İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Papa’nın konuşmasının tam metni

Katolik Kilisesi ruhani lideri Papa 16. Benediktus’un, İslam’ın yayılışı ile ilgili ifadeleri din temelli yeni bir Doğu-Batı krizine dönüşürken, Vatikan konuşmanın tam metnini yayınladı.

NTV-MSNBC
Güncelleme: 10:25 TSI 17 Eylül 2006 Pazar

ROMA – Roma Katolik Kilisesi ruhani lideri Papa 16. Benediktus’un Almanya ziyareti sırasında Salı günü Regensburg İlahiyat Fakültesi’nde akademisyenlere yaptığı bir konuşmada, İslam konusunda kullandığı ifadeler, İslam çevrelerinden tepki çekmişti. Papa’nın cümlelerinin kendisine ait olmadığı ve alıntı yaptığı ifade edildi. Birçok İslam ülkesi Papa’yı eleştirmiş ve özür dilemesini istemişti. Vatikan yanlış anlaşmayı önlemek için Papa’nın konuşmasının tam metni açıkladı.

Papa’nın konuşmasında, İslam konusunda kullandığı ifadelerin tam metni şöyle:

“Bizanslı bilge imparator İkinci Mihail Paleologos’un diyaloğunun, Münster Üniversitesi profesörü Theodore Khoury tarafından yayımlanan bölümlerini okuduğum sırada, Tanrı’nın doğasına ilişkin akıl ile düşünürken, zihnime gelenler şunlar oldu: Bu, muhtemelen bir kış mevsiminde 1391’de Ankara yakınlarında eğitimli bir Farisi ile Hristiyanlık, İslam ve ikisinin geçerliliği hakkında yapılmış bir diyalogdur. Bu diyalog, bilahare 1394-1402 arasında, Konstantipoli kuşatması sırasında, muhtemelen bizzat imparator tarafından kaleme alınmış olmalı. Kendi açıklamalarının Farisi muhatabınınkilere oranla çok ayrıntılı olması da, bundan kaynaklansa gerek.

Diyalog, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an’da mevcut dinin yapıları üzerinde odaklanıyor. Özellikle Tanrı imajı üzerinde duruluyor. Doğal olarak, üç şeriat veya üç hayat düzeni diye de adlandırılan Eski Ahit, Yeni Ahit ve Kur’an arasındaki ilişkilere de değiniliyor.

Bu derste benim bahsetmek istediğim konuya gelince… Ben, din ve akıl çerçevesinde, diyalogun bütünü içerisinde oldukça marjinal bir yer işgal eden tek bir konuya değineceğim. Zira bu beni çok etkiledi ve de bunu konuya ilişkin düşüncelerim için bir kalkış noktası olarak kullanacağım.

Prof. Khoury’nin yayımladığı diyalogun 7’inci bölümünde imparator, cihat, kutsal savaş konusuna değiniyor. İmparator, Kur’an’daki 2. suretin 256. ayetinde, ‘Din konusunda zorlama yoktur’ denildiğinden elbetteki haberdardı. Uzmanlar, bunun başlangıç dönemindeki surelerden biri olduğunu söylüyorlar.

O dönemde Hz. Muhammed, güçsüzdü ve tehdit altındaydı. Ama imparator, doğal olarak, kutsal savaş konusunda müteakip dönemlerde gelişmiş ve Kur’an’da belirlenmiş diğer düzenlemelerden de haberdardı. İmparator, ayrıntılara dalmaksızın, bir Kitap sahibi olanlar ile ‘barbarlar’ arasındaki davranış farkını izah etmek için, bizi hayrete düşüren sert bir üslupla muhatabına, genel anlamıyla din ve şiddet ilişkisi bağlamında basit bir temel soru yöneltiyor ve diyor ki: ‘Hadi bana Hz. Muhammed’in yeni olarak ne getirdiğini göster! Bu konuda, kendisinin vaaz ettiği dini kılıç ile yayma emri türünden kötü ve insanlık dışı şeylerden başka bir şey bulamazsın’.

İmparator, böylesine ağır bir ifade kullanmasının ardından, dini şiddet aracılığıyla yaymanın neden akıl dışı olduğunu ayrıntılı biçimde izah ediyor. Şiddet, Tanrının doğasına ve ruhun doğasına zıttır.

İmparator diyor ki, ‘Tanrı kandan hoşlanmaz. Akla göre davranmamak, Tanrının doğasına zıttır. Din, bedenin değil, ruhun ürünüdür. Dolayısıyla birini dine çekmek isteyen kişinin, şiddet veya tehdide değil, iyi konuşmaya ve doğru bir şekilde akıl yürütmeye ihtiyacı vardır. Makul bir insanı ikna edebilmek için, ne kola ihtiyaç vardır, ne vurabilecek bir şeye, ne de bir insanı ölümle tehdit etmeye yarayacak başka bir araca!’

Bu diyalogda, şiddet aracılığıyla dine çekmeye muhalefet bağlamında en önemli husus şudur: Akla göre hareket etmemek, Tanrının doğasına zıttır. Yayıncı Theodore Khoury, yorumunda diyor ki: ‘Grek felsefesi içinde yetişmiş imparator için bu son derece net bir konudur. Ama Müslümanlık öğretisinde ise Tanrı mutlak anlamda aşkındır. Onun iradesi bizim kategorilerimizden tümüyle bağımsızdır. Buna akıllılık, makuliyet de dahildir.

Khoury, bu bağlamda ünlü Fransız İslambilimci R. Arnaldez’in bir eserine de bir atıfta bulunuyor. Buna göre İbn-i Hazm, işi, Tanrıyı kendi kelamından bağımsız olmaya kadar götürerek, O’nun bize hakikati açıklamak gibi bir zorunluluğu dahi olmadığını belirtiyor. Eğer o irade buyurmuş olsaydı, insan putperestliğe de tabii olmak zorundaydı diyor”.

Yorumlar kapatıldı.