İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

PATRİK HAZRETLERİNİN REFERANS GAZETESİYLE RÖPORTAJI

JALE ÖZGENTÜRK: TBMM’deki Vakıflar Yasa Tasarısı Ermeni cemaatini hoşnut edebilecek nitelikte mi? Sizce bu konu nasıl ele alınmalı ve neler yapılmalı?

MESROB II: Vakıflar yasasıyla ilgili pek çok sorunumuz var. Bu konu, eskiden günümüze kadar yapılmış olan yanlış uygulamalar neticesinde çok karışık bir sorun haline gelmiştir. Bu konuda daha katedilmesi gereken çok yol olduğuna inanıyorum. Vakıf yönetim kurulu seçimleri, seçim bölgesi vb. sorunlarımızın bazılarının yönetmeliklerle çözülebileceğini düşünüyoruz. Ancak iki konu bizim vakıflarımız için hayati önemdedir. Bunlardan birincisi vakıfların bağış ya da satın alma yoluyla gayrimenkul edinmede, Türk Medeni Kanunu’na göre kurulan vakıflarla aynı haklara sahip olması, özetle vakıflarımızın bağış ya da satın alma yoluyla gayrimenkul edinmede serbest bırakılmasıdır. İkincisi ise 1974 yılında haksız bir Yargıtay Genel Kurulu kararına dayanılarak, vakıflarımızın 1936 yılından sonra çeşitli yollarla edindikleri gayrimenkullere el konulması nedeniyle vakıflarımızın uğradığı mağduriyetin giderilmesidir. Bilindiği gibi bu gayrimenkullerin bazıları resmi kurumlar adına tescil edilirken, bir bölümü de satan ya da bağışlayanlara bedelsiz olarak geri verilmiştir. Talebimiz, öncelikle resmi ellerde bulunan vakıf gayrimenkullerinin ilgili vakıflara geri verilmesi, aynı haksız karara dayanılarak vakıflarımızdan alınıp çeşitli şekillerde, bedelsiz iade veya satışla üçüncü şahıslara verilen gayrimenkuller için, bu gayrimenkullerin vergi değeri kadar bir tazminatın ilgili vakıflara ödenmesidir. Türkiye bir hukuk devletidir, aynı haksız kararla alınan ve resmi kurumların elinde bulunan gayrimenkullerin iade edilirken, üçüncü şahıslara devredilen gayrimenkuller için tazminat ödenmemesi hakkaniyetle bağdaşmaz. Yine bilindiği gibi cumhuriyetin kuruluşundan 1974 yılına kadar cemaat vakıfları her dönemde gayrimenkul edinmişler ve bu konuda ne yargıdan ne de idareden bir engelleme ya da itiraz gelmemiştir. Bizim bu yasadan beklediğimiz bizlere bu ülke vatandaşlarının haklarından daha fazla bir hak verilmesi kesinlikle değildir. Bizler de bu ülkenin vatandaşlarıysak ‘eşit hak, eşit vatandaşlık’tan başka istediğimiz bir şey yok. Bu konunun karşılıklılık ilkesiyle yorumlandırılması ve buna bağlanmasıysa kabul edemeyeceğimiz ve bizleri ziyadesiyle üzen bir yaklaşımdır. Geçen gün gazetelerde okuduk; bazı vakıfların mülk sorunlarıyla ilgi olarak AİHM’e yeni başvuruları olmuş. Oysa bizler bu sorunların giderilmesini TBMM’den beklerdik.

JALE ÖZGENTÜRK: Ermenistan’dan gelen çocukların eğitimiyle ilgili maddenin TBMM’den vize alamaması Türkiye’ye neler kaybettirdi?

MESROB II: 1960 yılların sonlarına kadar Türkiye’de azınlık okullarının yabancı uyruklu öğrenci aldıkları bilinmektedir. Söz konusu madde sadece Ermenistan’dan gelen çocukların değil her türlü yabancı uyruklunun azınlık okullarına alınabilmesini sağlayacaktı. Kendi dilini, kültürünü başka ülkelerin insanlarına öğretebilmek, dünyadaki her gelişmiş ülke tarafından stratejik olarak hedeflenen bir amaçtır. Yurt dışından gelen çocukların Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat programı doğrultusunda eğitim veren azınlık okullarına gidebilmeleri onların Türk öğretmenlerden Türkçe öğrenmelerine ve Türk kültürüyle tanışmalarına katkı sağlayacaktır. Ve hiç kuşkusuz bu çocuklar ileride ülkeler arasındaki bir çok sorunun giderilmesinde gönüllü barış elçisi olacaklardır.

JALE ÖZGENTÜRK: Ermenistan’la ekonomik ilişkilerin başlaması ve gelişmesi Türkiye’ye nasıl bir kazanım sağlar?

MESROB II: Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye Ekonomisi, Ermenistan Ekonomisi ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir ekonomidir. Ancak diplomatik ilişki kurulamaması nedeniyle dolaylı yollardan, İran ve Gürcistan üzerinden yapılan ticaret hem legalleşmiş olacak hem de büyüyecek, ihracatçılara yeni pazarlar açabilecektir. Ayrıca Ermenistan’la olabilecek her türlü yakınlaşma Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde önüne sorun olarak çıkan konuların azalması sonucunu doğurup, Türkiye’ye önemli kazanımlar sağlayabilir. Türkiye bölgesinde büyük ülke olacaksa komşularıyla da sorunları olan bir ülke olmamalı diye düşünüyorum.

