İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Milliyetçilik `Asker Sanatçı´ İstiyor´

Tolga KORKUT

BİA (İstanbul) – Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı; ama arkasından gelen tartışmalarda edebiyattan bahseden neredeyse yok. Tartışma, Pamuk’un “Türklüğe sahip çıkması” dilekleriyle sürüyor.

Eleştirmen, yazar, Virgül dergisi’nin yayın yönetmeni Orhan Koçak’la Orhan Pamuk’un edebiyatını, muhalifliğini ve Nobel ödülü tartışmalarını konuştuk.

Haset korosu iş başında

Koçak, Pamuk’un ödülü almasına çok sevindiğini söylüyor. “Arkadaşım olduğu için de sevindim. Ayrıca, Türkçe edebiyata uluslararası ilginin artacağına da seviniyorum.”

Pamuk’un ödülü üzerine milliyetçilik çizgisinden yazılanlarla, söylenenlerle ilgiliyse, “Haset korosunun sözlerini söylemesindense zevk alıyorum. İnsan bazen iğrençlikleri izlemekten zevk alır…” diyor.

“Nobel konuşmaları ünlülere dair dedikodular gibi”

Nobel Edebiyat Ödülü’yle ilgili konuşmalarda edebiyatın yer almamasınıysa şöyle yorumluyor Koçak: “Nobel’de genellikle böyle olur. Örneğin son on yılda Nobel ödülünü almış en kuvvetli yazar John M. Cootzie. Onun edebiyatı üzerine de hiçbir şey konuşulmadı.

“Orhan Pamuk üzerine çok yazıldı, çizildi; ben de yazdım. Nobel’in özelliği budur. Burada edebiyat dışı saikler konuşulur. Çok büyük bir ödül olduğu için, dar anlamda estetik, entelektüel dürtülerinden çok başka iştahlarını ve kıskançlıklarını harekete geçirir insanların. Ünlü dedikoduları gibi…”

“Saf edebi zevkle düşünsel sancı arasında”

Koçak, Pamuk’un edebiyatını değerli kılan birkaç yönü olduğunu söylüyor.

Okuma zevki: “Pamuk, edebiyat zevkinin, okuma zevkinin iyice rafine edilmiş bir halini sunuyor. Siz bunu okurken, güzel bir şey yapıyorsunuz, zevk alıyorsunuz. Postmodern bir tavrı var, ama okurlarını da böyle ödüllendiriyor.”

Entelektüel labirent: “Bunun ötesine geçmek isteyen okurlara da bir şey veriyor Pamuk’un eseri. Entelektüel labirentin içinde dolaşmanın, bulmaca çözmenin zevkini veriyor.”

Okurdan karar beklemiyor: “Edebiyatı da aşan bazı entelektüel konuların da, edebiyat, anlatı ağzıyla birleştirerek düşünülmesini sağlıyor. Ama okurdan karar beklemiyor.”

Sonuçta, Koçak’a göre Pamuk’un edebiyatı “okuru saf edebi zevkle düşüncel sancı arasındaki alacakaranlık -ya da renkli de denebilir- bölgede, büyük kararların gerekmediği, zihinlerin açık olduğu bölgede bırakıyor.”

İsveç Akademisi, ödülün Orhan Pamuk’a verilmesinin gerekçesi olarak şöyle demişti:

“2006 Nobel Yazın Ödülü, ‘kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan’ Orhan Pamuk’a verilmiştir.”

Pamuk’un muhalefeti farklı

Koçak, Pamuk’a yöneltilen milliyetçi eleştiriler için de “Sanatçılar zaten eleştirel olmak zorunda. Ama Türkiye’de milliyetçilik o düzeyde ki, sanatçının asker olması bekleniyor.”

Orhan Pamuk’un muhalifliğinin farkını da şöyle açıklıyor: “Bugüne kadar muhalefetle iktidar arasında asgari bazı ortaklıklar, bu ortaklığın temelinde de yine de bir milliyetçilik, yabancı düşmanlığı vardı. Orhan bunun dışına çıkıyor.

“Bunun dışına çıkarken de eski muhalefetin savunduğu bazı noktaları, değerleri de üstlenmemiş görünüyor. Sınıfsal sorunlar gibi.”

Önen: Ödüle hak ettiği değer verilmeli, Fransa’daki kararla karıştırmamalı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen de, bugün yaptığı basın açıklamasında, “1901’den beri dünya edebiyatçılarına verilen bu ödülü ilk kez bir Türkiyeli yazarın kazanmış olmasının onur verici yanını görmezden gelip yazarın edebi değerini ve başarısını küçümseme, şahsında Nobel Ödülü’nü gölgeleme çabaları bu ülkeyi seven herkesi incitiyor” dedi.

Önen, Fransa Parlamentosu’nun dün kabul ettiği “soykırımı inkar yasası” için “ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasa tasarısı” dedikten sonra, bu tasarıyla Orhan Pamuk’un aldığı Nobel ödülünü birbirine karıştırmamak gerektiğini, “hepimizi onurlandıran bu ödüle hak ettiği değerin verilmesi” gerektiğini söyledi.

Önen, Nobel Edebiyat Ödülü’nün yüz yıldır “tarihiyle yüzleşmekten korkmayan ve düşüncesini özgürce söylemekten çekinmeyen edebiyatçılara” verildiğini anımsattı; yedisi yurtdışından, dördü yurt içinden toplam 11 prestijli ödülün sahibi olan Pamuk’un da “diğer Nobel ödüllü birçok yazar gibi statükoyu koruyanlarla başının derde girdiğini” ifade etti.

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu da Orhan Pamuk’u kutladığını açıkladı; “Türk edebiyatının evrenselleşmesi, toplumun aydınlanması ve demokratikleşmesi süreçlerine katkıda bulunduğunu” söyledi.

