İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Orhan Pamuk´la ilgili eleştirilere toplu yanıt…

Ali Bayramoğlu

Okurların bir kısmı, muhtemelen çoğunluğu temsil eden kısmı Orhan Pamuk konusundaki yorum ve yazılarıma tepki gösterdiler.

Tepki doğaldır…

Benim kendi görüşlerimi ifade etmem, hiçbir koşulda bunlardan taviz vermemem doğalsa, bu görüşlere tepki duymak, aksini dile getirmek doğaldır…

Ama tepkiler küfür diliyle ifade olunca, meseleye böyle bakmak kolay olmuyor.

Açık: Küfür farklı görüşe tahammül edemeyen şiddet dolu zihniyetin dışa vurumundan başka bir değildir…

Şimdi gelelim sadede…

Orhan Pamuk ve aldığı Nobel ödülüyle ilgili görüşlerimi tekrar yazmaya, bunları doğrulayıcı yeni cümleler kurmaya hiç niyetim yok.

“Gurur duyması gereken şeyden utanan, utanması gerekenden gurur duyan” hastalıklı zihniyetle hasbihal gibi arzum da yok…

Ama tepki ve eleştirilere toplu bir yanıt verme isteğim var.

Şöyle:

Bilinir; değişim ve demokratikleşme yolunun tam olarak açılması kolay olmuyor.

Bu aslında “fiili ya da psikolojik güç ihtiyacı”nın, “ilkeler ve tutarlı tavırlar”ın önüne geçmesinden, “değişim hamlelerinin milliyetçi ya da devletçi bir süzgeçle, asayiş ve güvenlik mantığıyla algılanması”ndan kaynaklanır.

Zihniyette özgürlük bir toplumun can damarıdır.

Dengeli ve doğal gelişmenin ana rehberidir.

Serbest teşebbüs adımları ve bireysel kararlardan siyasi kararlara, edebiyattan müziğe kadar; özgür düşünce, yaratıcılığın onsuz olmaz atmosferini oluşturur. Yaratıcılık ise kültürel, ekonomik ve siyasi refahın temel koşulunu…

Demokrasinin anlamı da burada gizlidir.

Zira, fikir üretimini, düşünceyi, özgür ve rekabetçi tartışma besler; tartışmayı mümkün kılan ise demokrasidir.

Tartışmanın temel işlevi “ötekini” dinlemek ve anlamaksa; anlamak farklı görüşler arasında etkileşime yol açıyorsa; etkileşim de zengin ve yaratıcı bir kimlik üretiyorsa…

Bu, eşitlikçi, özgürlükçü ilke ve kuralların kendiliğinden oluşumu ve onun etrafında şekillenen bir toplumsal mutabakat demektir, demokrat bir zihniyet demektir…

Ne var ki bu ülkede hemen herkes kendisini demokrat sanıyor…

Herkes demokrasiden söz ediyor…

Herkes değişimden yana…

Eleştiriler, küfürler bile neredeyse demokrasi adına yazılıyor…

Oysa demokrasi ve demokratlık, bizde olanın ve sanılanın tersine, her şeyden önce kendini sorgulama ve mutlak kılmama çabasıdır. Ve bu çabanın ötekilerin, bizden farklı olanların varlığıyla, talepleriyle ilişki içinde olmasıdır.

Farklı olanı anlamak böyle mümkün olur ve bu, demokratlığın ana koşuludur.

Yani farklı olanı anlamak yetmez, onunla birlikte bir şeyler inşa etmek iradesi gerekir. Bu nedenle, demokratın merceği topluma dönüktür; devlete, siyasi merkezlere değil.

Bunun içindir ki, Kürt meselesine, tesettür meselesine, imam-hatip sorununa, Orhan Pamuk ve Nobel ödülüne ayrı gözlerle bakıp, meşrebine göre birini öven, diğerine söven bakışa demokrat bakış denemez.

Kısacası, demokratlık parçalı olmaz.

Demokratlık kimliğe göre, esasa göre şekil değiştirmez. Söz konusu kim olursa olsun, sorun ne olursa olsun, önce usullerin, kuralların, ilkelerin dikkate alınmasına demokratlık denir.

Bir ülkede devlet, bizim tasavvur ettiğimizden başka bir şey değildir.

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=21.10.2006&y=AliBayramoglu

Yorumlar kapatıldı.