JALE ÖZGENTÜRK: Ermenistan’daki ekonomik fırsatlar ve iki ülke arasındaki ekonomik işbirliğine yönelik potansiyeller nelerdir?

MESROB II: Ermenistan’ın doğal kaynaklar ve ekonomik fırsatlar açısından çok şanslı olduğu söylenemez. Sahip olduğu en önemli potansiyel kaliteli iş gücüdür. Ermenilerin mesleklerin ve sanatların her dalında doğuştan beceriye sahib oldukları bilinir. Normal şartlar altında bu potansiyel, komşu ülkelerin Ermenistan’da yatırıma gitmeleri ve buradaki kaliteli ve ucuz işgücünden faydalanmaları şeklinde değerlendirilebilir. Türkiye ve Ermenistan arasında böyle bir işbirliği gerçekleşebilmesi için ise öncelikle aşılması gereken politik sorunlar vardır. Az önce bahsettiğim yabancı ülke vatandaşlarının Türkiye’de eğitim görebilmesi gibi olanaklarla , uzun vadede iki ülke arasında bu tür yakınlaşmalar olabilir. Temennimiz bu yöndedir.

JALE ÖZGENTÜRK: Türkiye’de geçici işçi statüsünde çalışan Ermenistan vatandaşlarının sayısının 30 bini bulduğu söyleniyor. Bu iki ülke arasında olumlu bir hava doğmasını sağlayabilecek bir durum mudur? Nasıl?

MESROB II: Türkiye’de bulunan Ermenistan vatandaşları iki ülke arasındaki politik dengelerin çok uzağında olup, ülkelerindeki olumsuz ekonomik şartlar yüzünden, hayatlarını küçük işlerde kazanabilmek için Türkiye’ye gelmiş insanlardır. Kendilerinin Türkiye’de yabancı olduklarından dolayı herhangi bir olumsuz muameleyle karşılaşmamaları, iş bulabilip çalışabilmeleri Türkiye hakkındaki düşüncelerinde olumlu değişikliklere yol açmaktadır. Çocuklarının sözünü ettiğimiz yasa sayesinde Türkiye’deki azınlık okullarına kabul edilmesi, hem Türkçe hem de kendi dillerinde eğitim alabilmeleri bu olumlu görüşleri çok daha fazla arttırır ve iki ülkenin yakınlaşmasına oldukça katkıda bulunabilirdi.

JALE ÖZGENTÜRK: Diasporada yaşayan Ermenilerin Türkiye’ye yönelik bakışının değişebilmesi için Türkiye’nin nasıl adımlar atması gerekir?

MESROB II: Diasporada yaşayan Ermenilerin Türkiye’ye bakışını değiştirmek, Ermenistan vatandaşlarının bakışını değiştirmekten çok daha zordur, çünkü dışarıdakiler 1915 olaylarını doğrudan yaşamış olan insanların torunlarıdır. Coğrafi koşullar yüzünden Türkiye’nin diaspora Ermenileri ile kültürel veya ekonomik ilişkilere girerek yakınlaşması pek mümkün değildir. Diaspora Ermenileri’nin yaşadıkları ülkelerdeki çoğunluk arasında asimile olmamak için Türkiye’ye karşı sert tavır takınmayı bir birleştiricilik unsuru olarak kullandıkları da açıktır. Bu durumu içinde bulundukları ortamın doğal bir sonucu olarak görmeyi daha doğru buluyorum. Türkiye’de siyaseten gayet ılımlı olan vatandaşların, Avrupa ülkelerine veya A.B.D.ye göç ederek bu ülkelerde yaşamaya başladıktan sonra çok daha fazla milliyetçileşmeleri veya muhafazakarlaşmaları da buna benzetilebilir. Sonuç olarak, Türkiye’nin Ermeni dünyası ile Ermenistan ve Türkiye Ermenileri üzerinden yakınlaşmaya çalışması daha mantıklıdır.

JALE ÖZGENTÜRK: Bugün Türkiye’de yaşayan Ermeni cemaatinin ekonomik yaşama katılımı nasıldır? Bu genel fotoğraf geçmişten bugüne nasıl değişti?

MESROB II: Bugün Türkiye’de hemen her meslek grubunda Ermeni asıllı vatandaşlar bulunabilir. Kuyumculuk Ermeni gençleri arasında yaygın meslek olarak görünse de , ailesinden kalan ticari işletmeleri işletenler, üniversitelerin ilgili bölümlerini bitirip doktor , avukat, mühendis, ekonomist, öğretmen ve daha birçok meslek mensubu olarak faaliyet gösterenler vardır. Türkiye Ermenilerinin, ekonomik olarak ülke genelinin ne altında ne de üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişte cemaat daha içe kapalıydı ve kendi içinde usta-çırak ilişkisi ile sürdürülen sanat ve küçük esnaflık işleri daha yaygındı. Bugün ise değişen dünya şartlarında topluma daha iyi entegre olan, kurumsal firmalarda toplumun diğer kesimi ile birlikte istihdam edilen bir cemaatten söz edebiliriz. Cemaat üyelerinin devlet memuru olarak görev alamaması ise hiçbir dönem çözüm bulunmamış üzücü bir sorundur.

Yorumlar kapatıldı.