İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni sorununa kalıcı çözüm şart

Zülfü Livaneli

19. yüzyılda bizim hakkımızda kitap yazan bir yabancı “Türkler için dün ve yarın yoktur. Onlar bugünü yaşarlar!” demiş.

Doğru söze ne denir!

Siyasetimiz de günü kurtarma peşindedir, ticaretimiz de medyamız da dış politikamız da!

“Hele şu vartayı atlatalım, sonrası Allah kerim!” sözü en temel ilkelerimiz arasındadır.

Oysa Allah kerim ama eloğlu değil.

Allah da herhalde şu koskoca evrende sürekli olarak Türklerin sorunlarını çözmekle uğraşmıyor.

***

Geçmişten gelen sorunları çözemeyen Türkiye, 1906 yılında hangi sorunlarla uğraşıyorsa 2006 yılında da aynı sorunlarla boğuşuyor.

Ermeni meselesi, Kürt meselesi, kapitülasyonlar meselesi, devlete akıl veren yabancı sefirler meselesi, ekonomik kriz, şatafata para harcayan bir devlet mekanizması; yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, bölünme parçalanma korkusu.

Avrupa’daki kötü Türk imajı.

Söyleyin, bunların hangisini çözmeyi başardık?

1923-38 arası hariç, günü kurtarmaya çalışmaktan başka ne yaptık?

Hiçbir şey!

***

Hem bu köşede hem Meclis’te uyarmaktan inanın yoruldum, usandım.

“Ermeni meselesi kötü gidiyor; bu gidişle parlamentolarda alınan ‘soykırım’ kararlarını engelleyemezsiniz!” demedik mi?

Meclis kürsüsünde bir konuşma yapıp “İngiltere parlamentosuna Mavi Kitap hakkında mektup yazmayın. Kendi kendimizi zor duruma düşürürüz” diye uyarmadık mı?

Uyardık.

Sonra ne oldu, mektup gitti ve şimdi İngiltere parlamentosundan gelen cevabı açıklamaya utanıyorlar.

İktidar ve muhalefetin iş birliğiyle Koçaryan’a yazılan mektup da böyle trajikomik bir girişimdi ve sadece iç basını tatmine yönelikti.

Paris’te UNESCO’ya bir uluslararası komisyon kurulmasını önerdik ve bunu Meclis gündemine taşıdık; eğer biraz destek görseydi inanın ki elimiz çok rahatlayacaktı.

Ama herkes gönül eğlendiriyor.

Günü kurtarmaya çalışa çalışa bu noktaya geldik dayandık.

Bugün Fransa’yı engellesek yarın karşımıza demokrat ağırlığına geçecek olan Amerikan Kongresi çıkacak.

Bakın yıllar içinde bizim resmi söylemimiz bile değişti.

“Hiçbir şey olmadı”dan “savaş şartlarında karşılıklı öldürme” noktasına kadar geldik.

Yarın kim bilir hangi noktaya ulaşacağız!

Bu işin çözümü, herkesin birbirini korkutmaktan vazgeçmesine ve insani temele dayalı olgun, ağırbaşlı, hoşgörülü bir tartışma ortamı yaratılmasına bağlı.

Bu sorunun çözüm inisiyatifini biz ele almalı ve gündem oluşturmalıyız.

Ama gerçek fikrimi sorarsanız Türkiye’deki ortam bana bu konuda pek umut vermiyor.

“Hain – kahraman” söylemine sıkışmış söylemimiz ortalığı cadı kazanına çevirmeye devam ettikçe biz Türkler dünyada daha da sıkışacağız gibime geliyor.

http://www2. vatanim.com. tr/root.vatan?exec=yazardetay&tarih=11.10.2006&Newsid=89843&Categoryid=4&wid=5

Yorumlar kapatıldı.