İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türklerin canı patlıcan mıdır?

Türker Alkan

95 yaşında bir dayım var. “Kıbrıs’ta, Limasol’da oturuyorduk” diye anlatır, “Rum baskısından yıldık, Adana’ya geldik. Adana’da da Ermeni kıyımıyla karşılaştık, kaçıp tekrar Limasol’a gittik. Birkaç sene sonra Mersin’e yerleştik. Kıbrıs’a da Mısır’dan gelmişiz.”

Babamın ikinci eşinin ailesi de Girit’ten gelme. Kaçıp canlarını zor kurtarmışlar.

Eşimin ailesi Priştine’den gelmiş.

Kaçıp canlarını zor kurtarmışlar.

Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı… İnsanların, ailelerin yaprak gibi savrulduğu, toza dumana karıştığı zamanlar. Benzer öyküleri hemen her ailede bulabilirsiniz. Parçalanan aileler, soykırımlar, yok oluşlar…

İmparatorluk yıkıldı, altında insanlar kaldı.

En çok da Türkler. Yıkılan onların devletiydi. Onlar kaçıyordu, yollar boyunca, perişan.

Bu kaç-kaçta (halk böyle demişti) en çok ezilenler Türkler oldu. Öldürülen Türklerin sayısının 5 milyonu bulduğu söylenir.

Ama kimse Türklerin hesabını tutmadı.

Zira onlar Batılının gözünde barbardı, Müslüman’dı, müstevliydi.

Ermeni soykırımı oldu mu, olmadı mı? Bu sorunun yanıtı, ‘soykırımı’ nasıl tanımladığınıza bağlı olarak değişecektir. İster “Ermeni soykırımı olmuştur” deyin, isterseniz de “Hayır, olmamıştır,” deyin, sonuçta değişmeyen bir gerçek var: Binlerce Ermeni, çocuk, kadın demeden tehcir sırasında ölmüştür. Ve bu utançtan Osmanlı yönetimi sorumludur.

İyi de, aynı yıllarda tehcire zorlanan ve yollarda ölüp giden çok daha fazla sayıda Türk’ün hesabını kim verecek?

Ve Osmanlı’nın günahını neden Türkiye Cumhuriyeti çeksin?

Yanlış anmayın, “Çok Türk öldü, o arada Ermenilerin de ölmesi doğaldır” demiyorum. Neden ölen Ermenilerin hesabı sorulur da, aynı dönemlerde benzer koşullarda ölen Türklerin hesabı sorulmaz, bunu anlamıyorum. (Alman soykırımında da kurban olarak hep Yahudiler anılır. Örneğin kimse Çingeneleri anımsamaz bile!)

Fransa’nın yaptığına gelince, bu yasanın hangi derde deva olacağını anlamak zor. İşleri daha da karıştırmaktan başka bir sonuç yaratmayacaktır.

Geçenlerde Fransız politikacılardan birisi bize ders veriyordu:

“Soykırımı kabul etmekle bir şey kaybetmezsiniz. Bakın, Almanlar Yahudi soykırımını kabul ettiler, bir kayıpları oldu mu? Tam tersine, siyasal olgunluklarını kanıtlamış oldular.”

Alman Başbakanı Willy Brand’ın Yahudi soykırım anıtı önünde diz çöküp gözyaşları içinde af dilemesi gerçekten de dokunaklı bir tarihi andı. Dramatikti. Ama bu nedenle Almanların siyasal bilinçliliğinde bir artış oldu mu, bilmiyorum.

Geçenlerde Forschungsgruppe Wahlen Enstitüsü tarafından yapılan kamuoyu yoklamasına göre Almanların yüzde 80’i, “Yahudi soykırımını, Nazilerin Avrupa Yahudilerinin kökünü kazıma kampanyası” olarak tanımlayabilirken, 24 yaşın altındaki Almanların ancak yüzde 51’i bu tanımı yapabildi!

Bilinç ve olgunluk kazanmak için sadece özür dilemek de yeterli olmuyor galiba!

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=201470

Yorumlar kapatıldı.