Türk yanı ağır basanlar

Hürriyet Gazetesi yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün bugünkü (13 Ekim) yazısının başlığı “Türk yanım ağır bastı”. Özkök’ün yazısından bazı bölümler şöyle:

“Yıllardır dünya gündemini sadece Kürt, Ermeni, Kıbrıs meseleleriyle dolduran Türkiye’nin, bir Nobel yazarı çıkarmasına gerçekten çok sevindim.

“Çünkü ülkemin içinden çıkan her gelişme benim için gurur kaynağıdır. Aynı anda içimden, belki bütün Türklerin de içinden geçen o duygu geçti. Keşke o sözlerle gönlümüzü yaralamamış olsaydı. Keşke ülkesiyle ilgili kendi görüşlerini, somut tarihi gerçekler halinde sunmasaydı.

(…)

“Nobel bir Türk’e mi verildi, yoksa onun ülkesiyle ilgili iddialarına mı? Türkiye’ye de çok yazık… Orhan Pamuk’a da… Çünkü o ödülü gerçekten hak ediyordu.

(…)

“Bir bölümümüz, samimi olarak “Türk yanımız ağır bastığı için” Orhan Pamuk’a kızıyoruz. Ama yine “Türk tarafımız” ağır bastığı için Orhan Pamuk’un, edebiyatın en büyük ödülünü almasına seviniyoruz, gurur duyuyoruz.

(…)

“Bu gururu bizler de taşıyabilmeliyiz, bir zamanlar “düşünce özgürlüğü mağduru” olduğu düşüncesine kapılan Orhan Pamuk da taşıyabilmeli. Gerçekleri çarpıtma pahasına kendi ülkesine yönelttiği eleştirilerin hiç olmazsa bir bölümünü, tarihi tartışmayı bile hapisanelik haline getiren sözde demokrat ülkelere karşı da yapabilmelidir.”

Sabah gazetesi’nin yayın yönetmeni Fatih Altaylı da “Sevinsek mi, üzülsek mi” başlıklı yazısında şunları yazdı -kalın harfle gösterilen bölümler özgün metindeki gibi-:

Orhan Pamuk, Türk kamuoyu tarafından lanetlenen söyleşiyi yapınca, bu köşede yazmıştım, “Nobel’i alabilmek için bunu yaptı” diye.

Çünkü Nobel’in böyle bir yanı var. Karşıt bir siyasi duruş, bir istenmezlik, kendi ülkesinde dışlanmış olmak Nobel’de hep artı puan. Benim bu iddiamın üzerinden iki yıl kadar geçti ve Pamuk Nobel’i aldı.

Aslında çok sevinmemiz gerekir. Bir genç Türk yazar Nobel alıyor. Bu Türk edebiyatının da taçlandırılması. Diğer pek çok yazarımızın dünya edebiyatına girmesini sağlayacak kapının aralanması demek.

Ama çok sevinemiyoruz. Çok mutlu olamıyoruz.

Çünkü Pamuk’u “bizden biri” gibi göremiyoruz.

Tam aksine, ödüle kavuşmak için “bizi satan” biri olarak, “yalanlarla milletini suçlayan” biri olarak görüyoruz.

Dahası Orhan Pamuk’u “kemikli, dik duruşlu” bir “Homo erectus” gibi de göremiyoruz.

Söylediği lafların arkasında “dimdik” duramayan, sıkışınca “kıvırtan”, meselelerde aydın tavrını cesaretle ortaya koymaktan “aciz” biri gibi algılıyoruz.

Aydın elbette kendi ülkesinin düzeniyle kavga edebilir. Ama bu şekilde halkını rencide ederek değil. Pamuk’u bu yüzden “yerli yerine oturtamıyorum.”

Ama doğrusunu isterseniz ben yine de bu ödülden dolayı sevinçliyim.

Biliyorum ki, dünyada “büyük yazar” diye andığımız, bildiğimiz, pek çok yazarın müthiş kişisel defoları vardı. Pek çoğu “adam” bile değildi.

Ama aldıkları ödüller ülkelerine sınıf atlattırdı.

Bu da öyle.

O nedenle teşekkürler Orhan Pamuk …”

Zaman gazetesinin İnternet sayfalarındaysa, gazetenin kağıda basılı halinde başlık haline getirilmeyen, birinci sayfada yer almayan sözler, başlık haline gelmişti: “Ermeni’yi övmeyene Nobel yok!” Sözler Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya aitti:

Ermeni’yi övmeyene armağan yok. Ama günün modası bu. En son Nobel Ödülü’nü alan adam da Ermenileri övmüştü. Böylece Nobel Ödülü almanın yolu herkese gösterildi. Bizim şuursuz Türk aydını bu kafayla giderse daha çok küçülecek. Nobel’in önemi alana göre de değişmeye başladı. İyi bir yazara değil, birilerinin adamı olana ödül verilir oldu.

Yazar Özdemir İnce’yse NTV’nin haberine göre şunları söylüyordu:

Orhan Pamuk sıradan bir yazardır. Türk edebiyatı roman ödülünü kazanmadı. Orhan Pamuk’a Nobel ödülü verildi. Nobel kazanmış olan Pamuk, Ermeni soykırımını kabul ediyor. Bu son derece önemli bir şeydir. Aşılması gereken ve aşılamayacak bir azman olacaktır. Türkiye satışa çıkarılmıştır, Türk tarihi açık artırmayla satılmıştır. Açık artırmanın en sıfır noktasında satılmıştır. Bundan dolayı utanç duyuyorum. Bunu söylemem lazım. (TK)

http://www.bianet.org/2006/10/13/86532.htm

Yorumlar kapatıldı.