İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırımın simgesel tekrarı engellenecek

Fransa Meclisi’nin Ermeni soykırımını inkârı suç sayan yasa tasarısını onaylaması Gayssot yasasının devamı niteliğindeydi; çünkü her gruba eşit davranılmalı. Yasa, soykırımın sembolik tekrarına da son verecek

Christopher Atamyan

Yakın tarihte, Fransız Meclisi’nin alt kanadının Ermeni soykırımını inkârı suç sayan yasayı kabul etmesi kadar hararet, alkış ve infiale yol açan pek az konu var. Dünyanın her yanındaki Ermeniler yasayı neredeyse kayıtsız şartsız destekledi, Türklerin büyük bölümüyse yasaya tarihsel gerekçelerle karşı çıktı. Türkler 1915-1923 arasındaki katliamları soykırım diye nitelemeyi hâlâ reddediyor. Bir avuç Türk akademisyen bu tanımı kabullense de Batı’daki çoğu çevre gibi yasaya ifade özgürlüğüne darbe vurduğu için karşı. Senato ve cumhurbaşkanının da onayını alıp resmileşmesi halinde bu yasa Yahudi soykırımının reddini cezalandıran mevcut Gayssot yasasının muadili olacak.
İfade özgürlüğü, sadece sınırlı kısıtlamalarla ve istisnalarla korunması gereken bir hak. Sözgelimi, ABD’ye hakaret etmek bir Amerikan vatandaşının hakkıdır. Anayasa ifade özgürlüğüne dair benzer konularda açıktır. Devletin sadece belli durumlarda, gerekli sürecin ardından belli hakları sınırlaması kabul edilebilir. ABD Başkanı George W. Bush’un bu hakkı utanç verici biçimde birkaç kez ihlal etmiş olması, Fransız hükümetinin Ermeni vatandaşlarını Türklerin veya başkalarının hakaretlerinden ve tahriklerinden korumak için yetkisini kullanmaması gerektiği anlamına gelmez. Fransız devleti Türk vatandaşlarını da saldırılardan korumakla yükümlüdür.

Milliyetçilik giderek artıyor
Fransa’daki yasa hukuki bir öncülü, yani Gayssot yasasını takip ediyor. Bazıları iki yasanın farklı olduğunu, ilkinin mevcut ve müstakbel antisemitizme karşı engel görevi gördüğünü savundu. Fakat Ermeni soykırımı yasası da, Fransa’daki Ermenilere yönelik mevcut ırkçılık göz önüne alındığında aynı görevi görecek. Ülkedeki Ermeni soykırımı anıtları son dönemde saldırıya uğradı; Ermeniler kaba saldırılara maruz kaldı. Öyleyse soru şu: Fransa’nın ve benzer inkâr yasaları çıkaran diğer ülkelerin Ermeni vatandaşları Yahudi muadilleriyle aynı korumayı hak etmiyor mu? Mesele bu noktaya geldiğinde, bir grup için uygun görülen muamele diğerine de uygun görülmek zorunda. Dahası, Fransızlar tarihsel belleği temel bir hak sayıyor; bu yüzden de tarihsel olayların ırkçılığı tetikleyecek biçimde inkârı bu hakkın ihlalidir.
Türkiye’de son yıllarda insan hakları alanında yapılan olumlu reformlar en hafif tabiriyle yapaydı: Ay-Yıldız ülkesinde antisemitizm ve anti-Ermenizm aslında azgın durumda ve İslami köktencilik de yükselişte. Türk romancı Elif Şafak ve Ermeni gazeteci Hrant Dink, TCK’nın hukuka aykırı 301. maddesi uyarınca ‘Türklüğe hakaret’ suçlamasından beraat etseler de, herhangi bir medeni ülkenin normlarını aşan bir düzeyde tacize uğradılar. Devlet Dink hakkında beş dava açtı; hepsi de devlet faşizminin en kötüsünü sergileyen aynı saçma yasaya dayalı. Dink ölüm tehditleri aldı ve nereye gitse istenmeyen insan ilan edildi. Hem Türkiye’deki milliyetçiler, hem de, özelde Fransız yasasına, genelde Ermeni soykırımına dair fikirlerinden dolayı onu hain olarak gören Ermeni diasporası kellesini istiyor.
Yani sorun sadece Türklerin Ermeni soykırımını Türkiye’de inkâr etmesi değil, bu inkârı Avrupa’ya ihraç etmeleri. 1.5 milyon Ermeni, 1.5 milyon Pontus Rumu ve Süryani’nin ölümünü inkâr kötü niyetliliktir ve en başta da Ermenilerin insanlık onurunu reddetmektir. Fransa’nın şunu söyleme hakkı var: “Zehrinizi Türkiye’de akıtabilirsiniz, ama bizim ülkemizdeki inkâr meselesini bize bırakın.” Fransa’nın Cezayir’deki sömürgeci geçmişini ne derece kabul ettiği konuyla ilgisiz, ama onu da tanıması umulur. Türkiye, ‘Cezayir soykırımı’na dair bir yasayla ‘misilleme’ tehdidi savurarak tarihsel tartışmayı bulandırdı. Cezayir’de birçok olay yaşanmış olabilir ve oradaki Fransız sömürge yönetimi, farklı din ve dile sahip halka karşı geniş çaplı katliamlar işlemiş olabilir, fakat kabul edilen tanımlar itibarıyla bu soykırım değil.
Ermeniler soykırım sırasında topraklarını, mülklerini ve öz saygılarını kaybetmek zorunda bırakıldı. 1915’ten 1923’e dek erkeklerinin topyekûn katledilmesine, çocuklarının ve kadınlarının tecavüze uğramasına, işkence görmesine ve ölüme gönderilmesine tanık oldu. İnsanların sığınmaya çalıştığı yerler ateşe verildi. Karadeniz’de insanlar kitleler halinde boğuldu, asılmalar ve çarmıha gerilmeler yaygındı.
Almanların Yahudilerle ilgili yaptığının aksine, Türkler Ermenilerden özür dilemeyi veya onlara tazminat ödemeyi başaramamakla kalmadı, şu an dünyaya ihraç ettikleri kaba bir inkâr kampanyası yürütüyorlar. İnkâr soykırımın son aşaması ve bizzat işlenen suçun simgesel tekrarıdır. Fransızlar şunu dedi: Yeter! Kurbanları tekrar öldüremezsiniz, en azından Fransa’da. Türklerden gelecek doğru karşılık bu üzüntü verici olayların gerçekten de yaşandığını kabul etmek olmalı; bu ülkeyi medeni dünyanın kıyısında bırakan abartılı milliyetçilik değil. (31 Ekim 2006)

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=203146&tarih=01/11/2006

Yorumlar kapatıldı.