İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Saat 11.30 telefonunda neler dendi, neler denmedi

Ertuğrul ÖZKÖK

DÜNKÜ Milliyet Gazetesi’nin iç sayfalarında bir haber gözüme çarptı.Başlığı şöyleydi:

“Chirac, Erdoğan’a neler söyledi?”

Haber, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın telefonda Başbakan Erdoğan’a söylediği sözlerle ilgiliydi.

Fransa Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Türk basınında bu telefon konuşmasına atfen verilen bilgileri teyit etmiyordu.

Bu kaynaklara göre, Chirac görüşmede sadece “Türkiye’nin bellek çalışmasını yürütmesinin zorunlu olduğunu, Ulusal Meclis’te oylanan yasa metninin gereksizliğini ifade ettiğini” söylemişti.

Yani, “bu yasadan dolayı üzgün olduğu” ve özellikle de “yasalaşmaması için elinden geleni yapacağı” şeklinde bir ifadesi olmamıştı.

Le Parisien Gazetesi de dün, Elysee Sarayı’nı kaynak göstererek, görüşme talebinin Erdoğan’dan geldiğini yazdı.

Kısaca, Paris’ten gelen haberler, Türkiye’de bir “manipülasyon yapıldığı” anlamına geliyordu.

KONUŞMA SAATİ VE YERİNİ NASIL ÖĞRENDİM

Bunun üzerine Fransa Cumhurbaşkanı ile Türkiye Başbakanı arasında yapılan bu telefon görüşmesinin içeriğini ve tam olarak öğrenmeye çalıştım.

Başbakanlık kaynakları talebin kendilerinden gelmediğini, arayanın Chirac olduğunu söylediler.

Görüşme geçen cumartesi günü saat tam 11.30’da yapılmış.

Bunu nereden öğrendiğimi sorarsanız, Uğur Dündar’dan.

Çünkü aynı gün Uğur Dündar, saat 12.30’da Dolmabahçe Sarayı’nın arkasındaki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde Erdoğan’la görüşmeye hazırlanıyordu.

Bu telefon konuşması Başbakanlıkça zabıt haline getirilmiş.

Ben zabıtları görmedim. Ama gören birinden içeriğini geniş biçimde öğrendim.

İşte araştırmamın sonuçları:

UMARIM BU GİRİŞİMİ SENATODA DURDURABİLİRİZ

CHIRAC: Sayın Başbakan, size dostluğumu iletiyorum. Fransız Asamblesi’nin girişimi beni çok üzdü. Siz de biliyorsunuz ki, bu oylama, Fransa’da yapılacak seçimlerle bağlantılı. Umarım bu girişimi senatoda durdurabiliriz. Ama bu konuda kesin bir şey söyleyemem.

Seçimlere 8 ay var. Burada Ermeni kökenli vatandaşlar oldukça faaldirler. Bu oylamanın yapılmasında büyük etkileri oldu. Ama şunun altını kesinlikle çizmek isterim. Bu durum, Fransa’nın tavrını kesinlikle değiştirmemiştir. Özellikle, Avrupa Birliği ile olan müzakereler açısından hiçbir şey değiştirmiyor.

ERDOĞAN: Özellikle, bu son gelişmeyi sadece şahsım değil, milletçe gerçekten çok üzüntü verici bir gelişme olarak gördük. Yani, geçmişten bu yana, yüzyılları aşan dostluğu olan iki ülke arasında bu gelişme ülkemizde tarifi mümkün olmayan bir üzüntü meydana getirmiştir.

Şimdi önümüzde bir süreç var. Tasarı bundan sonra senatoda ele alınacak. Buna bağlı olarak meclise geri gelmesi, ardından da onaylanmak üzere zat-ı álinize sunulması gibi bir süreç söz konusu olacak.

ERİVAN’DAKİ SÖZLERİNİZE TÜRK KAMUOYU TEPKİLİ

Şunu bilmenizi isterim. Geçtiğimiz haftalarda Ermenistan’a yaptığınız ziyaret sırasında sözde soykırım iddiaları bağlamında söyledikleriniz de Türk kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştır.

Özellikle, Türkiye’nin AB üyeliği ile asılsız Ermeni iddiaları arasında bağlantı kuran yaklaşımınızı benimsememiz mümkün değildir.

Malumunuz olduğu üzere, ülkemizin AB’ye katılım koşulları ile Ermeni iddialarının hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır.

Bu defa, yine, bir parti genel başkanı olarak, partinizin genel başkanıyla da bu süreçte iki görüşmemiz oldu. Sizin de mensubu olduğunuz partinizin de Fransa Parlamentosu’nda çok ciddi bir çoğunluğu vardı. Bu parlamenterlerin oylamada bulunmaması bizim için düşündürücüdür.

SAKOZY’NİN ÖNE SÜRDÜĞÜ ŞARTLAR BİZ.İ ÜZDÜ

Sayın Sarkozy ile bunları görüştüğümde önüme sürülen şartlar gerçekten bizi ayrıca üzmüştür.

