İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ankara´dan Paris´e öfke: `Ahlaksızca ve hasmane´

Murat Yetkin

Bir grup Dışişleri yetkilisiyle konuştuğumuz odaya verilmiş isim, acı bir geçmişi anımsatıyordu

Dışişleri yetkilisi öfkesini saklamıyordu. Fransa Parlamentosu’na Ermeni meselesi konusunda sunulan kanun teklifi ‘ahlaksızca ve hasmane’ ve aynı zamanda ‘vahim bir insan hakları ihlali’ idi.

Bir grup Dışişleri yetkilisi ile bakanlığın Galip Balkar Salonu’nda konuşuyor olmamız da bir tesadüf değildi mutlaka; diplomatlar bu tip sembolizme önem verirdi. Balkar, Türkiye’nin Belgrad Büyükelçiliği’ni yürüttüğü sırada, 9 mart 1983 günü iki Ermeni teröristin saldırısı sonucu katledilmiş, 40 dışişleri şehidinden biriydi.

Fransa Parlamentosu’nda (aslında Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklemiş olan) Sosyalist Parti grubu tarafından verilen yasa tasarısı, daha önce, 2001 yılında herhangi bir yaptırımı olmadan ‘1915’te Ermeni soykırımı olmamıştır’ deme yasağına, 1 ila 4 yıl arası hapis cezası öngörüyor. Milletvekillerinin çoğunun seçim bölgesinde olduğu bu dönemde, yasa tasarısı az sayıda vekilin katıldığı bir oturumda, diğerlerinin ruhu duymadan kabul edilebilir.

Bu yasa karşısında iktidardaki Halk Hareketi Birliği’nin (UMP) İçişleri Bakanı Nicholas Sarkozy, muhalefetin bu girişimini (AB üyeliğine karşı çıktığı) Türkiye’yi yaralamak için yeni bir fırsat olarak kullanıyor. Sarkozy, bir Fransız radyosuna verdiği demeçte, Başbakan Tayyip Erdoğan’la bu konuda iki kez telefonla konuştuğunu ve ona tasarının oylanmasının engellenmesi için üç “öneride” bulunduğunu açıklamış.

Başbakanlık kaynaklarına göre, bu konuşmalardan ilki 29 Eylül’de, Erdoğan ABD’ye yola çıkmadan önce yapılmış. (Erdoğan, Sarkozy ile görüşmek istediğini bildirmiş, araya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt görüşmesi girmiş, telefon yola çıkmadan önce açılmış.)

Başbakan’ın içişleri bakanını muhatap almasının nedeni, UMP’nin genel başkanı sıfatını taşıması; o da AK Parti genel başkanı olarak aramış.

Erdoğan, bu yasa tasarısının kabulü halinde iki ülke ilişkilerinin büyük zarar göreceğiniş söylemiş. Sarkozy, yanıtını 3 Ekim’de, Erdoğan Londra’da İngiltere Başbakanı Tony Blair ile görüşmesinden Langham Oteli’ne dönüşünde açtığı telefonla vermiş ve haberlere konu olan üç önerisini sıralamış:

1- Türkiye’nin Ermenistan ile sınırını açması.

2- Türkiye ve Ermenistan arasında soykırımı araştıran bir komisyon kurulması, ama Türkiye’nin illa tarihçilerden oluşsun ısrarından vazgeçmesi,

3- ‘Soykırım yoktur’ demeyi suç sayan Türk Ceza Yasası’nın 301’inci maddesinin değiştirilmesi (Oysa 301, soykırım vardır demeyi suç saymıyor. ‘Türklüğe’ hakareti ilgilendiriyor, davalar da o nedenle açılıyor),

Dışişleri’nin ahlaksızca ve hasmane diye nitelediği tutum bu olsa gerek.

Erdoğan, Sarkozy’ye önerilerden birinin (komisyon kurulması) zaten Türkiye tarafından teklif edildiğini, ancak Ermenistan’dan karşılık alınamadığını; ikincisinin (sınır) başka koşullara (Azeri topraklarının işgali) ve sürece bağlı olduğunu; üçüncüsünde ise, ifade özgürlüğü alanında Türkiye’deki yasal durumun Fransa’dakinden iyi olduğunu söylemiş. Yani koşul gibi bu üç öneriyi geri çevirmiş.

Oylama 12 Ekim’de. Dışişleri, Ankara’nın Paris’e tepkisini göstermek için iki temel yol üzerinde duruyor:

1- Diplomatik ve kültürel temasların azaltılması, bazılarının belki askıya alınması,

2- Fransız şirketlerinin kamu ihalelerinden dışlanması.

Ekonomik tehdidin sonuç getireceği kuşkulu. Birincisi, Fransa’nın dış ticaretinde Türkiye’nin payı çok az. İkincisi, Fransız yatırımları Türkiye’de önemli istihdam oluşturuyor. Meclis’teki ‘Biz de Cezayir soykırımını kabul edelim’ girişimi, Dışişleri tarafından ciddiyetsiz bulunuyor.

Parlamento tasarıyı kabul ederse, bu gerçekten bir ikiyüzlülük anıtı sayılmalı. Arada senato onayı ve cumhurbaşkanı onayına bakıp rahatlamamalı. Bu aşamaların hepsi Türkiye’nin değişik zamanlarda karşısına çıkarılabilir.

O yüzden daha etkili mücadele siyaset ve hukuk alanında verilebilir. Davalar açılıp İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yansımaya başladığında Fransa bugün tahmin etmediği sorunlarla karşılaşabilir. AB Genişleme Sorumlusu Olli Rehn’in de bu yasa tasarısı konusunda Fransa’yı uyarması boşuna değil. Bir yandan kültürlerarası diyalog söylemi yükseltilirken, Avrupa’da yeniden ayrımcılık rüzgârları esmeye başladı. Giderek
her açıdan tatsızlaşan bir durum.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=201111

Yorumlar kapatıldı.