İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Armenizm

Kerim Balcı

Fransa’ya kızmak hakkımız, ama kendi dizimizi dövmek hakkaniyet. Yuvarlanan kartopu büyüyüp çığa dönüştü diye dahil olan kar taneciklerine kızılmaz, yuvarlayan keratanın kulaklarını çekmeli.

Kırk yıl söylenen bir yalan, eninde sonunda inananlar bulacaktı. Söyletmeyeceksin!

Rakamlar dolaşıyor. Ermeni lobisi her yıl ‘soykırım yalanını’ yutturmak için yüz milyonlarca dolar para harcıyormuş. Ne için? 4T diye bir tekerlemeleri var; Tanınma, Tanıttırma, Tazminat ve Toprak. Son ikisinin ütopya olduğunu kendileri de biliyor. İlk ikisi için gösterilen bunca gayretin tek anlamı var; ideal, dinleşmiştir. Ermeni Diasporası’nın (Bu kelimeyi kerhen kullanıyorum. ‘Diaspora’ Yahudilere has bir terimdir aslında.) ‘inandırma’ arzusu, bir dinin samimi inananlarının ‘irşad ve tebliğ’ faaliyeti sırasında gösterdikleri aşkın coşkuyu andırıyor.

Bu eleştiri Ermeni Kilisesi’nin içinden yapılmış bir eleştiridir: Ermeni Kilisesi milli bir kilise olduğundan, zamanla Hıristiyan teolojisinin yerini milli kaygılar almış, ‘varlığını devam ettirme güdüsü’ (survivalism) üzerine bina edilmiş, Armenizm denilebilecek dinî-etnik bir kült ortaya çıkmıştır. Armenizm, bütün milli dinlerde olduğu gibi ‘üstün ırk, seçilmiş millet, vaat edilmiş veya işaretlenmiş topraklar ve nihayet diğer milletlere fark koyan bir tarihî olay’ mitlerinin tamamını üretmiştir. Bu haliyle bir batıl dindir Armenizm.

Yer yok. Hastalık meydanda. Semptomları bu hafta Aksiyon dergisinde anlatmaya çalıştım. Geliniz tedaviyle, mücadeleyle uğraşalım.

Armenizm bir dinse, Türk milleti olarak bizler de bu dinin ‘kafirleriyiz’. Elbet sahte peygamberleri de var bu dinin. ‘İhtida’ edenleri de var. Bu din üzerinden geçinen, bu dinin sanatını yaparak, şiirini, romanını yazarak ödüller kazananları da var. Soykırım ozanları var; soykırım yazanları var…

Böyle kökleşmiş bir dinle nasıl mücadele edeceksin?

Hıristiyanlıktan kopmuş bu dini aslına döndürmekten başka bir çare görünmüyor. Bunu da Gregoryan Kilisesi’nin kendi samimi papazları, din adamları yapacaklar. Çarmıh bizde makbul değildir. Ama çarmıhın yerine soykırımı ikame eden, Golgotha’nın yerine Ağrı Dağı’nı koyan, İsevî dirilişin yerine Büyük Ermenistan Hayali’ni yerleştiren Armenizm hiç makbul değildir. Hıristiyanlık içinde İsevîlik din-i hakikisinin erdemlerini barındırır; ona dönmeleri ehven-i şerdir.

Bu dönüşün anahtarı yine Ermeni Kilisesi ile diyalogdadır. Diyalog, özünde öze döndürücüdür. Kendi değilini tanıyan, kendini tanımlama ve bu tanımlama için öz değerlerine geri dönme ihtiyacı hisseder. Türkiye’de doksanlı yılların ikinci yarısında harekete geçen ‘hoşgörü ve diyalog trenini’ dinamitleyenler titresin! Ermenilerle, tarihin bu her iki taraf için de pek hoş kokular vermeyen sayfalarını unutturacak, ‘komşi komşi’ geleceğe bakmamızı sağlayacak bir ilişkiler ağının tesisi için çok değil, yirmi yıla ihtiyaç vardı.

Sivil toplumundan korkan, sivil diyaloğu misyonerlik diye yaftalayanlar titresin! Kartopu çığa dönüştü mü önüne kar kürümekle durmaz, büyür. Sen bağırdıkça, sen tel’in ettikçe, sen kükredikçe -mademki kafirsin bu dince- o dinin inananlarına daha bir aşk şevk vereceksin. Dönüp diyaloğa sarılmadığın, ‘Biliyoruz, çok acılar yaşadınız, ama o defterde bizim de çok acılarımız var. İsterseniz geleceğe bakalım.’ demediğin müddetçe, Robert Fisk gibiler çıkacak, seni, bırakınız Ermeni Soykırımı’ndan sorumlu tutmayı, Nazi Soykırımı’na öğretmenlik yapmakla da suçlayacaktır.

Kartopunu kendi içinden eriteceksin… Sıcaklığınla eriteceksin…

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=436495

Yorumlar kapatıldı.