İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İncil’i kim yazdı?

Şahin Alpay

Televizyon sunucusu olan Dr Robert Beckford İncil’i kimin yazdığını sordu. Cevabını ararken beklenenin aksine kütüphanelere girmeyip, Kudüs’ten Roma’ya ve oradan Amerika’ya devam eden bir yolculuğa çıktı. Yolculuğu esnasında Roma’da Papalık İncil Enstitüsü Başkanı ile, hacılarla, eski suçlularla, şiddet savunucularıyla ve daha birçok insanla konuşunca, İncil’i kimin yazdığı sorusunun, göründüğünden daha karmaşık olduğunu anladı.

İnançlarımız bize onlara uymamız için basit gibi görünen yollar sunuyorlar. Adil, hakkaniyetli, edepli, temiz ve dürüst olmak gibi.. Oysa uygulama hiçbir zaman göründüğü gibi basit olmuyor. Hatta inanç insanlığın büyük felaketlerine yol açan karmaşanın kaynağı haline geliyor.

Shakespeare “Measure for Measure” oyununun eksenine “ Moral değerleri gevşek bir topluma moral olarak dinsel bir Ortodoksluk yerleştirmenin o toplum için bir felaket olduğundan söz eder. Onun yerine hepimizi günahkâr varsayıp, insanlara merhamet ve bağışlama duygusunu yerleştirmenin daha iyi olacağını, aksi halde her zaman parmaklıklar arasında olacağımızı söylemiş.

Müslümanlar İslam dininin görkemine bir kanıt olarak, İslam’da ruhban sınıfı olmadığını, Allah’la kul arasına kimsenin giremediğini söylerler. Teoride son derece cazip görünen bu iddia uygulama da, bütün dinlere şapka çıkartacak kadar kalabalık ve çoğunlukla birbirlerine karşıt şeyler söyleyen ruhani topluluklar tarafından yönetilen dünyanın en büyük dinini karşımıza çıkarır.

Müslümanların çoğu, iletişim ve eğitim devriminin bile dönemini doldurduğu bu çağda nasıl yaşamaları gerektiğini kendi kitaplarından değil mezhep ruhbanlarından öğrenmektedirler. Şiilerin büyük Ayetullah’ı Sistani sadece susarak, susmasından doğan büyük otorite ile İslam dünyasının %10 unu yönetmektedir.

Din otoriteleri kaynaklarını nereden almaktalar? Yaşamanın kanunlarını, eğitimi, seksi, kurumları kontrol edebilen, kimin dindar kimin olmadığına karar verebilen bu güç nasıl elde edilmektedir? Kutsal metinlerden mi? Kutsal metinler büyük saygı görürler ve tartışmaya açık değillerdir. İnançların bekçileri onları dokunulmaz kılar.

Ocak 2001de Beyaz Saray’a giren George W Bush, 1789’ da George Washington’un kullandığı İncil’e el basarak başkanlık yeminini etti. Bu batı dünyasında kutsal metnin gücünün bir simgesi ama aynı zamanda Bush’un İncil’le olan bağlantısının da bir göstergesiydi. Bush’un her şafak vakti uyanıp İncil’i okuduğu söylenenler arasında. Güçlükle bile olsa seçimleri kazanmasının önemli nedenlerinden birinin dine önem veren milyonlarca Amerikalının, onun İncil’e olan bağına oy verdiği düşünülüyor. Fakat eğer Bush İncil’e göre Irak savaşını başlatmışsa, İncil kutsal bir kitap yerine askeri bir metin olabilir mi?

Yüzyıllarca ordular savaş nedenleri olarak arkalarını ilahi nedenlere ve Tanrıya dayadılar. Bu kabul edilebilir miydi? Veya Tanrı bunu kabul eder miydi?

Din adına yapılan bütün savaşların arkasında aslında toprak, ticari egemenlik, kaynakların kontrolü güç edinmek olduğunu görmek hiç zor değil. O halde nasıl hala din bunların hepsinin önünde kullanılabiliyor? Yanlış nerede?

Bu soru için İncil’e göz atarsak, öncelikle tek bir kitap değil, 1200 yıldır toplanan 66 ayrı metinden oluştuğunu görürüz. Museviler ve Hıristiyanlar metinlerin Tanrıdan esinlenen insan eliyle yazıldığını söylerler.

İncil’in başlangıcı olan Musa’nın beş kitabında (Eski Ahit) ünlü yaratılış, Âdem ve Havva, Nuh’un gemisi hikâyeleri var. Musa’nın kitapları da Torah gibi Hebrew dilinde yazılmış ama Musa’nın kitapları da Musa tarafından değil, kimliği bilinmeyen dört takipçisi tarafından yazılmışlardı. Bu kitaplar, Musa’nın döneminden çok sonraları, kendi politik varlığını güçlendirmek isteyen İsrail Kralı Hezekiah tarafından bir araya toplanmışlardı. Ve Kral Hezekiah Eski Ahit’i tektanrıcılık adına politik bir manifestoya dönüştürürken kesinlikle bir şeyler çevirdiğini biliyor olmalıydı.

Aynı durum İncil’in Yeni Ahit’i için de tekrarlandı. İncil’in dört müjde kitabı (gospel) dört İsa inananı azizler Matthew, Mark, Luke ve John tarafından dört ayrı kitap olarak yazıldı. Matthew bir Musevi rahibi olan İsa üstüne odaklanırken, Luke Roma işkencesinin kederini yazıyor. Mark ise İsa’nın mucizelerinin ve öğretilerinin sıradan Romalıları bile etkilemesi üstüne yazıyor. Hepsi İsa’nın dönemini yazıyor gibi görünüyorlarsa da aslında hepsi hikâyenin kendi versiyonlarını yazıyorlar.

İncil geçmişte bırakılmış ve hiç açılmamış tozlu bir kitap olmadı hiç. Dünyanın en yaygın dininin kutsal kitabı olarak antik metinlerinde yazılı olan iyilik ve kötülük üstüne gücünü hala koruyor.

O halde “Belki İncil üstüne günah çıkartabiliriz” diye bitiriyor çalışmasını Beckford. “Eğer İncil’in insan yazımı olduğunu ve hatalı olabileceğini kabul edersek, bunun bazı inançlar için bazı ihtiyaçlar dikkate alınarak yazıldığını kabul edersek, o zaman kendi inançlarımızı Tanrı’ya yediren, Tanrı’nın içine gömen birileri olmak yerine, kendimizi Tanrı’da bulmamızı sağlayan bir kitap olduğunu düşünürüz. Eğer tanrıyı kendi hayatımızdaki kusurlarımızda ararsak belki o zaman kutsal metinlerin yazım karmaşasından kurtuluruz.”

http://www.gazetem.net/salpay.asp?yaziid=49

Yorumlar kapatıldı.