İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cemil Çiçek, galiba haklı çıkacak

M.Ali Birand

Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile, KRİTER’in Pazartesi günü Radikal ile birlikte dağıtılacak olan sayısı için bir söyleşi yapıyordum. Çiçek sürekli olarak, aynı yaklaşımı tekrarlıyordu:

– Kardeşim herkes çok sabırsız davranıyor. Biraz bekleyin, Adalet kendi ince ayarını yapacaktır. Şimdiye kadar çıkan kararlara bakılacak olursa, bu yönde önemli adımlar atıldığı görülecektir.Yasaların suç olarak niteledikleri herşeye net bir açıklama getiremezsiniz.Bunlar, içtihatlarla kendi içinde gerçekleşir.Her sıkışıklıkta yasa çıkararak bir yere varamayız.

Cemil Çiçek, Elif Şafak davasının beraatle sonuçlanmasından sonra yine aradı. “Ben dememiş miydim ?”diye takıldı.

Doğrudur.

Demişti.

Eğer yargıtay da onayını verirse,Çiçek haklı çıkacak.

Ancak şu anda Elif Şafak’ın davasından söz ediyoruz. Şafak tanınmış bir yazar. Bütün dünyanın gözü bu davanın üstünde ve daha da önemlisi, Türkiye’ nin önemli bir bölümünün de üstünde titrediği bir dava.

Peki, bir de adını sanını duymadığımız birçok davalı var. Onların bir bölümü mahkum oluyor, bir bölümü eziyet çekiyor.

Adaletin kendi içtihatını oluşturması iyi de, acaba kendimize bu kadar eza çektirmeden bu işin içinden çıkamaz mıyız?

301 AB İÇİN DEĞİL, BİZİM İÇİN DEĞİŞMELİ

Cemil Çiçek ile aynı görüşte olmadığım bir nokta var. Bakan sürekli şekilde, 301’in AB için değiştirilmesinin istendiğini, AB’ nin dayattığının üstünde duruyor.

Evet, Avrupa Birliğinin bu madde hakkında birçok girişimleri oldu. Ancak , Adalet Bakanının görmediği veya görmek istemediği bir nokta var . O da, AB’nin 301 itirazları, daha çok Türkiye içinden çıkan tepki seslerinin yansımasından ibarettir.

301 için AB değil, Türkiyenin bir bölümü dayatmaktadır.

Yani, 301’e bizler karşıyız.

301 değiştirilecekse, AB için değil, bu ülkenin insanlarının rahat yaşamaları ve fikir özgürlüklerini sonuna kadar kullanılabilmeleri için değiştirilecektir.

KERİNÇSİZ VE DOSTLARI BU DEFA FENA KAYBETTİLER…

Bu köşe’de, Kerinçsiz’in Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi propagandacı olduğunu yazmıştım. Bu görüşümü hala sürdürüyorum.Elif Şafak davasında da yine tüm dikkatleri üstüne topladı. Koca koca partilerin, özellikle MHP’ nin yapamadığını, birkaç arkadaşıyla birlikte gerçekleştirdi. AB’ye karşı kadroları hareketlendirmesini bildi. Görüşlerini paylaşmıyorum, ancak yine de hakkını vermek gerekir. Adam kendi başına bir olay.

Hangi olayın üstüne gideceğini, ekibini nasıl örgütleyeceğini son derece iyi biliyor.Nasıl konuşacağını, neler söyleyeceğini, kameralar karşısında nasıl hareket edeceğini de biliyor. Tabii durum böyle olunca, Manşetlerden inmiyor. Ekranların aranan insanı oluyor.

Ancak, doğrusunu da söylemeliyiz ki, Kerinçsiz’in yükselişinde medyamızın da büyük rolü var. Eğer bizler onu gazete sayfalarına ve akranlara çıkarmamış olsaydık, şimdi kimseler onu tanımayacaktı.

Bütün bunlar işin medyaya yansıyan yönleri…

Bir de alınan sonuç var ki, işin o tarafı çok kötü.

Şimdiye kadar hangi konuya el attılarsa, neyi engellemeye çalıştılarsa, başarılı olamadılar.Yurt içi ve dışındaki medyanın dikkatini çekmekle kaldılar. Ne Ermeni Konferansı, ne Orhan Pamuk, ne de Elif Şafak olayı…

Kerinçsiz ve Hukukçu dostları belki önümüzdeki seçimlerde MHP’den milletvekili dahi olacaklar, ancak göğüslerini kabartarak “Ülkemi yurt dışında şöyle temsil ettim, böyle onurunu korudum” diyemeyecekler.

Bakalım Kerinçsiz ve dostlarını hangi olayda yeniden karşımızda göreceğiz…

KRİTER, PAZARTESİ RADİKAL İLE GELİYOR

Avrupa Birliği konularında yayın yapan tek dergi sayılan KRİTER, Pazartesi günü RADİKAL gazetesiyle birlikte dağıtılacak.

