İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni iddiası ve neden utanıyorum?

Ruhat Mengi (09.10.2006)

Fransa vatandaşı Türk Kenize Murad’ın “Ünlü Fransız tarihçi Gilles Veinstein’in, araştırmalarına dayanarak Ermeni soykırımı yoktur dediği için meslek hayatı tehlikeye sokuldu. Kendisi ve ailesi ölüm tehditleri aldı ve böylece susturuldu” sözleri benim de son günlerde bu konuda yazdığım yazıların özetidir.

Aynı şey Ermeni diasporası tarafından her ülkede “soykırım yoktur” diyen veya Türkiye için pozitif bir girişimde bulunan herkese yapılmaktadır. Justin Mc Carthy, Andrew Mango, Bernard Lewis (ki Lewis Osmanlı Tarihi ve Ortadoğu konusunda dünyanın en etkin tarihçisi kabul ediliyor; “1915 olaylarının soykırım değil, 1. Dünya Savaşı’nın bir yan ürünü olduğunu” söylediği için Fransa’da mahkemeye çıkarılarak para cezasına çarptırılmıştı) gibi dünya çapında ünlü tarihçiler de benzer baskılarla, tehditlerle karşılaşmış ve bazıları bu nedenle üniversitelerdeki işlerini kaybetme tehlikesiyle yüzyüze gelmişlerdi.

Bir filmde Atatürk’ü oynayacak olan Antonio Banderas bile onlardan gelen tehditlerden sonra teklifi reddetmişti hatırlayacaksınız.

Ve tabii son olarak Hollanda ve Fransa’da, İsviçre’de diasporanın baskısıyla “gem”i azıya alma olaylarını gördük.

Böylesine azgın bir faaliyet sürüp giderken elbette bizim ABD’ye giden (ve çoğu tarihçi bile olmayıp sosyolog, yazar vb. olan) Türkleri boş bırakmayacakları aşikârdır.

Bir yanda şantaj, bir yanda her türlü destek…

Bir yanda engelleme, bir yanda üç yılda birkaç ülkede şöhret ve para sahibi oluverme… Tercihinizi yapacaksınız. Ya yabancı tarihçiler ve Hollandalı üç Türk gibi tehdide pabuç bırakmayacak veya Hollanda’daki kadın siyasetçi gibi paçayı kaptıracak ve kolayca yükseleceksiniz.

6 Kasım 2005’te UCLA’deki konferansta Richard Hovannisian; Göçek, Akçam ve Şafak’ı “sayıları giderek artan ‘Türklerin inkâr duvarını çatlatmayı amaçlayan’ Türk entelektüeller arasında…” şeklinde tanıtmıştı. Tesadüfe bakın ki Elif Şafak’ın Washington Post’taki makalesinin ismi de aynen şuydu:

“İnkâr duvarındaki çatlak”

Hovannisian UCLA’deki Türk Öğrenci Birliği’nin ısrarı üzerine Türk tarihçilerle (sosyologlar ne kadar tarihçi sayılırsa, Allah kabul etsin) bir konferans düzenlemiş ve “Türk devlet tezine karşı çıkarak gerçeği arayacaklarını” anons etmişti ama aslında bu sözleri bile gerçek yerine neyi aradığını ortaya koyuyordu.

Amerika’da Osmanlı tarihini çok iyi bilen ve oradaki “diaspora/Zoryan/sözüm ona entelektüel” faaliyetlerini yakından izleyen “Holdwater” takma adlı biri tarafından hazırlanan listeyi belki çoğunuz biliyorsunuz. İngilizce bilerek okuyanlar buradan birçok olayı izleyebilirler zira benim hepsini vermeme imkan yok. (Örneğin http://www.tallarmeniantale.com/gocek.htm’e girenler Göçek, Akçam, Şafak, Berktay gibi isimlerin çalışmaları hakkında bilgi sahibi olabilirler veya “Aztag Interviews”a girerek röportajları okuyabilirler.)

ABD’de onları tanıyan Türk okurlardan gelen mektuplar bu sitede yazılanları aynen doğruluyor. Taner Akçam Amerika’da diasporayla, Zoryan’la yakın ilişki kuran ilk akademisyen, okudukça onun daha sonra gelen F. Müge Göçek’e (her nasılsa hemen Ermeniler’in çok etkin olduğu Michigan Üniversitesi’nde iş sahibi olmuş) yardımcı olduğunu, yol gösterdiğini görüyorsunuz. Kendisi de aynı şekilde yine Michigan’da çalışmaya başlayan Elif Şafak’a ablalık etmiş.

Zaten cümleleri de o kadar birbirini andırıyor ki bazen hangisinin konuşmasını okumakta olduğunuzu unutuyorsunuz.

Zoryan arşivi denilen yerde sadece “yaşamını soykırım yalanını dünyaya yaymaya adamış” ünlü Ermeni tarihçi (bizimkilerin de yakından tanıdığı) Vahakn Dadrian ve ekibinin bulunmasını istediği, Ermeni tezini cansiperane savunan bilgiler ve kitaplar olduğu için buraya girenin tarafsız bir araştırma yapması da mümkün değil.

Bu büyük Türk entelektüelleri Türkiye’de yaşayan 70 milyonu toptan “tarih bilmez, hafızasız, baskı altında vs.” zannettikleri için konferanslarda birbirlerini ve kendilerini överek göklere çıkarıyor ve “Türkiye’nin demokrasi öğretecek, gerçeği gösterecek böyle entelektüelleri olduğu için gurur duyması gerektiğini” söylüyorlar.

Göçek bu saçmalık dışında önemli bir şey de söylüyor; “Ben etnik olarak bir Türk vatandaşıyım, suçlu değilim ama Ermenilere 1915’te olanlardan sorumluyum.” Soykırım iddiası kabul edilecek olursa arkadan gelecek dayatmalar için iyi bir kapı doğrusu.

Hele bir de Yelda Özcan adında bir gazeteci var ki o Ermeni gazetecilere verdiği röportajlarında “Türk olmaktan, suçluların tarafından olmaktan utandığını, Ermeni arkadaşlarının acı veren hatıralarının aksine bu bellek yitiminden (hepsinde aynı ifade, R.M.) utanç duyduğunu” söylüyor.

İş utanç duymaya varıyorsa biz de utanç duyabiliriz. Onların Türk akademisyeni, gazetecisi olarak bu yaptıklarından, çıkar uğruna tarihi saptırmalarından, “dünya kabul etti” diyerek sevinmelerinden utanç duyabiliriz.

Kendileri gibi tek bir Ermeni akademisyen çıkmayacağını bile bile bunu yapmalarından ben utanç duyuyorum. Onlara istediklerini söyleten ifade özgürlüğünü benim de kullanmamda bir mahzur yoksa!

http://www2.vatanim.com.tr/root.vatan?exec=yazardetay&tarih=09.10.2006&Newsid=89561&Categoryid=4&wid=4

Yorumlar kapatıldı.