İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Utanç verici bir iş (2)

Ruhat Mengi 

Dün Orhan Pamuk’un bir İsviçre gazetesindeki röportajından söz etmeye başlamıştık. Aynı röportajda “artık Nobel ödüllü” yazar “Türklerin 1 milyon Ermeni ile 30 bin Kürt’ü öldürdüğünü” söylüyor ve bunu da bir tek kendisinin ifade edebildiğini vurguluyordu.

Mektubunda bu röportajı bize hatırlatan okurumuz Yasemin Erkan diğer cevapları da duymamızı istemişti.

Şimdi geçelim Prof. Aysel Ekşi’nin Michigan Üniversitesi’nde sosyoloji öğreten ama aynı zamanda ABD ve Avrupa’da verdiği konferans ve röportajlarla “başka şeyler” öğretmeye çalışan Fatma Müge Göçek’e yazdığı muhteşem mektuba…

Mektuptan çok Ermeni soykırım iddiaları konusunda değerli bir kitapçık gibi görünen uzun yazıda Ekşi tarih bilmeden tarih kitabı yazan (!) ve konuşmaları yapan Göçek hanıma ve onun kendi deyimiyle “aynı fikirdeki akademisyen grubu”na iyi bir ders vermiş aslında.

Sadece Türk değil yabancı tarihçiler tarafından da yazılmış çok sayıda tarihi belge ve yayında Ermenilerin Osmanlı Devleti aleyhine daha savaş başlamadan çok önce ayaklandığını, sayısız isyan çıkardığını, Rus ve Fransız ordularına katıldığını anlatan, Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovannes Kaçaznuni’nin Taşnak Partisi Konferansına sunduğu ve 1914 yılı sonbaharında Ermeni çetelerinin Türklere karşı ayaklandığını anlattığı, “Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır” dediği rapordan (1955 yılında New York’taki Ermeni Enformasyon Servisi tarafından yayınlanmış ama bugün Ermeni diasporası tarafından toplatıldığı için sadece birkaç kütüphanede mevcut. Ermenistan’da ise yayınlanması yasak ama bizim “aydın”ları bu durum hiç ilgilendirmiyor) birçok yerli ve yabancı tarihçi, yazar ve diplomatın konuyla ilgili açıklamalarına, tarihi mektuplaşmalara kadar çok değerli bilgiler içeren bir mektup.

Aysel Ekşi soykırım olayını 2000 yılında ABD’ye gidince öğrendiğini söyleyen Fatma Müge Göçek’e Ermeniler’in Türk halkına yaptıkları vahşeti, toplu mezarları da anlattıktan sonra soruyor:

“Siz babanızın hırsız olmadığını bildiğiniz halde onun hırsız olduğunu kabul etmeye zorlanırsanız buna isyan etmez misiniz?”

AYNI FİKİRDEKİ BİR GRUP!
Ekşi, sosyolog Göçek Hanım’a biraz tarih öğretme gereği duymuş, zira bunların hepsi dünyaya yayılıp Zorian’dan çıkma bilgileri papağan gibi tekrarlıyorlar. Ermeniler de onların sözlerini alarak “Bakın Türk entelektüelleri de soykırım olduğunu söylüyor” diye bol bol kullanıyor.

“Biz aynı fikirdeki bir grup akademisyen ABD’de Türk/Ermeni çalışma grubu WATS’ı, İngiltere’de PATS’ı kurduk. Ayrıca öğrencilerden de tartışma, diyalog grupları oluşturuyoruz” diyen F.M. Göçek’in “aynı fikirdeki akademisyen arkadaşları”nın başında Zorian Enstitüsü himayesinde kitapları yayınlanan, soykırım konusunda “Kraldan çok kralcı” olan Taner Akçam geliyor.

Geçenlerde Hürriyet ve bazı gazetelerde haberi çıktı; Orhan Pamuk, Akçam’ın “Utanç Verici Bir İş: Ermeni Soykırımı ve Türklerin Sorumluluğu Sorunu” isimli kitabının kapağında görüşlerini yazacakmış. Zorian’ın himayesinde çıkan kitabı yayınlanan Metropolitan Books’un basın bülteninde Orhan Pamuk’un kitap için “Kendini gerçeklerin tarihini yazmaya adayan cesur bir tarihçi tarafından yazılmış, Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı örgütlü imha üzerine kusursuz bir çalışma” sözleri yer almış.

BU LÂFI ÖDÜNÇ ALABİLİR MİYİM?
Orhan Pamuk’un “artık Nobel’li” oluşunun birçok şeyi nasıl kolaylaştıracağı açıkça belli. Önemli işler bunlar; ucunda ne tazminatlar, ne toprak hayalleri var.

İşin asıl ilginç yanı, söz konusu cesur ve kendini gerçekleri yazmaya (veya anlatmaya) adayan bu akademisyen ve yazarların tüm konuşma metinlerini toplasanız içinde “bir Aysel Ekşi mektubu kadar” bilgi ve belge bulamayacak olmanız. Onlar hep aynı sözleri tekrarlıyor; Türk devletini inkârcılıkla, Türk milletini hafızasız olmakla veya korkaklıkla suçluyorlar.

“Kimse konuşamıyor, onlar konuşuyorlar.”

Pamuk’un bu sözünü izniyle ödünç almak istiyorum; Türkiye’de Ermeni olayları tartışılıyordu, arşivler açıktı, gazetelerde, TV’lerde herkes fikrini söylüyordu. Ama kimse bu “aynı fikirdeki”, daha doğrusu “Ermeni diasporasıyla aynı fikirdeki” grubun yurt dışı faaliyetlerini söyleyemiyordu.

Sanki onların gizli bir dokunulmazlığı vardı, dokunanın “aydın”lığı kaçıverecekti.

Kimse söylemeyince ben söyledim. Diasporayla mektuplaşmaları, “konferans” adı altındaki Türkiye’yi bilgisiz, dayanaksız suçlamaları, tarihi Zorian denen propaganda kuruluşunda aramaları anlattım.

“Zorian” deyince, “çıkar ilişkileri var” deyince pek öfkeleniyorlar ama destekler meydanda işte.

Ortada onlarca dansöz var!

http://www2.vatanim.com.tr/root.vatan?exec=yazardetay&sid=&Newsid=91750&Categoryid=4&wid=4

Yorumlar kapatıldı.