Bu ayki derginin içi yine çok dolu…

Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile söyleşi, Türkiye’nin 301 inci madde konusundaki yol haritasını ortaya çıkarıyor. KRİTER, 301 konusunda hükümetteki görüş ayrılıklarını, Avrupa Komisyonunun koridorlarında neler konuşulduğunu ve Avrupa Parlamentosunda Türkiye’ye karşı neden hoyratça davranıldığını araştırıyor.

KRİTER’de siyasi haberlerin yanısıra, AB fonlarından nasıl yararlanabileceğiniz, Üniversiteler ve KOBİ’ler için AB’nin yarattığı fırsatlarla ilgili önemli makaleler dre bulacaksınız.

CHP’NİN YAPTIĞINI AKP YAPSA…

Dünkü gazetelerde mutlaka okumuşsunuzdur. TBMM Genel Kurulunda, 9 uncu AB uyum yasasının “Özel Okul Kurumları Yasa Tasarısı’nın azınlık tanımı ve yabancıların öğrenimi” konusundaki görüşmelerde, CHP milletvekilleri çok garip bir tutum takınmışlar ve AKP’lileri kışkırtıp “Bu taslak yasalaşırsa, Türkiye papaz yetiştirecek” diyerek oylamayı durdurtmuşlardı.

Dışişleri, İçişleri, Adalet, Milli Eğitim Bakanlıkları uzmanları tarafından, aylarca süren bir çalışma sonucunda hazırlanan bir taslak “Papaz mı yetiştireceğiz?” cümlesiyle durdurulabiliyor. Daha da önemlisi, bunun laikliğe toz kondurmayan CHP tarafından yapılması. AKP’liler böyle bir girişimde bulunsa kıyametleri koparırdık. Türkiye’yi çağdışı bir sürece soktuklarını söyler, yerden yere vururduk. Peki CHP’lilere ne oluyor? Bu tip olaylarda AKP’ye karşı çıkması gereken CHP milletvekillerinden bazıları, sırf politika oynamak için bu ülkenin çıkarlarıyla oynadıklarının farkında değiller…

BAYILIYORUM ŞU EKONOMİ YORUMCULARINA

Sizler gibi ben de, ekonomik durumu daha iyi anlayabilmek için, yorumcuları okurum. Ancak doğrusunu söyleyeyim, yorumcularımızda iki hastalık var.

Biri, okurların kafasını daha da fazla karıştırıyorlar. Bazıları, benim gibi derin ekonomi bilgisi olmayanlara hitap etmek yerine, kendilerinin anlayabilecekleri bir dille yazıyorlar. Adeta meslekdaşlarıyla veya bürokrasiyle mesajlaşıyorlar.

Diğer sorun da, bir gelişmeyi “yandık, bittik, battık” diye yorumluyorlar, aradan bir süre geçince, sanki bunları kendileri yazmamış gibi “Canım bu kadar da abartmayın, felaket tellallığı yapmayın” diye ortaya çıkıyorlar.

Acaba aynı hastalık, bizim gibi siyasi yorumcularda da var mı? Yoksa biz kendimizi pir-ü-pak görüp, diğer yorumcuları mı eleştiriyoruz?

Ne dersiniz…

MİSSİR’İ ÇOK ARAYACAĞIZ…

Adı Alessandro Missir di Lusignano idi.

İzmirli bir İtalyan ailenin büyük oğlu. Babası Olivier di Missir, tam İzmir’li bir Levanten idi. Derin bir kültür, nefis sir Türkçe ve tarih bilgisiyle 1970-80’lerde, Avrupa Birliği Komisyonun da Türkiye bölümünde çalışmıştı. Ardından da oğlu Alessandro’yu Komisyon’a soktu.

Alessandro Brüksel’de AB genişleme masasında komiser Verheugen ve daha sonra Olli Rehn ile birlikte Türkiye dosyasına baktı. Bir ay önce AB’nin Fas’daki idare ofisine Ekonomik ve Politik İşler Şefi olarak atanan di Lusignano 39 yaşında idi.

Fas Kralı’nın, Papa’nın Regensburg konuşmasından sonra Vatikan Büyükelçisini geri çekmesi, İtalyan diplomatın öldürülmesi olayında soru işaretlerine yol açtı. Ancak, İtalyan Dışişleri Bakanlığı İtalyan diplomat Alessandro Missir di Lusignano ve Belçikalı eşi Arianne Lagasse Delos’un bir hırsızlık olayında öldürüldüklerini duyurdu.

Alessandro, güler yüzüyle ve Türkiye’ye olan sıcak yaklaşımıyla, AB işlerini izleyen tüm çevrelere kendini sevdirmişti. Onu unutmayacağız.

Yorumlar kapatıldı.