İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Lübnan MR´ı

Güneri Cıvaoğlu

Lübnan’a “Türk askeri göndermek” kararının sabahında çekilen MR şöyle:

Sünni, Maruni, Hıristiyan tüm toplum liderlerine Hizbullah tarafından “silahlı milislerinin ortalıkta görünmeyecekleri” güvencesi verilmiş bulunuyor.

Yani… “Türk askerinin İsrail ile Hizbullah arasında kalacağı ve silahlı çatışmaların ortasında yer alacağı” iddiaları hiç değilse bir süre için gerçek değil.

Ancak… Her tercihin bir riski vardır ama o takdirde koşullar değişmiş olur, Türkiye’nin asker gönderme/tutma angajmanı da yeniden gözden geçirilir.

Bu bir “Katolik nikâhı” değil.

Kaldı ki, Türkiye, büyük olasılıkla gemilerle gidip -ağırlıklı olarak- sahil güvenlik denetiminde görev alacak. Lojistik, istihkâm ve insani yardım hizmetleri de sunacak.

…………………..

Güney Lübnan’da “istikrar” büyük ölçüde sağlanmış durumda.

Daha şimdiden görüntülerde “silahlı Hizbullah” yok.

900 bin Güney Lübnanlı, 14 Ağustos sabahından itibaren dönüş yaptı. Kimi, yıkıntılar arasında ayakta kalabilmiş evlerine sığındı, kimileri dostların, komşularının evlerindeler.

Toplum liderleri “yeni çatışmaların çıkmaması için” iki haftadır uzlaşma sağlamış durumdalar.

Zaten neredeyse 20’ye 30 kilometrelik daracık bir dikdörtgen araziye 30 bin kişilik barış gücü…

Sayının yüksek tutulmasının hedefi; “sıfır risk…”

Elbette bu -tam olarak- mümkün değil ama güvenliğin sağlanması açısından bir fikir veriyor.

…………………..

Tarafların “savaş yorgunu” olmaları ve yeni bir çatışmaya hiç de istekli görünmedikleri bir gerçek.

Örneğin… İsrail’i yönetenlerin başları dertte.

Cumhurbaşkanı sorgulanıyor. Başbakan da, amacını çok aşan bu askeri harekât nedeniyle iç politika tartışmalarının göbek taşında terliyor.

25 yıl önceki harekâtta İsrail tanklarının 48 saatte Beyrut’a girmiş olması hatırlatılıyor ve bu kez “tereddütler” yüzünden başarı sağlanamadığı iddia ediliyor.

Hizbullah da hiç beklemediği ölçüde büyük darbe aldı.

Zaten liderleri Nasrallah’ın “Bütün bu felakete neden olacağımızı bilseydim, o iki İsrail askerini kaçırtmazdım. İsrail’in bu kadar büyük ve orantısız tepki verebileceğini tahmin etmemiştim” söylemi, dünya basınında yer aldı.

Onlar da yeni bir çatışma heveslisi değiller.

…………………….

En büyük kaygı konusu olan “Hizbullah’ın silahsızlandırılması” sorunu için toplum liderleri, BM’ye “Bu bizim kendi iç sorunumuz. Biz çözüyoruz. Zaten ortalıkta hiç silahlı Hizbullah milisi görüyor musunuz?” güvencesini veriyorlar.

……………………

Galibi de, mağlubu da olmayan bir savaş yaşandı.

Satrançtaki “pat” durumu bu.

Türkiye böyle bir ortama asker gönderiyor.

İç politikanın hesapları/hesaplaşmaları farklı görüntüler yansıtsa da 5 Eylül 2006’nın MR’ı böyle.

Elbette gül bahçesine gidiliyor değil.

Ama…

Kendi toprağımızda Güneydoğu dağlarında askerlik görevinin daha kolay ve daha risksiz olduğu söylenebilir mi?

……………………

Bütün büyük devletler bu 15 bin kişilik kuvvette yer alırken Türk askeri de onlar arasına isteniyor.

ABD, İsrail, Lübnan’daki -Ermeni toplumu- dışında, bütün etnik, dini ve farklı mezhep grupları, bölgedeki İslam ülkeleri, BM Genel Sekreteri, Türkiye’nin katılımının yararlı olacağı görüşündeler.

Kosova’da, Azerbaycan’da, Bosna’da, Somali’de, Afganistan’da insani amaçlı ve barış hedefli görev alan TSK, Lübnan’da da tanımı iyi yapılmış bir misyonu üstlenirse… Ankara’nın eli güçlenebilir. Güneydoğu’nun ve Kuzey Irak’ın PKK faturalarını da başta ABD, büyük devletlerin önüne koyarken daha rahat olur.

Ayrıca… 1 Mart tezkeresinde TSK’nın savaş çıkacak bir ülkeye gitmesi öneriliyordu. Bu kez savaş bitmiş, ateşkes ve barış sürecinde görev alması söz konusu.

Yorumlar kapatıldı.