İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Taşnakçı örgütlenme ne noktaya vardı (1)

Arslan Tekin

Taşnakçıların bizimkileri nasıl kullandıklarını ve kendi emellerine nasıl ram ettiklerini bariz bir şekilde ortaya koyan notları vereceğim. Ermeniler çok iyi örgütlenmişler ve son derece sistemli çalışıyorlar. Önce iki haber üzerinde duracağız:

Birinci haber: Fransa’da Ermenilerin diktiği anıtın yerinden kaldırılıp götürülmesi… Kimi hırsızların işi diyor, kimi Türklerin…

Ermeni anıtı deyip geçiyoruz… Nasıl bir anıt olduğunu biliyor muyuz?

275 kiloluk Heykeli Georges Ayvayan adlı bir Ermeni yapmış. Heykelin 12 granit sütunu var. Bu sütunlar Ermenistan’ın 12 vilâyetini, iç içe geçmiş üçgenler büyük ve küçük Ağrı dağlarını, Ermeni alfabesinin harfleri Ermeni halkını, harflerin ortasındaki haç bu halkı birleştiren unsuru gösteriyormuş.

Heykel Ermenilerin ideallerini çok güzel özetlemiş.

Neresinden bakarsanız bakın bize dokunuyor.

Bizimkiler de bile bile Ermenilerin emellerine hizmet ediyorlar. Kendi milliyetçilerini yerden yere vururlar ama Ermenilerin milliyetçilerini göklere çıkarırlar. Bunun adını da çok kimlikli dünyayı anlamanın gereği koyarlar. (Meselâ; son zamanlarda Orhan Ağbisinin yolunda yürüyen, Nobel alan ikinci Türk (“Türkiyeli” mi demeliyim?!) olmak için çok sabırsızlanan bir kadın daha yeni İsrail’de yayınlanan “Jerusalem Post” a şunları söyleyebilmektedir: “Aşırı milliyetçiler tüm ülkenin imajını zedelemektedir… Kendimi birden fazla ülke, kültür ve kimliğe ait hissediyorum. Bu esneklikten de memnunum.”

(Bu kadın bir şeyi eksik söylemiş: “Türk olmak hariç” … Onu da satır arasında zaten anlıyoruz.)

“Aşırı milliyetçiler” dediği Türk milliyetçileri… Bu ülkeyi karşılıksız seven insanlar. O ne yapmış bir de ona bakalım. 25 Eylül 2005 tarihli “Washington Post” gazetesinde “İstanbul’da, İnkâr Duvarındaki Çatlak” bir yazısı çıkıyor.

“2002 yılında ABD’ye gittikten ve Ermeni-Türk entelektüellerin ortak çalışmasına katıldıktan sonradır ki 1915’te başlayan ve Türklerin 1,5 milyon Ermeni’yi öldürdükleri ve yüzlerce, binlercesini evlerinden sürdükleri suçuyla ciddi şekilde yüzleşme ihtiyacı hissettim. Daha çok soykırım konusunda, özellikle yaşayan mağdurların ifadelerinde yoğunlaştım; Toronto’da Zoryan Enstitüsü’nün Ermeni arşivlerinde kayıtlı röportaj bantlarını izledim, bana aile hatıralarını ve sırlarını açacak kadar özverili olan Ermeni büyükannelerden ve arkadaşlardan hikâyeler dinledim. Ve sadece bu korkunç sürede işlenen suçların değil, sistematik inkâr yoluyla ortaya çıkan etkinin de daha kötü olduğunu gördüm.” (Ruhat Mengi, “Aydınların yeni görevleri”, Vatan, 28 Mart 2006.)

“Türkler Ermenilere soykırım uygulamıştır.” diyenlerle aynı düşünen içimizdeki uzantılar, hakkı teslim ettiklerini iddia ederler ve Türk’ün değerlerine sahip çıkanları faşistlikle suçlarlar.

Yukarıdaki anıtı diken Ermeniler nedir peki?

Bu Ermenileri kınamıyorum…. Kendi varlıklarını ifade ediyorlar. Onlara düşman da değilim. Beni düşman görene tavır alıyorum sadece…

***

İkinci haber: Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan, İsviçre’de pazar günleri yayınlanan “NZZ am Sonntag” gazetesine: “Türkiye’nin 1915-17 olaylarını gerektiği şekilde tanımaması, soykırımın devam ettiği anlamına gelir.” demiş. Oskanyan da bizim Orhan gibi Bir İsviçre gazetesine konuşmuş. (Bizimki bir İsviçre gazetesine “Bir milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü öldürdük.” dedi ve anında kitapları dünyada satış listelerinin üstüne doğru tırmandı, her yerden röportaj teklifleri geldi, ödüller yağmaya başladı… Ermenilerin nasıl sistemli çalıştığının bir örneği de Orhan’ın Nobel’e koşturulmasıdır. Oskanyan da bizim hakkımızda bir İsviçre gazetesine konuştu. İleride onun da Nobel Barış Ödülüne aday gösterildiğini duyarsak şaşmayalım. Bu sözümü de bir yere yazın!)

(Devamı yarın)

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazidetay.asp?AuthorID=82&ArticleID=2887

Yorumlar kapatıldı.