İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Maraşlı Antranik bey

Nuray Mert Beyrut’u yazdı(4)

Lübnan’da tartışma ve sohbetlerin en önemli merkezi Prag Kafe. Sosyal ve siyasal kaygılar içinde olan sol çevreler Hizbullah-Aun ittifakına, ‘Lübnan birliği’ temel fikri çerçevesinde destek veriyor. Bu ittifakın destekçileri, Hizbullah’ın köktendinci ideolojisini, Lübnan’ın çoğulcu ve liberal atmosferiyle uyumlu hale getirdiğini özellikle vurguluyor

NURAY MERT

Beyrut’un meşhur entelektüel canlılığı yıkıma rağmen devam ediyor. Tartışma ve sohbetlerin en önemli merkezi birkaç ay önce açılan ve herkesin buluşma yeri haline gelen ‘Prag Kafe’. Prag’ı keşfetmem, Beyrut’a geldiğimin ertesi günü Timur Göksel sayesinde oldu. Zaten Beyrut’ta Timur Göksel’i bulursanız gerisi kolay. Kim kimdir, ne nerededir ondan soruluyor. Şimdilerde bir nevi ofisi haline gelen Prag Kafe’de, etrafında üniversitedeki öğrencileri bir yana sürekli bir gazeteci-televizyoncu kalabalığı var, fırsat buldukça bizi onlara, onları bize tanıştırıyor.

‘Hizbullah diğer İslami hareketlerden farklı’

Prag Kafe’ye gittikten sonra, arkadaşım Olga Nakkaş’ı bile aramama gerek kalmadı, orada rastlaştık. Yine, Hizbullah hakkında kaynak haline gelen bir araştırma yayımlayan Emel Saad-Ghorayeb’le randevulaşmaya çalışırken onun da her öğleden sonra kafeye gelip söyleşilerini orada yaptığını öğrendim. Emel Saad, genç bir öğretim üyesi, son olaylarda sonra kitabı o kadar aranır olmuş ki, kitapçılarda tükenmiş.

Kitabını (Hizbollah; Politics and Religion) bulup okuduktan sonra, tekrar görüşmek üzere sözleştik ama, bu arada iki kez sohbet etme imkânımız oldu. Hizbullah’ın, Lübnan için önemini uzun uzun anlattı, Ortadoğu’daki diğer İslamcı hareketlerden farklı olduğunun altını çizdi. Hatta benim, Hizbullah’ın, İslamcı bir örgüt olarak, örneğin dini evlilik kanununu savunup, sivil evlilik kanunu tasarılarına karşı çıkması soruma epeyce gülerek, “İyi de, Lübnan’da hemen herkes, tüm cemaatler buna karşı” diye cevap verdi.

Lübnan’ın özgüllüğü

Hizbullah’ı siyasi olarak destekleyenler, onun köktendinci ideolojisini, Lübnan’ın çoğulcu ve liberal atmosferiyle uyumlu hale geldiğini özellikle vurguluyor. Diğer taraftan, ülke kuruldu kurulalı en önemli tartışma konularından biri olan ‘Lübnan’ın özgüllüğü’ fikrine karşı onun ülkenin

Arap dünyasının bir parçası olduğu tezi arasındaki çatışma bugünün koşullarında ilginç bir değişim geçirmiş. ‘Lebanism’ yani Lübnan’ın özgüllüğü tezi daha ziyade, ülkeyi Arap dünyasından farklı ve Batı’ya yakın bir kimlik içinde gören Marunilerin itibar ettiği bir politikaydı. Bu politika, başından beri, ama özellikle Arap milliyeçiliğinin Nasır’ın yükselişiyle buluştuğu noktada ciddi ayrışma konusuydu.

