İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Meclis’in vermesi gereken tepki…

Etyen Mahçupyan

Fransa’da ‘Ermeni soykırımını inkar’ yasasının parlamentoda geçmesi Türkiye’de beklenen tepkilerle karşılandı. Fransız mallarını (tabii OYAK iştiraklerine dokunmadan) boykot etmekten Türkiye’de çalışmakta olan Ermenistan vatandaşlarının yurtdışı edilmesine, hatta mukabil bir yasanın çıkarılmasına kadar uzanan bir yelpaze…
Türkiye’deki antidemokratik yasaları destekleyen bazılarının Fransa’ya giderek yasayı ihlal edeceklerini söylemeleri ise hamasetin ayağa düşmesiydi adeta. Aynı günlerde toplumun ‘duyarlı’ tepki vermesine yönelik bir psikolojik hamle de söz konusu oldu. ‘Genelkurmay Başkanlığı’nın gün ışığına çıkardığı arşiv belgeleri’ etiketi altında herkesin bildiği basmakalıp ‘bilgiler’ medyaya servis edildi. Ermenilerin tam da 1915 yılında ve hem de Diyarbakır’da nasıl katliam yapmış olduklarına dair ‘bilgiler’ ise herhalde o dönemi çalışanlar için hoş bir sürpriz olmuştur. Ancak amaç zaten gerçek bir bilgilendirme değil, hamasi duyarlılıklarımızın körüklenmesine hizmet eden bir ‘destekleme’ idi. Bu arada Türkiye, Koçaryan’ın yasaya karşı olduğunu görmezlikten gelmekle kalmadı, nesnel temelini sorgulamaksızın Ermenistan’ın soykırımın tanınmasını önkoşul olarak öne sürdüğü söylemini yineledi. O hararetli ortamda Başbakan’ın ağzından, “Yalana ‘yalan’ demeyi suç saymanın hiçbir hukuki mantığı olamaz” sözünü duyanların gönlüne muhtemelen birkaç milliyetçi ferahlama damlası dökülmüştür. Bu tavrın bütün dünyada ‘soykırım’ kanaatini meşrulaştırdığını hâlâ anlamıyor olmamız ise meselenin çok daha derinlere gittiğini göstermekte. Neyse ki yine Başbakan, “Biz pisliği temiz su ile temizleyenlerdeniz.” diyerek ‘doğal’ reflekslerimizin anlamsız noktalara kaymasını engellemiş oldu.

Böylece geldik Meclis’in vermesi gereken tepkinin ne olacağına… Türk Tarih Kurumu Başkanı’na danışan Meclis (sanki bu iddia yeni duyulmuşçasına) söz konusu kurumun Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili ayrıntılı bir çalışma yapmasını kararlaştırdı. Ayrıca Ermeni katliamını ‘soykırım’ olarak kabul eden ülkelerin tarihlerinin incelenerek bir ‘utanç listesi’ hazırlanması öngörüldü.

Tarihi temiz olan bizler karşısında kirli tarihli yabancıların nasıl geçmişlerindeki günahı örtmek üzere bize çamur attıklarının ortaya konmasıydı amaç.

Ama keşke Meclis bunu yapmadan önce kendi kurumsal tarihine de biraz baksaydı… Keşke Türk Tarih Kurumu Başkanı biraz bu konulara da değinseydi… Keşke Meclis üyelerinden hiç olmazsa birkaçı Ayşe Hür’ün Radikal’deki yazısını hatırlasaydı…

1923 yılında Lozan’ın hazırlık anlaşmalarından biri uyarınca o sırada Türkiye’de yaşamayan Ermenilerin tüm mallarına el konulmasının yasalaşmasının ardından, aynı yılın Eylül’ünde Kilikya ve Doğu Anadolu’dan savaş sırasında göç eden Ermenilerin geri dönüşünün yasaklandığını öğrenmiş olurlardı.

Ağustos 1926’da alınan bir kararla Lozan’ın yürürlüğe girmesinden önce edinilmiş malların da müsadere edilebildiğini; Mayıs 1927’de ise 1923-27 arasında ülke dışında olanların Türk vatandaşlığından çıkarıldığını duymuş olurlardı. Aynı tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ermenilerin seyahat özgürlüklerinin kısıtlanarak işlerini kaybetmelerine yol açıldığını, Anadolu’daki Ermeni ailelerin evlerini göçmenlerle paylaşmak zorunda bırakılarak göçe itildiklerini de unutmazlardı elbet.

Tabii isteyen Varlık Vergisi’ni ve gayrimüslim vakıf malları konularını da hatırlayabilirdi… Bütün bu kararları Meclis aldı ve herhalde hiçbiri övünülecek bir tutuma işaret etmiyor… Başkalarına geçmişlerini hatırlatmak kötü bir şey değil; ama işe yaraması için bizim de kendi tarihimize aynı şekilde bakıyor olmamız lazım.

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=443532

Yorumlar kapatıldı.