İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yargıtay’ı anlamakta ciddi zorluk

Eser Karakaş

İtiraf edeyim Yargıtay’ın vermiş olduğu son Hrant Dink kararını anlamakta ciddi ama çok ciddi zorluk yaşıyorum.

Hukukçu değilim ama bir metni okuyup anlamak, bir yargı kararını eleştirebilmek için de sanırım hukukçu olmaya gerek yok.

Yargının önemini hatta uluslararası planda yasama, yürütme, yargı erkleri arasında yükselen önem ve gücünü çok iyi gözlüyorum ve bu süreçten de demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi çağımızın en çarpıcı değerleri açısından büyük hoşnutluk duyuyorum.

Toplumları birer yargıçlar cumhuriyetlerine dönüştürmeden hukukun üstünlüğünü sağlamada ve hukuk çekişli bir demokrasi yaratmada en büyük rol yargının üzerinde ve bu rol önümüzdeki dönemlerde daha da artacak.

Yargının bu çok önemli işlevinin Avrupa Birliği ve ABD’de çok etkin bir biçimde görüldüğünü, yargının hukukun üstünlüğü konusunda dev adımlar attığını, AİHM’den ATAD’a, ABD Federal Mahkemesi’nden ulusal anayasa mahkemelerine ve yargıtaylarına kadar hukukun üstünlüğü ve birey özgürlüğü konularında ne kadar önemli kararlara imza attıklarını çok iyi izliyoruz ve bu süreçten de geleceğe yönelik ümitler besliyoruz.

Ülkemizde de yargı mercilerinin kimi kararlarının AİHM, ABD Federal Mahkeme kararları doğrultusunda oluştuğunu görüyoruz ve bundan da yine çok büyük mutluluk duyuyoruz.

Ama itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum, bir yurttaş olarak izlemeye çalıştığım Türk yüksek yargı kararları arasında özgürlükler ve bireyi önceleme doğrultusunda alınan kararlar pek çoğunlukta değil.

Başta Anayasa Mahkememizin kararları olmak üzere yüksek yargı kararlarının devletin menfaatlerini önceleme, birey özgürlüklerini yaşamsal görmeme gibi bir çizgiyi ağırlıklı olarak sürdürdüğü ve üstelik bu doğrultuyu AB sürecinde de kırmadığını gözlemliyoruz.

Yargı kararlarının meşruiyetlerini devletten değil millet iradesinden ve evrensel hukuktan aldıklarını ve doğrusunun bu olduğunu unutmamak gerek.

Benim bu naçiz gözlemlerim genel gözlemler, örnekler verebilirim ama bugünkü konum kanımca bu genel ve çok da yurttaş olarak hoşnut olmadığım doğrultu ile ilgili değil, somut bir karar, Hrant Dink kararı ile ilgili.

Hatta konum TCK 301. madde gibi bir konu da değil, zira kınamca işin vahameti 301. maddenin içerik vahametini de aşıyor.

301. maddede ifadesini bulan “Türklük” kavramının hukuki olarak ne anlama geldiği bariz bir biçimde kuşkulu; Anayasamızın 66. maddesinde bile Türk ifadesi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı anlamına kullanılıyor ve Türklük, şayet ana dilimi iyi biliyor isem, hukuksal bir kavram anlamına pek gelmiyor ve mahkeme kararlarında kullanılması çok sakıncalı gibime geliyor.

Diyebilirsiniz ki bu madde yasamanın bir ürünü, bu doğru ama yargıya da düşen görev, şayet bu madde çağdaş anlayışlara pek uymuyor ise, kararlarında söz konusu maddeyi içeriği, anlamı çok net ve hukuksal olmayan (Gagavuz Türklüğü örneği çok şirin) Türklük doğrultusunda değil yurttaşın ifade özgürlüğü doğrultusunda yorumlamak.

Ancak basına yansıyan son kararda durum kanımca biraz daha değişik ve tabiri mazur görür iseniz biraz daha ciddi.

Ben, 53 yaşında, ana dili Türkçe olan bir üniversite öğretim üyesiyim, işim okumak ve yazmak.

Hrant Dink’in malum yazısını önceden okumuş değil idim; yazı yargı sürecine geldikten sonra biraz da meraktan yazıyı buldurdum ve dikkat ile okudum.

Yazıyı okurken de, bu yazının TCK 301’den mahkemelik olduğunu bildiğim için “Türklüğe hakaret” iddiası çerçevesinde çok dikkatli okudum ve ifade ediyorum, Sayın Yargıçların anladığını ben yazıda bulamadım.

Dava Yargıtay aşamasına gelip Yüksek Mahkeme yargıçları da, çoğunlukla da olsa, yazıda Türklüğe hakaret buldukları zaman dönüp yazıyı bir kez daha ve daha dikkatli okudum ve bu kez hayretim daha da arttı ve itiraf edeyim, biraz da korktum zira şayet Yargıçlarımız bu yazıdan bunu anlıyorlar ise başka yazılardan da neler çıkarabilecekleri meselesinin ucu açık kalıyor.

Ortada Yargıtay’ın ilgili dairesi açısından çok ciddi bir mesele var ve bu meselenin mutlaka toplumda açık bir zihin ile tartışılması gerekiyor.

23 Temmuz 2006, Pazar

Yorumlar kapatıldı.