İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Siz kimsiniz?

Ayşe Önal

AGOS BULUŞTURDU

Dickinson, Agos Gazetesi’nin akrabalarını arayan ilanları aracılığıyla büyükbabasını Şişli Mezarlığı’nda, kuzenini ise Kapalıçarşı’da buldu.

Ünlü İngiliz Antikacı David Dickinson’un hayatında cezaevinde geçirdiği dönem dahil sakladığı hiçbir sır yoktu. Bir evlatlık olduğunu, köklerinde esrarengiz bir şeyler bulunduğunun farkındaydı ama David bunları zaten kendisi de bilmiyordu. Bildiği tek şey saf kan bir İngiliz olmadığı, renkli bir kökten geldiğiydi. Ama nereden?

1941 yılında bilmediği bir yerde doğmuş ama bir İngiliz ailesinin mutlu evlatlığı olarak yetişmişti. Kendisini evlat edinen İngiliz işçi ailesi Jim and Joyce Dickinson’un yaşadığı Stockport’ta esmer teni, iri siyah gözleri ve yapılı bedeni ile diğer beyaz İngiliz çocuklardan farklı olduğunu hissediyor, fakat açıklayamıyordu.

12 yaşında kendisine ait bir belgeyi okuyunca evlatlık olduğunu anladı. Anne ve babasına, anne ve babasının kim olduğunu sordu. Cevaplar esrarlıydı. Barnados yetiştirme yurdundan alındığını söylediler. David ailesinden çok memnundu. Vazgeçti esrarını aramaktan..

BBC’nin teklifi

Okulu çok erken terk etti. Ve o sıralarda aslında hiç tanımadığı büyük büyük babası Hrant Gulessarian’ın mesleği olduğunu bilmediği tekstil işine başladı. Bunun genetik içgüdülerinin bir muzipliği olduğunu hiç düşünmemişti o sıralar.

Fakat BBC ekibi ‘Gerçekte Kim Olduğunuzu Sanıyorsunuz’ serisi için teklif getirince, bilinçaltının bir yerlerine gömdüğü bütün merakları ayağa kalktı. 65 yaşındaydı. Ve yarım asırdır gömdüğü sırrı artık öğrenmenin zamanı geldiğini düşündü. Hikáyesini araştırmaya başladığında yetiştirme yurdu Barnados’ta kendisine ait tek bir kayıt bulamadı. Kendisini büyüten aileye yeniden geri döndüğünde küçük bir ipucu bulmuştu. Eugene (Jenny) Gulessarian isimli bir Ermeni asıllı kadın tarafından dünyaya getirildiği ve Eugene’nin ebeveyninin de Hrant and Marie Adelaide olduğu yazıyordu belgede. Bu yeterliydi.

Kimliğini öldürmüş

Kayıp Eugene’nin artık doksanlarını süren kızkardeşini buldu David. Teyze Marie, annesinin onu evli bir adamdan evlilik dışı doğurduğunu, muhafazakar ailesinin kabul etmemesi nedeni ile bebeği çocuğu olmayan kuaförü Jim ve karısı Joyce Dickinson’a tamamen özel bir şekilde verdiğini anlattı. Yıllarca babası sandığı adam aslında annesinin kuaförüydü. Ve annesi evli bir aşığından çocuk doğurduğunu ancak böyle saklayabilirdi. Çünkü annesinin evlenmek istediği yeni bir aşkı, Amerikalı Bert Moss vardı. Onun da bir çocuk sahibi olduğunu bilmesini istemiyordu. Evlenir evlenmez ABD’ye Jersey’e gitmiş ve Ermeni adını, kişisel Ermeni tarihini öldürmüş, tam Amerikalı olmuştu. Jenny Moss… Marie ablasının Bert’ten oğlu olduğunu da biliyordu.

David bu bilgilere rağmen annesine asla ulaşamadı. Jersey’de annesini bulmak imkansızdı, çünkü Eugene bulunmamak için eski kimliğini tamamıyla yok etmişti. Yaşayıp yaşamadığını bile öğrenemedi. Annesi sanki Ermeni olmaktan büyük bir hınç almıştı.

Marie yeğenine babası (yani David’in dedesi) Hrant’ın Manchester’e 1904’te 16 yaşında İstanbul’dan geldiğini söyledi. Osmanlı ile İngiltere arasındaki tekstil işine girmiş zengin tüccardı. Ancak kişisel hayatı ağır bir trajedi ile noktalanmıştı. Anneanne Marie Adelaide 1935’te onu terk edip bir İngiliz doktorla kaçmıştı. Hrant ondan kalan iki kızını görmeyi reddetmiş, işini ve sağlığını çöküşe teslim etmişti. Beklediği gibi olmuş, sefalet içinde ölmüştü.

Babalarını kaybeden iki küçük yoksul kız anneleri Marie Adelaide’yi de bir daha hiç görmemiş ve tamamen kendi çabaları ile büyümüşlerdi. Marie ailesinin köklerinin kaçmak zorunda kaldıkları İstanbul’da olduğundan emindi. David, dedesi Hrant’ın baba ve annesi Boghos ile Hayganoush’un köklerini aramak üzere geçen ay İstanbul yoluna koyuldu.

Kayıtlara göre babası Hrant ile büyük amcası Stephen 1904 yılında birlikte gelmişlerdi İngiltere’ye. Dede ve anneanne İstanbul’da kalmıştı. Dede Boghos 1919’da ölmüş görünüyordu kayıtlara göre, mezarı yoktu. Büyükanneanne Boghos ise İstanbul’daki yabancı misyonun yardımıyla hayatta kalmıştı. Bir arkadaşı ona Ermeni Kilisesi’nde nüfus kayıtlarına rastlayabileceğini söyleyince Patrikhane’ye başvurdu.

İstanbul’da buldu

Gerçekten de aile kayıtları Gulessarian’lar olarak mevcuttu. Hatta anneanne Boghos’un erkek ve kızkardeşleri, diğer aile üyelerinin vaftiz kayıtları da korunmuştu. Ancak 1920’den sonra aileye ait hiçbir kayıt kalmamıştı. Bütün üyeleri yok olmuştu ama bir küçük iz David’in ümitlerini canlandırdı. Kapalıçarşı’da bir kuyumcu onun ikinci dereceden kuzeniydi. Biraz ümit biraz hüzünle bir rehber eşliğinde Kapalı Çarşı’ya gitti ve kuzeni kuyumcu Güleseren’le buluştu. Ortak bir dilleri yoktu. Tercüman aracılığı ile anlaştılar.

Neden antikacı olmayı seçtiğini anlamıştı. Genetik içgüdülerini… 65 yaşında ve 53 yıl sonra…

BBC, soyağaçlarına uzanarak aile geçmişlerinin bilinmeyenlerini çıkaran bir program yapıyor. Son olarak ünlü antika uzmanı David Dickinson’ın geçmişini keşfetti. Neredeyse tamamı İstanbul’da geçen bu ilginç programı paylaşmak istedim. Gerçekten kim olduğumuzu bilip bilmediğimizi de?

http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=102304

Yorumlar kapatıldı.