İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Meryemana Evi’ni sırları mı koruyor

İhsan YILMAZ

Meryemana’nın mezarını arayanlar esrarengiz bir şekilde ölmüştü, evi de ilahi bir mucize ile yangından kurtuldu.

Kısa bir süre önce yazdığı romanı Tımarhane Adası’nda Meryemana’nın mezar yeriyle ilgili ilginç iddialar ortaya atan Mehmet Coral yangının beş yerde birden çıkmasının ve eve 1.5 metre kala durmasının tesadüf olamayacağını söylüyor.

Bülbül Dağı’nda çıkan yangının Meryemana Evi’ne 1.5 metre kala durmasının ilahi bir mucize olarak yorumlanması, Mehmet Coral’ın “Tımarhane Adası” romanında ortaya attığı iddiaları yeniden gündeme getirdi.

PAPA’NIN ZİYARETİ

Meryemana’nın İsa’nın çarmıha gerilişinden sonra Kudüs’te kalmayıp Efes’e geldiği ve yaşamının geri kalan kısmını burada geçirdiği biliniyor. Bugün yerli ve yabancı, Müslüman ya da Hıristiyan pek çok insan, Bülbül Dağı’ndaki Meryemana Evi’ni bu yüzden ziyaret ediyor. Ancak bilinmeyen, gizemini koruyan bir konu var, o da Meryemana’nın mezarının nerede olduğu.

Mehmet Coral’ın romanı “Tımarhane Adası”nda, annesinin vasiyetini yerine getirmek için Meryemana’nın mezarını arayan bir arkeoloğun başından geçenler anlatılıyor.

Kitabın ana karakteri Meryemana Mezarı’nın ararken yaşamını yitiren bir arkeologdan esinlenerek yaratılmıştı ve mezar yeriyle ilgilenen üç kişi daha tuhaf bir şekilde yaşamlarını yitirmişlerdi ve hepsi de gerçek kişilerdi.

Kitapta, 1979’da Papa II. Jean Paul’ün Türkiye’ye gizli bir ziyaret yaptığından tutun da, Meryemana’nın kabrinin yeriyle ilgili olarak Mevlana’dan tebliğler aldığına kadar birçok esrarengiz iddia aktarılıyor. Ayrıca tıpkı Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi kitabındaki gibi, her iddianın mantıklı bir açıklaması yapılıyor. Coral da, kitabında anlattığı her şeyin arkasında. Hatta yazdığı konuyu daha kimseye anlatmamışken, Meryemana’nın mezarıyla ilgilenmemesi için tehdit telefonları aldığını bile söylemişti Coral.

Romanda anlatıcının arkadaşları olarak adı geçenlerden biri de gazeteci Yaşar Aksoy. O da uzun yıllar Meryemana’nın mezarı hakkında araştırmalar yapmış. Romanda bahsedilen ve Papa II. Jean Paul’ün 1979’daki resmi Türkiye ziyaretinden bir gün önce gizlice gelip bazı kişilerle görüşmeler yaptığı iddiasına şöyle cevap veriyor: “Bu görüşmenin yapıldığı odanın içinde değildim ama nerede, ne zaman yapıldığını biliyorum. Papa’nın görüştüğü kişiler de Sabahat Akşiray ve dönemin Selçuk Belediye Başkanı Cahit Tanman’dı.”

İddiaya göre, Papa’nın görüştüğü kişiler Meryemana’nın mezarının yerini biliyordu ve Papa onlarla bunu öğrenmek için buluştu.

MEZAR YERİNİ SÖYLEMEM

Halen İzmir’de özellikle spastik çocuklara yönelik yaptığı yardımlarla tanınan ve halen faaliyettte bulunan İnsan Dost İhsan Vakfı’nın başkanı Sabahat Akşiray kitapta, Mevlana’nın eli, Sultan Garib olarak geçiyor. Mevlana’dan aldığı tebliğleri ilettiğini savunan, bu sayede Meryemana’nın mezar yerini onun ağzından tarif eden bir grubun lideri olarak tanıtılıyor. Gerçekten Papa ile görüşüp görüşmediğini sorduğumda, Papa ile buluştuğunu kabul ediyor ama genel değerlerden, inançlardan söz ettiklerini söylüyor. Daha sonra yakın geçmişte iki kez Vatikan’a davet edildiğini ve orada konuşma yaptığını da ekliyor.

