İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Şafak duruşması: “Önceden hazırlanmış bir film sahnesi gibi”

Koray Düzgören

Elif Şafak davasında ilk etabı 301’ciler, yani ifade özgürlüğünü vatan hainliği ile eş tutan anlayış kaybetti.

Mahkemenin verdiği süratli beraat kararı ile şimdilik Türkiye ve gerginleşen Türkiye-AB ilişkileri biraz rahatladı.

Yoksa kimse bulunduğu noktadan farklı bir yerde değil. Bütün taraflar mevzilerini koruyor.

Özgürlük düşmanları bu karar üzerine Yargıtay’a gittiler. Hala umutları var. Hrand Dink davasında mahkemenin verdiği kararı bozup cezaya hükmeden Yargıtay değil mi?

Diyelim ki mahkeme, AP’nin baskısı altında kaldı ve Türkiye’de hükümeti rahatlatacak ve ortamı sakinleştirecek böyle bir karar aldı. Bu karar kuşkusuz hukuki bir karar, ama aynı zamanda siyasi sonuçları da var.

Bir kere, son zamanlarda iyice gerginleşen Türkiye-AB ilişkilerinde Hükümet’e zaman kazandırdı. İkincisi, bu maddenin değiştirilmesine karşı çıkan AKP’nin bu konuda şimdilik adım atmasına gerek kalmadı.

Ayrıca Hükümet yetkililerinin dönüp, “Biz demedik ki, bakın mahkemeler bu işi hallediyor. Maddeyi değiştirmeye gerek yok” demeleri için de fırsat doğdu.

Kim öle kim kala. Dosya bakalım Yargıtay’ın önüne ne zaman gelecek?

Yargıtay nasıl bir karar verecek? AKP, AB’den gelen “Bu maddeyi mutlaka değiştirin” israrlarına ne kadar dayanabilecek, önümüzdeki günlerde göreceğiz.

AKP’deki genel yaklaşıma, Adalet Bakanı’nın dava sonrasında hala 301’i savunmasına bakıldığında, bu tür davaların devam edip gideceğini ve Türkiye’nin ifade özgürlüğüne bile tahammülü olmayan bir ülke imajından kurtulamıyacağını gösteriyor.

Bu sözleri, yurt dışında davayla ilgili televizyon haberlerini ve gazete yorumlarını izledikten sonra çok daha rahat söyleyebiliyorum.

Bir çok İngiliz kanalı duruşmayla ilgili görüntülü haber verdi. Bunların en kapsamlısı BBC 4’ün haberiydi. Haberi izlerken içim acıdı.

Yok, haberi veriş tarzlarındaki Türkiye düşmanlığından değil.

Böyle bir şey yoktu Çünkü Türkiye’yi yönetenler, sözde hukukçular, devlete kapılanmış sivil toplum örgütleri ve maalesef, mahkeme önüne getirilen ve yürek burkan bilinçsiz tepkileri ile özgürlüklere küfür ettirilen acılı şehit yakınları, başkalarının kötülemesine fırsat vermemek için her türlü tedbiri almışlardı. Tam teçhizatlı polislerin saldırganlara zarar vermeyen gösterisi bu sahneyi tamamlayan görüntülerdi.

BBC ve diğer kanallara düşen sadece bu kepezeliği yansıtmak oldu.

Ekrana yansıyanlar, sanki gerçek değil de bir filmin çekilmekte olan bir sahnesinden bazı görüntülerdi…

Nitekim 23 Eylül tarihli Guardian’da Maureen Freely de duruşmayı konu alan yazısında bu duruma işaret ediyordu.

“Saat 9.15, mahkeme binasının önü tamamen sessiz. 9.30’da film ekibi girişin etrafinda yerini alır. Şimdi, iki otobus köşeden döner ve 60’a yakın polisi hızla boşaltır. Onlar pozisyon alırken göstericiler de yerlerini alırlar. Pankartları bugün yargılanacak bir yazar, akademisyen ya da gazetecinin adini taşır. Iddianame Türklüğü aşağılamak, halkı askerlikten soğutmak, Atatürk’ün manevi şahsiyetini küçük düşürmek suçlamalarından herhangi biri olabilir. Davalıyı vatan haini, emperyalistlerin ajanı olmakla damgalayacaklardır.

Aynı anda mahkemenin koridorları da ifade özgürlüğünü savunmak üzere orada bulunan yazar, aydın hukukçu ve göstericilerle doludur. Çoğu benzer şekilde yargılanmış ya da yargılanacak olan… Nitekim 45 kişi bu yıl sonuna kadar ayni nedenlerle yargı önüne çıkmayı bekliyor.

Aniden emreden bir ses duyuluyor. “Avukatlara yol açın!” Kalabalık birden sessizliğe gömülüyor ve beş cübbeli adam kalabalığı yarıyor.

Radikal milliyetçi grubun lideri avukat Kemal Kerinçsiz geçen yıl Pamuk’a karşı açılan davayla ünlendi. Kerinşsiz bu kez kitapları en çok satanlar arasında yeralan romancı Elif Şafak için geçen hafta yeniden mahkeme koridorlarındaydı. Onun “suçu” son romanı “Baba ve Piç”teki roman kahramanın Ermeni atalarıyla konuşurken soykırım lafinı kullanmış olması…

Sadece bir avuc kişi oradaydı ama TV ekranını doldurmaya yettiler. Kerinçsiz ve grubu başlattıkları bu kovuşturmaların her davasında duruşmalara katıldılar. Tüm bu olaylar onları TV’lerde meşhur etmeye yetti. Yerli ve yabancı gözlemcilere mahkeme içinde ve dışındaki saldırıları TV ekranlarından adeta TV’lerin kendi hakaretleriymişçesine uzun uzun verildi.”

Yazarın özellikle bu son sözleri çok önemli.

Bu duruşmaların, önceden belli bir senaryoya göre çekilen dizi sahnelerine benzediğini anlatmaya çalışıyor.

Haksız değil.

Bizim medya ( genel olarak) ‘Kurtlar Vadisi’ medyası. Şiddetin, yasakların kutsandığı bir medya.

Özgürlükleri savunacak değil ya!..

Yorumlar kapatıldı.