İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırım yasası…

Ali Bayramoğlu

Görünen o ki “negationisme yasası”, yani Ermeni soykırımını reddedenleri cezalandıran yasa bu kez Fransa’da meclisten geçecek…

Ve hiçbir yargı kararına dayanmaksızısın, hiçbir uluslararası kurum raporu olmaksızın, bilimsel meşruiyet taşımaksızın, bir parlamento kararıyla bir anlamda tarih yazılmış olacak…

Olup bitenden bihaber siyasilerin oylarıyla 100 yıl öncesine ilişkin tarihsel bir hüküm verilmiş olacak…

Anlaşılan Türkiye’nin AB üyeliği meselesi kimi Fransız siyasetçilerini öylesine rahatsız ediyor, Ermeni diyasporası bir siyasi meşruiyet kaynağı olarak öylesine önemseniyor ki, bu yasanın oylanmasını engellemek için gösterilen hiçbir çaba işe yaramadı…

Önce Fransız tarihçileri ve bilim adamları bu yasaya sert bir bildiriyle karşı çıktılar. Parlamentonun tarih yazamayacağını, tarih hükmü veremeyeceğini, bunun bilimsel özgürlüğü kısıtlayacağını söylediler.

Dinleyen olmadı…

Ardından Hrant Dink, Etyen Mahçupyan, Halil Berktay, Elif Şafak gibi Ermeni soykırımı konusundaki hassasiyetleri bilinen bir grup aydının yazdığı, yasa tasarısına düşünce özgürlüğünü örselediği gerekçesiyle tavır alan, bir bildiri Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Liberation’da yayınlandı…

Bakan olmadı…

Fransa Büyükelçiliği bu yasanın yanlış olduğunu, Türkiye’de başlayan tartışmanın önünü alacak bir yasa olduğuna Paris’i ikna etmek için çok ciddi çaba harcadı.

İşe yaramadı…

Her hangi tarihsel bir hadiseye “olmuştur” ya da “olmamıştır” demek nasıl suç olabilir?

Ama oluyor…

Türkiye’de 301. maddenin yeni yorumuna göre “Ermeni soykırımı olmuştur” demek suç… Fransa’da yakında “Ermeni soykırımı olmamıştır” demek suç haline gelecek…

Her iki tutumun da düşünce özgürlüğüne set çektiğini, tartışmanın önünü kestiğini, bilimsel faaliyeti engellediğini, tarafların kendilerini sorgulama imkanını ortadan kaldırdığını görmemek mümkün müdür?

Çıkması halinde bu yasanın yaratacağı tahribat büyük olacaktır…

Bir kere Türkiye’de başlayan “tarihsel bellek alıştırması”nın önünü alacaktır. Bu yasa bu konuda özgür bu tartışmaya set çekmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürecektir.

Unutmamak gerekir ki 1914’te olup bitenlerle ilgili herhangi vicdani ve siyasi bir sorumluluğun üstlenilmesi Türk toplumu bunu tartışmadan, sindirmeden ve kabul etmeden mümkün olamaz. Türkiye’nin demokratik olgunlaşması ise bu tür kimlik tartışmalarını kaçınılmaz kılar.

Dememiz odur ki, yasanın başlatacağı süreç ne “tarihsel hakkaniyet” peşinde koşanların ne bölgede ve Türkiye’de “demokratik kültür”ün yeşermesini bekleyenlerin ne de Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesini arzu edenlerin işine gelecektir.

Ayrıca bu yasa sadece Türkiye-Fransa ilişkilerini değil, AB Türkiye ilişkilerini de, bu ilişkilere mesafeli duranların işine gelecek bir biçimde germeye adaydır.

Fransa’da bir yasanın kesinleşmesi için meclisten sonra senatodan geçmesi gerekir. Meclisin Ermeni soykırımı yasasını onaylamasından senatoda görüşülmesine kadar geçecek süre muhtemelen Fransız siyasi partileri tarafından Türkiye’ye yönelik taleplerle doldurulacaktır.

Fransız siyasi aktörlerinin Türkiye’den kimi yasaları değiştirmesini istemeleri, örneğin Ermenistan sınırını açmasını talep etmeleri beklenebilir. Özetle AB komisyonunun yerini Fransız siyasi partilerinin almaya kalkması ikili ilişkilerde kabul edilemez bir noktayı oluşturur.

Sadece bununla da kalmaz…

Bir yandan Türkiye’de içe kapalı bir milliyetçi tepkinin büyümesine, yaptırım adı altında tehlikeli uygulamaların başlatılmasına vesile olur.

Öte yandan Batı’daki Türkiye karşıtlarının “bakın işte Türkiye hiçbir adım atma niyetinde değil” seslerinin yükselmesine yol açar…

Hem ilkeler hem akıl hem siyaset bu yasanın aptalca ve tehlikeli olduğunu söylüyor…

Her aptalca ve tehlikeli iş gibi bu yasa da sadece küçük bir grubun kısa vadeli çıkarlarını tatmin etmekten başka işe yaramayacaktır.

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=10.10.2006&y=AliBayramoglu

Yorumlar kapatıldı.