Ya Meryemana’nın mezarının yerini bilip bilmediği konusu? Bunun Mevlana tarafından kendisine tebliğ edildiğini, ancak söyleme yetkisinin olmadığını iddia ederek geçiştiriyor.

Kitapta geçen tuhaf olaylar

Papa II. Jean Paul, 1979’da Kasım ayının son haftasında, Türkiye’ye yaptığı resmi ziyarete gizlice bir gün erken geldi. Ankara’ya geçmeden önce İzmir’e indi ve gizli bir görüşme yaptı. Sonradan vakfa dönüşecek olan mistik, ezoterik bir grupla yaptığı toplantı, Meryemana’nın mezarının yeriyle ilgiliydi.

Papa’nın Türkiye ziyaretinden sonra, İsviçre Basel merkezli Ephesus Foundation adlı vakfın yöneticisi Karl Geschwind, Selçuk Belediye Başkanı Dr. Cahit Tanman’a işbirliği teklif eden bir mektup yazdı. Geschwind, mektubunda Meryemana’nın mezarıyla ilgili araştırmalarda çok ilginç sonuçlara ulaştığını anlatıyordu.

Bu mektubun ardından Dr. Cahit Tanman ve Papa’nın görüştüğü grubun önderlerinden Feridun Bey, çok ilginç bir şekilde arka arkaya öldüler. Bunun üzerine grup, Meryemana’nın mezarıyla ilgili ruhsal çalışmalarını tatil etti ve kısa süre sonra vakfa dönüştü.

Meryemana hakkında araştırmalar yapan Cüneyt L. Münevveroğlu’nun ölümü de, bu olaylar zincirinin bir parçası. Münevveroğlu garip bir figür. Aliağa Rafinerisi’nde iş güvenliği memuru. Daha sonra boyacılıkla uğraşıyor. Bir taraftan da sürekli Hz. Meryem’le ilgili araştırmalar yapıyor. Sonunda çalışmalarını kendi imkánlarıyla “Hz. Meryemana ve Ejderler Ülkesi Anadolu” adı altında kitaplaştırıyor. Ancak kitabı, daha basım halindeyken İzmir’deki bazı konsolosların eline geçiyor. Münevveroğlu da kitabın basımından bir süre sonra aniden ölüveriyor. Kitap da piyasaya çıkmadan ortadan kayboluyor.

Başka bir ilginç ölüm de, Ege Üniversitesi öğretim üyelerinden arkeolog Erol Atalay’ınki. Atalay, uzun süre Bülbül Dağı civarında mağara ve tünellerde araştırmalar yapıyor. Senelerce Meryemana’nın mezarıyla ilgili ipuçları arıyor. Ancak bulgularını yazıya dökemeden, genç yaşta o da aniden ölüyor.

Diyanet’ten mucizeye itiraz

DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Selçuk’ta meydana gelen orman yangınının Meryemana Evi’ne beş metre kala durmasının “mucize” olarak değerlendirilmesine, “Dinlerin ve yüce yaratıcının varlığını, böyle basit olaylarla ilişkilendirmek yanlıştır” sözleriyle tepki verdi. Bardakoğlu, şunları söyledi: “Tabii hadiselerin sebep-sonuç ilişkisi içinde incelenmesi gerekir. Bunlardan hemen mucize çıkarmak, mucize değerlendirmesi yapmak doğru değildir. Hıristiyanlar için önemli bir dini merkezin yangından kurtarılmış olması çok sevindirici bir olaydır.”

Yorumlar kapatıldı.