Bizim, ülkemizdeki Ermeni vatandaşlarımızla herhangi bir sorun yoktur. Ermenistan ile aramızdaki sorunlar noktasında ise tarihe kalmış veya tarihçilerin yapması gereken araştırmaların siyaset konusu yapılması bizi ayrıca üzmüştür.

Bu noktada, Koçaryan’a yazmış olduğum mektup hepinizin malumudur. Bu mektuba biz olumlu bir cevap alamadık. Bu girişimlerimize rağmen, Fransa Ulusal Meclisi’nin tarihi gerçekleri çarpıtan ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere, insan haklarının çiğnenmesi anlamına gelen bu yasa tasarısını kabul etmesi üzüntü vericidir.

Türkiye’ye ifade özgürlüğü bahanesiyle çeşitli çevrelerce sık sık eleştiri yöneltilmekteyken, Fransa’nın asılsız Ermeni iddialarını sorgulamayı dahi suç haline getirmeye çalışmasının, halkımıza mantıklı ve makul gerekçelerle izahı mümkün değildir.

SİZ ARTIK SİYASETTE DUAYEN DURUMUNDASINIZ

Hepimiz siyasetçiyiz. Ancak, siz siyasette bir duayen durumundasınız. Çok tecrübeler geçirdiniz.

Siyasetçilerin halklar arasında gerginliğe yol açacak girişimlerden ziyade, insanlığın barış ve refahı için çalışmalarını ve yapıcı yaklaşımları desteklemelerini tercih ederiz.

Bunun bir seçime kurban edilmemesi gerekir.

Özellikle, bundan sonraki yasama sürecinde sağduyu ve aklıselimin üstün gelerek, anılan tasarının yasalaşmasının önlenmesi gerekmektedir. Bu, aramızdaki ilişkilerin daha fazla yara almamasını sağlamak açısından önemli.

Zat-ı álinizin de aynı hassasiyeti paylaştığına inanarak, söz konusu tasarının parlamento sürecinde engellenmesi için gerekli müdahaleyi yapmanızın uygun olacağını düşünüyorum.

DİKKAT, BUNLAR SEÇİM ÖNCESİ MANEVRALARDIR

CIRAC: Sayın Başbakan, duygularınızı tamamen anlıyor, üstelik paylaşıyorum. Bu gelişmenin, seçimler öncesi manevralardan kaynaklandığını anlamanızı istiyorum. Hükümetim, herhangi bir etki olmaması için elinden gelen her şeyi yapacak.

Biliyorsunuz, Gerhard Schröder ile birlikte baştan beri Türkiye ile Avrupa Birliği müzakereleri lehinde tavır takındım.

Bu müzakerelerin sonuna dek olumlu bir şekilde devam etmesini istiyorum. Bu sürecin psikolojik etkenlerden etkilenmemesi için elimden gelen her şeyi yapmak niyetindeyim.

Görüşünüzü açık ve seçik olarak, çok samimi bir biçimde ifade ettiğiniz için size çok teşekkür ediyorum ve bu görüşlerinize son derece saygı duyuyorum.

ERDOĞAN: Ben de özellikle bu anlayışınız sebebiyle teşekkür ediyorum. 8 ay gibi bir seçim süreciniz var.

Aynı şekilde bizim de yaklaşık bir yılımız var. Tabii ki ben ikili ilişkilerimizi asla, ne pahasına olursa olsun, siyasete kurban etmek istemiyorum.

Ama, inanıyorum ki, sizler bu konuda gerek mensubu olduğunuz partiniz olarak, gerek hükümet olarak ortaya koyacağınız ciddi bir olumlu yaklaşımla, bu süreci olumlu istikamette değiştirebilirsiniz.

Zira ifade özgürlüklerinin anayasaya uygunluğu bakımından da bu işin yanlış olduğunu görüyor ve inanıyorum.

BU HASSAS ORTAMDA ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM

CHIRAC: Benim size söyleyebileceğim, bu olaylardan etkilenmemeniz için bu hassas siyasi ortamda elimden gelen her şeyi yapacağım.

ERDOĞAN: Teşekkürler.

CHIRAC: Elimden gelen her şeyi yapacağım. Duygularınızı ve tepkinizi gayet iyi anlıyorum.

ERDOĞAN: Çok teşekkürler.

CHIRAC: Umarım en kısa zamanda, tekrar bir araya geldiğimizde, karşı karşıya konuşuruz bu konuları.

Sayın Başbakan. İyi günler.

SONUÇ

Konuşmanın Türk tarafındaki zabıtlara yansıyan biçimi böyle.

Paris kulislerinde söylendiği gibi Chirac oylama için “özür dilememiş”.

Ama “üzüntüsünü” dile getirmiş.

“Senatodan geçmesini engellemekten” söz etmemiş. Ama “Umarım senatoda durdurabiliriz” demiş.

“Bundan emin değilim” demeyi de unutmamış.

“Elimden gelen her şeyi yapacağım” cümlesini de açık biçimde kullanmış.

Fakat, “Önüme gelirse imzalamam” cümlesi ise kesinlikle yok…

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/5270587.asp?yazarid=10&gid=61

Yorumlar kapatıldı.