İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İhanet ve gafletin kuyrukları

Altemür Kılıç

Fransız Parlamentosu, “Ermenilere soykırım yapılmamıştır” diyeceklerin, Türk-yabancı, tarihçi, akademisyen ayırmadan bir yıla kadar hapis, 56.000 dolar para cezasına çarpılmasını öngören kanun tasarısını büyük çoğunlukla kabul etti…”Büyük çoğunluk oylarının” sebebi, Ermeni Diasporası’nın baskısı ve “oyları”! Bu asıl gerçeğe karşılık, şimdi yapılmakta olan yorumlara bakın: Tasarının kabul edilmesi, Fransız “demokrasisinin” gereği -cilvesi- imiş. Senato tarafından onaylanmaması, kanuna karşı olduğunu iddia eden hükümetin başı Chirac tarafından veto edilmesi ihtimali varmış! Buraya bir “mim” koyun. Aynı Chirac, bir kaç gün önce Erivan’a gitmiş, Ermeni Cumhurbaşkanı Koçaryan’a tasarının geçeceğini vaat etmişti… Hatta bu kanunun, “Yahudi Soykırımının” acılarını telafi etmek için Fransa’nın tarihi sorumluluğunun “vicdani gereği” olduğunu, Türkiye’yi “tarihiyle yüzleşmeye” zorlayacağını söylemiş. Buna da “mim” koyun. Fransa ve diğer ülkeler, tarihleriyle neden yüzleşmezler? Fransa -Türkiye, ilişkilerine zarar vermeyecek, aksine kuvvetlendirecekmiş! Bizim taraftan da, Fransa’ya şiddetli tepkiler ve tedbirler alınacağı sesleri yükselmekte. Hatta akim kalacağı belli olduğuna göre Fransızları, Avrupalıları ikna etmek için daha fazla çaba göstermemiz isteniyor! Bütün bunlar, sonuçta “laf-ı güzaf” yani boş sözler. Türkiye’ye batırılan “mızrak çuvala sığmıyor”, zırvalar da tevil götürmüyor. Fransa, Türk milletine ağır derecede hakaret etmiştir ve bunun yarası, kolay -belki de hiç- tedavi edilmeyecektir.

Ancak bu kararı fazla yadırgamamamız gerekir. Bizim sözde aydınlarımız buna çanak tuttular ve zemini hazırladılar. Şimdi de zoraki tepkilerinin sebebi, işin ruhu yani soykırımın yapılmış-yapılmamış olması değil, AB yolunda “tren kazasına” uğramak olasılığı! Onlar, “soykırım yaptık” diye, zaten bir yerlerini yırtıyorlar yani Fransız yasağından muaflar!

Asıl çifte ölçü ve riyakârlık bu değil. AB ve aydınlarımız; Türklüğe hakaretin cezalandırılmasını öngören TCK’nın 30l. maddesinin “düşünce ve ifade” özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle, değiştirilmesini istiyorlar. Özgürlüklerin anavatanı Fransa’da, bilimsel ve belgesel olarak kanıtlanmamış “soykırım” konusunda “olmamıştır” sözleri, ifade özgürlüğüne rağmen yasaklanıyor. Eş zamanda, Türkiye’ye AB tarafından 301. maddenin kaldırılması için, devamlı baskı yapılmakta. AB Konseyi, “kurucu üye” Fransa’nın ifade özgürlüğünü açıkça ihlal etmesi karşısında ne yapıyor? Kıvırıyor! Olli Rehn, Türkiye’nin fazla tepki göstermesi yüzünden AB ile diyaloğun kopacağı tehdidini ima ediyor. Türkiye, bu olaydan ders alarak TCK’nın 301. maddesini kaldırıp, Pamuk gibilerin hapse atılması ihtimalini ortadan kaldırmayalım. Bu “çifte- üçlü” perendeli, ölçüler karşısında insanın aklı duruyor. Nutku tutuluyor,”bu kadarı da olamaz” diyorsunuz ama oluyor işte.

VE PAMUK

Bu ölçü perendeleri atılırken, eş zamanda Orhan Pamuk, 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Bizim yazar entel takımının etekleri zil çalıyor. Onu koyacak yer bulamıyorlar. Pamuk’un Türk olduğunu kendisi gibi, ancak şimdi anlamış olacaklar ki, bir “Türk” yazarının bu prestijli ödülü almasından dolayı Türkiye’ye iftihar payı çıkarıyorlar. Anlaşılan, bir süre Pamuk ve ödülüyle yatıp kalkacağız. Pamuk’un romanlarında deha eseri varmış, dünya böylelikle Türk edebiyatının kıymetini anlayacakmış vb…

RASTLANTI MI?

Pamuk ödülüyle, Fransız yasağının (buna Fransız hastalığı yani tarihteki adıyla,”frengi”de diyebilirsiniz) aynı günde olması rastlantı mı? Bir İsveç yazarının ağzından kaçırdığına göre, Pamuk’un “soykırım yaptık” demesi üzerine, protestolara maruz kalmasına karşılık, “milliyetçilere” ders vermek, Türkiye’ye meydan okumak mı? “Frengi”nin acısını ağızlarımıza Pamuk balı çalarak, telafi etmek mi? Galiba hepsi var.

Orhan Pamuk’a “prestijli” Nobel Ödülü, büyük romancı olduğu için verilmedi. İtiraf ediyorlar siyasi sebepleri var. Pamuk’a ödül, milletine ve tarihine hakaret etmek cesaretini gösterdiği için verildi. Türk “milliyetçilerine” meydan okumak ve Türkiye’ye ders vermek için verildi. Aslında Edebiyat Ödülü değil “2006 Nobel Siyaset Ödülü”!

Ben bir Türk, Nobel Ödülü’nü aldığı için sevinemiyor ve Pamuk’la katiyen iftihar etmiyorum .

Pamuk olayının ve Fransa olayının çifte ölçüleri, kuyrukları atık su kanallarında, biribirlerine değiyor. Bunların altında ve ardında, Türkiye’ye karşı oynanan “büyük oyunu” görmemek için budala ve gafil olmak gerek. AB Komiseri Olli Rehn, Fransız yasağının TCK’nın 301. maddesinin kaldırılmasına yol açmasını umuyor. Anlaşılan, Türk milletini tanımıyor. Milletimiz, aptal ya da budala değil. Hem 301. maddenin iptali çabalarını, hem de AB “sürecini” def edecektir!

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazidetay.asp?AuthorID=78&ArticleID=2729

Yorumlar kapatıldı.