Karmaşık tarihsel süreç içinde bu ayrışma, türlü şekiller aldı. Ancak gelinen noktada, cepheleşme ilginç dönüşüm sergiliyor. Lübnan’ı Ortadoğu’dan kopuk bir ada olarak gören görüşe karşı tavır, zaman içinde, Arap milliyeçiliği veya Arapçılığın yerini alan İslamcılıkla temsil edilir olmuş. Zamanında, Marunilerin temsil ettiği Lübnan’ın özerkliği düşüncesine yakın bir duruşuysa, Hariri’nin takipçileri ve eskiden bu görüşe karşı olan Dürzilerin lideri Velid Canbolat sergiliyor. Bu tezin anlamı, Ortadoğu’daki kargaşanın uzağında durup, Batı’yla ilişkileri geliştirmek şeklini almış.

Buna karşı, aslında ümmet fikrini esas alan Hizbullah, Lübnan kimliği fikrine yakınlaşarak, ‘Lübnan birliği’ temel fikri etrafında Marunilerin lideri Michael Aun’la ittifak içinde. Lübnan’ı, Ortadoğu’nun finans ve turizm merkezi yapmanın ötesinde sosyal-siyasal kaygılar içinde olan sol ve sivil çevreler ittifaka, bu genel çerçevede destek veriyor.

‘Asıl burjuvalar Prag Kafe’ye gelmez’

Prag Kafe, dışarıdan bakıldığında, genelde Hizbullah-

Aun ittifakına destek verenlerin toplanma yeri olarak alışıldık bir görüntü sergilemiyor. Ben bile tüm önyargılardan bağımsız bakış geliştirme iddiama rağmen, Nişantaşı kafelerini andıran ve gece gençlerin geldiği bir bar halini alan mekânın, bu özelliğini biraz garipsedim. Kafenin sahibi Raad Habib, eski solcu ve dinle alakası olmasa da Sünni. Mekânını fazla burjuva bulmama karşı, ‘Lübnan’ın asıl burjuvası buraya gelmez, gelmelerini de istemiyoruz’ diyor. Burjuvadan kastettiği, Hıristiyan mahallesi olarak bilinen Doğu Beyrut’ta oturan, Fransızca konuşup, Lübnan’ı Fransa’nın Ortadoğu uzantısı olarak gören ve çoğu Maruni olan kişiler. Lübnan’ın farklı kesimleriyle, ünlü Filistinli düşünür Edward Said’in kız kardeşi Jean Said Makdisi’yle konuşmak isterdim. Jean Said’i, önce Edward Said’in kız kardeşi olarak değil, ailesinin üç nesil kadınının hayatı etrafında Ortadoğu’da tarihsel sürece ilişkin, gözlemlerini anlattığı kitabı ‘Teta, Mother and Me’ vesilesiyle bir yazar olarak keşfetmiştim.

Maraşlı Antranik bey

Yine Timur Göksel’in rehberliği sayesinde keşfettiğim International kitapçısının sahibi Antranik beyin çabaları sayesinde sonunda Jean Said’in izini buldum. Ancak dağdaki evindeydi ve tekrar geldiğimde görüşmek üzere söz aldım. Bugünkü bölümü bitirmeden, Ortadoğu’yla ilgili aradığınız tüm kitapları bulabildiğiniz International Bookstore’un sahibi Antranik beyden söz etmeliyim. Antranik bey, Türkiye’den göçmüş Beyrutlu bir Ermeni. Rahatlıkla Türkçe konuşuyor. Ailesi Maraş’tan göçmüş, kendini hâlâ Maraşlı sayıyor, ‘İnsanın hası Maraşlı olur’ diye şaka yapıyor. Geçen yıl gezdiğim Ermenilerin yoğun olduğu Burj Hamud bölgesinde, hemşerilik bağlarının devam ettiğini, hatta Urfa, Maraş gibi bölgeler bulunduğunu söylemişlerdi. Antranik bey Burj Hamud’da yaşamıyor ama geldiği yerle bağı güçlü. Ermeni meselesi gibi çapraşık konulara girmedik. Neredeyse her sabah kahvemi ikram edip, sadece kitap konusunda değil, her konuda yardımını esirgemedi. Tekrar Beyrut’a gittiğimde yardımına güvendiğim birkaç kişiden biri haline geldi.

YARIN: Lübnan’da iki Osmanlı

Yorumlar kapatıldı.