İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Beraat ve kaza!

Hasan Cemal

Demokrasinin olmazsa olmaz koşulları nedir? Bunlardan biri ifade özgürlüğüdür; sözcüklerin özgürce uçuşmasıdır; sözcüklerden özgürce dünyalar kurulmasıdır.

Bu bakımdan 301 nedir?

Demokrasi ayıbıdır.

Özgür ve demokratik bir ülkeye kesinlikle yakışmayan bir yasa maddesidir.

301’i uygulayan zihniyet nedir? Yine demokrasinin ayıbıdır.

Peki, 301’i demokrasiye uygun biçimde değiştirmeye yanaşmayan bir hükümetin, demokrasi ve özgürlük söylemi inandırıcı olabilir mi?

Olamaz.

Bir başka deyişle:

Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesini değiştirmeyi daha hâlâ gündemine almayan Erdoğan hükümeti tüm eleştirilerle birlikte demokrasi karnesine kocaman kırık bir notu da hak etmiş oluyor.

Ben dün öğle vakti tam bu satırları yazarken, Elif Şafak’ın beraat haberi geldi.

Sevindim.

Demokrasi adına sevindim.

Böylesine demokrasi özürlü bir maddeyi uygulamaktan kaçınan yargıçların varlığı da beni sevindirdi.

Ancak bu yerinde karar, 301’in bir demokrasi ayıbı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Onun için top hâlâ hükümette!

Malûm, AKP hükümeti uzun süredir Avrupa Birliği konusunda ipe un sermiş ya da frene basmış durumda. Çünkü seçimlere hazırlanıyor.

Bu nedenle Kıbrıs, PKK, Kürt ve Ermeni sorunu gibi hassas konularda taviz gibi algılanacak, muhalefet tarafından seçim meydanlarında AKP’ye karşı kullanılabilecek adımlardan uzak duracağı anlaşılıyor Başbakan Erdoğan’ın…

Avrupa Birliği’nin zirveleri bu politik durumun farkında. Seçime kadar geçecek sürede AKP hükümetinin işi yavaştan alacağını Brüksel de biliyor.

AB ile bu yüzden kriz çıkabilir mi? Müzakereler dondurulabilir mi?

Güncel deyişle:

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yılın sonuna doğru bir tren kazası yaşanabilir mi?

Bu sorunun yanıtını geçen mayıs ayı sonlarında Brüksel’de araştırmıştım. Tren kazası konusunda, Türkiye’nin limanlarını Güney Kıbrıs’a açması anahtar niteliği taşıyordu.

AB bunun için bastıracaktı.

Kesindi bu nokta.

AB’nin bastıracağı bir başka konu örneğin 301’di. AKP hükümetinin reform sürecini yavaşlatmış olması da Brüksel’de çok sert eleştiriliyordu. Bütün bu nedenlerle, AB Komisyonu’nun sonbahardaki İlerleme Raporu’nun Türkiye’ye çok sert çıkması bekleniyordu.

AB Komisyonu’ndan üst düzeyde bir yetkiliye geçen mayıs ayında tren kazası ihtimalini sormuş ve şöyle bir yanıt almıştım:

“Şu bir gerçek: Türkiye’yle kriz istenmiyor. Türkiye’yi stratejik ve siyasal nedenlerle Avrupa rayında tutmak Brüksel’de ağır basan bir tercih. Bu yüzden yıl sonuna kadar ince formüller bulunabilir, hakeme gitmek vesaire gibi… Ya da sadece ulaştırma, Gümrük Birliği gibi alanlarda müzakere açılmaz. Yani zaman kazandırıcı formüller…” (21 Mayıs 2006 tarihli yazımdan)

Dört ay önce durum böyleydi. Bugün değişti mi?

İhtimal vermiyorum. Kasım ayında açıklanacak İlerleme Raporu’nda Türkiye ağır biçimde eleştirilecek. Ama aralık ayındaki AB zirvesinde ipleri koparmayacak, müzakereleri tümüyle dondurmayacak bir formül bulunacak gibi.

Kısacası:

Tren kazası sürpriz olur.

Yorumlar kapatıldı.