nin 1915 olaylarının Ermenilerin soykırımını amaçladığını kabul etmesi gerektiğini düşünen bir siyasetçi. Düşünce kuruluşu ASAM’ın başına geçmeden önce Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ni yürüten Faruk Loğoğlu’nun diplomatik nezaketle ifadesine göre, “Bu konuda hayli tek taraflı ve katı fikirlere sahip”.
Türkiye’nin şimdiye dek (her nisan gündeme gelen) Ermeni soykırımı iddialarının tanınması kararına karşı son silahı hep Başkanın son anda TM, ya da Senato Başkanı’na bir mektup yazıp, Türkiye’nin önemli bir müttefik, iyi bir silah alıcısı ve İsrail’in güvenliği açısından iyi bir koruyucu olduğunu söyleyip, oylamayı durdurması olmuştur. Oysa, Pelosi, Başkan Bush’tan bu yönde gelebilecek bir talebi, sadece Ermeni soykırımı iddialarından yana olduğu için değil, sırf Bush öyle istiyor diye bile geri çevirecek özelliklere sahip.
Loğoğlu, “Hükümet, Dışişleri, işadamları yine girişimlerde bulunacaktır. Ama ne yazık ki bu kez yapılacak fazla bir şey yok” diyor. Loğoğlu şöyle devam ediyor: “Bizim çalışmamıza şimdiye dek silah lobisi ve Musevi lobisi hep destek olmuştur. Belki son savunma sanayi anlaşmaları, yani F-35 uçağı ve deniz helikopteri anlaşmaları bu yönde desteğin artmasına katkı verecektir. Ancak yine de iş kolay görünmüyor.”
ABD Kongresi’nin Ermeni soykırımı iddialarını kabulü, Türkiye’nin uluslararası siyasette işini zorlaştıran bir gelişme olacaktır. Fransa’nın bu iddiaları kabulü, Avrupa çapında onu izleyen ülkelerin çıkmasına yol açmıştı. ABD’yi dünya çapında izleyenler olabilir. Ok yaydan çıktıktan sonra yakınmanın faydası olmaz. Bu konuda neler yapılabilecekse, fazla gecikmeden yapmakta yarar var.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=203575

Yorumlar kapatıldı.