İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kitap nasıl okunmalı ve Pamuk´a teşekkür*

Gündüz Vassaf

Belki nasıl okunmasından önce neden kitap okunmalı diye sormalı. Sormalı ama kime?

Devlete soracak olsanız, milletimizin mitleri, kahramanlarımızın destanları okunmalıdır. Din adamları kutsal kitaplarında ısrar eder. İdeolojilerin demagogları, düşüncelerini yaymak ister. Kitap, tüketilen bir nesnedir Coca Cola, kot pantolon, kaset gibi; bundan para kazananlar da binbir tür reklamla bize neden ve hangi kitabı okumamız gerektiğini söyler. Modayı takip edercesine kitap okuyanların raflarındaki

kitaplar pek farklı değildir birbirlerinden.

C vitamini, cimnastik gibi, kitabın da faydalı olduğuna inanırız. Kendiliğinden menkul düşünce bekçilerimiz bizi ‘zararlı’ kitaplara karşı korumak için çırpınadursun, onlara karşı kendilerini tanımlamanın etkisiyle kitap sevenler sırf okudukları için üstünlük kompleksine bile kapılabilir. Anne babaların göğsü kabarır çocukları her kitap okuduğunda. Metrolarda, otobüslerde kitap okuyanların sayısını, bir ülkenin gelişmişliğinin ölçüsü olarak kabul ederiz kimin ne okuduğuna bakmadan. Oysa, genellikle aldığımız kitaplar, ‘Şu da okunmalı,’ ‘Bu da okunmalı’ya dayandığından, süpermarkette arabaya doldurduğumuz çamaşır tozu ile dondurulmuş mantı arasında yerini alır.

Bir de Schopenhauer’in söylediği gibi, bilge kişiler bile vardır ki aptallaşana kadar okur. Onlar için bilgi okudukları kitapların ölçüsüdür, insanın ne kadar çok kitap okursa o denli saygın olduğuna inanırlar, kitap insan için değil insan kitap için vardır.

***

En iyisi kendimize sormak neden kitap okuduğumuzu.

Okuduğum nice kitap var adını, yazarını, içindekileri hatırlamadığım. On binlerce yazar var, bir dönem tanınır gibi olmuş, zamanla unutulup gitmiş. Unutulacak yazarların, unutulacak kitaplarıdır okuduklarımızın, okuyacaklarımızın çoğu. Yazarın siyasi düşüncelerinin de rolü olabilir neyi okuyup okumayacağımızın belirlenmesinde.

Lakin, bunlar da neyin okunup okunmayacağının ölçüsü olmamalı.

Şimdi düşünüyorum da, daha seçici bir okur olsaydım, herkesin okuduğunu okumasaydım, günün kitaplarını okuyarak günün okuru olma gafletine kapılmasaydım, klasikler kelimesine kanmayıp kimin klasikleri diye sorsaydım, kim bilir, bir Eskimo’nun karın türlerini, balıkçının balıkları tanıdığından da öte, ben de kendi dünyamı kurabilir, bana özgü kitaplarla bu dünyamı zenginleştirebilirdim. Elbette kendime göre tuttuğum bu özgür yolda yeni tanıştığımız birinin zamanla başka arkadaşlarıyla da beraber olmamız gibi, bir kitap da bizi çok farklı başka kitaplarla tanıştırabilir. Bir romandan yola çıkıp, tarih ya da astronomiye de yönelebiliriz, yemek kitaplarına da şiire de.

Kimini beğenir kimini beğenmeyiz, ama bu, dış etkilerin değil özgür seçimimizin ifadesidir.

***

Kitap alırken kendimize özgü en doğru seçimi yaptığımızı sansak bile, her kitap alanın okuyanın kitap okumasını bildiğini de söyleyemeyiz.

Bir kitabı okumaya başladıktan sonra, yeterince gayret göstermeyip, hitap tarzı, dili, alıştığımızdan çok farklı diye çabucak bıraktığımızı, okunamayacak kitap yazmış diye yazarını küçümseyerek kendimizi aldattığımız gibi, hoşumuza gitmese de iş yarım bırakılmaz inadıyla sonuna kadar pek bir şey anlamadan okuduğumuz kitaplar da vardır.

İngiliz feylosofu Francis Bacon, bazı kitaplar bir an için tadımlık, bazıları bir çırpıda okunabilen, pek azı ise hazmetmek içindir der.

* Bu yazıyı yazdıktan sonra Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. Onun kitapları Bacon’ın tarif ettiği türden. Üstelik, ne mutlu ki Andy Warhol’un bir gün 15 dakikalığına herkesin meşhur olacağını söylediği dünyamızda, Orhan Pamuk üzerinden bu 15 dakikalarını oynayanlar ibret verici olsa da, onun gibi ömür boyunca sevdikleri, inandıkları bir işle uğraşanların ödüllendirildiğini de görebilmek, yitirilen değerlerimizin korunması açısından ümit verici.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=201619

Yorumlar kapatıldı.