İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AP TÜRKİYE RAPORU ve ERMENİ `SOYKIRIMI´

Ümit Özdağ

Avrupa Birliği’nin yeni AP Türkiye raporu da AB’nin Türkiye ile nasıl “oynadığını” bir kez daha gösterdi. Türkiye’nin önüne AB her raporda yeni bir şart getiriyor. Sonra o şartı geri çeker gibi yapıyor, bir süre sonra tekrar getiriyor. Bu arada Türkiye’nin AB tam üyelik tarihi önce 2015 diye açıklanır iken sonra 2020 senesine atılıyor. Bu arada sözde Ermeni soykırımı Türkiye Raporunun taslağına konuluyor. Sonra taslaktan “çıkarılıyor” deniliyor. Özetle Türkiye tekrar tekrar aşağılanıyor.

Bütün bunların nedeni sadece Avrupa Birliğinin çifte standartlı siyasal ahlaksızlığa dayanan emperyalist politikaları mı? Muhakkak ki bunların çok büyük payı var. Ancak esas sorun Avrupa Birliğinden ve onu yönetenlerden değil, Türkiye’yi yöneten siyasetçilerden kaynaklanıyor. Düşünün Türkiye’de öyle bir siyasal sınıf/partiler var ki, bunlardan hiç birisi kalkıp “AB tam üyeliği süreci Türkiye’nin aleyhinedir. Biz ülkemize ağır zararlar veren bu süreci durduracağız. Ülkemizi AB tam üyeliği sürecinin dışına taşıyacağız. Keza bu ülkeye zarar veren Gümrük Birliği sürecini de durduracağız” diyemiyor.

Eğer siyasi partileri Türkiye’nin menfaatlerini savunmak konusunda kesin kararlı bir tavır sergilemezler ise Avrupa Birliği neden Türkiye’nin menfaatlerini savunmak konusunda itina göstersin? Eğer Milliyetçi Hareket Partisi bile AB karşısında kesin bir tavır alamıyor, “AB’ye Hayır” diyemiyor ise diğer partilerin Türkiye’nin menfaatlerini savunmak konusunda kararlılık içinde olmalarını nasıl bekleriz.

Türkiye’de siyasete bugün hakim olan unsurlar bu hakimiyetlerini sürdürdükleri ve AB karşısında bugün takındıkları değişik şekillerdeki teslimiyetçi tavrı devam ettirdikleri sürece ülkemizin AB tarafından yol açılan adım adım çözülme süreci de devam edecektir. Bu çözülme karşımıza bugün Elif Şafak davası, yarın Ermeni meselesi, daha sonra Kıbrıs’tan Türk ordusunun geri çekilmesi, Dicle ve Fırat’ın sularının AB tarafından kontrolu ve nihayet Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi şeklinde önümüze gelecektir.

Bugün AB karşısında kesin tavır almayan herkes yarın Türkiyemizin böyle bir sürece sürüklenmesi durumunda büyük bir vebal altında olacaktır. Artık kesin tavır almanın vakti gelmiş geçmektedir. Koltuk hesabı, millet ve vatan sevgisinin üzerine çıktığı gün insanların geriye evlatları için bırakacakları, belki unvan ve para olacaktır ancak onların üzerinde koskoca bir “milli şerefsizlik” yaftası ile tarihe geçmeleri kaçınılmaz olacaktır.

Tarih kitaplarını okur iken 19 yüzyılda Osmanlı imparatorluğunun “onlar dışardan biz içerden” imparatorluğu yıktığını okumayan Türk hemen hemen yoktur. Bugün de Cumhuriyetimizin yıkılması için “onlar dışarıdan bazı Türk görünümlüler içeriden” devleti yıkmaya çalışmaktadırlar. Bazen ihanet ile devlete ve millete sadakat arasındaki çizgi ince olabiliyor.

Yorumlar kapatıldı.