İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sen şimdi Lübnanlı´sın

Enis Rıza

Sevgili dostum. Hâlâ ülkemden uzakta bekliyorum. Felaket haberini ilk duyduğum anda bir daha dönememe korkusunu yaşamaya başlamıştım. Ve sanıyorum ki gelecek günlerde çok daha fazla saldırı olacak. Ne zaman aileme kavuşabileceğim konusunda hiçbir fikrim yok. Uzun bir yol görünüyor.’

Öylesine bıraktınız. Oysa o ailesi, dostları, arkadaşları ile haberleşmeye çalışıyordu sizi uğurlarken. Belki de dönememekten çok, onların hallerinin merakı içindeydi. Şimdi karmakarışık duygularla bekliyor.

Ve şimdi sen Lübnanlı’sın…

Filistinli, Ermeni, Maruni, Dürzi, Sünni, Şii, Ortodoks, Katolik… Bombalar, füzeler altında eşitsiniz. Korkunun dini yok. Belki 1975 yılında doğmuşsun, yani iç savaşın başladığı yıl.

Gözünü acıya açtın. Kimse barışı anlatmadı sana.

Okulun ve kışlanın ayrımına varamadın bir türlü. “Kaosun ortasında size, hayatın iyi taraflarını öğretmeye çalışırlardı. Bilmediğin ağaçları, yolculukları anlatırlardı. Ve sen kendini kitapların dünyasına yabancı hissederdin, utanırdın…”

Aklın evdedir. Ya sesi binanın camlarını sarsan bomba, oraya düştüyse. Dışlanmışlık, nefret, yalnızlık…. buna benzer duyguların yanı başında oldun hep. Hep mutlu, görkemli Beyrut’tan söz ederlerdi. ‘Bir gün savaş bitecek. Savaş bitecek ve eski sevinçli günlerimize döneceğiz.’

Savaş 1992’de bittiğinde yıkıntılar kaldı geriye ve savaşın ağır bedellerini ödemek… On yedi yaşındaydın. Geceleri babanın, kardeşinin, arkadaşlarının hayaletleri kaplardı sessizliği. Her an bir silah patlayacak. Ardından yine curcuna, yine o kaos. Sirenler… ‘Savaş, çocukluğun ve ilk gençliğindi. Gelecek için bir hedefin, bir hayalin olmadı.

Bir tek aşık olduğunda… Aşık oldun. Ona dokunduğunda, hayat bir sırlar ülkesi gibi önünde belirdi. Kendine ait bir şeyler hissettin. Kendine ve geleceğe ait.’ İşte o zamandır şiddeti reddedişin. Silahla büyüyen çocukluğun.

Evlendiğinizde çiçekler, meyve ağaçları dikmek istedin bahçenize… her kazdığın yerde insan kemikleri ile karşılaştın. Ondandır ‘barış reçetelerine’ inanamamaklığın…

Turistler akın etti sonra. Mevzileri, yıkıntıları, işkencehaneleri, çatışma alanlarını görmek için paralar ödediler.

Savaş bitmiş miydi?

Hayatının orta yerinde kocaman bir soru duruyor.

Kim masum.

Eğer artık. Hep birlikte. Konuşmazsak. Savaşı çıkaranlardan, silahları üretenlerden, insanı hiçe sayanlardan, çıkar sağlayanlardan, alçak politikalar yürütenlerden daha masum olduğunu kim iddia edebilir.

Savaşın öykülerini yazmak istemiyorsun. Savaşın filmlerini yapmak istemiyorsun. Savaşın duygularını anlatmak istemiyorsun. Savaşı istemiyorsun. Sen artık Lüblanlı’sın.

Bombalar altındaki bütün dinlerdensin, bütün renklerdensin, bütün coğrafyalardansın.

Yine savaş başladı. 1992 yılından bugüne eşin, sen, kızın, oğlun kısacık süren bir çocukluk yaşadınız – yaşamadığınız çocukluğunuzu. Ama yine savaş başladı. Ve yine gelecektoza dumana karışıyor. Keşke tarihin kurbanları sadece bu olsaydı.

“…Sevgili dostum, hatalarımızı düzelterek, gelecekte uyum içinde, sevgiyle ve mutlu yaşayacağımız bir dünya yaratmayı denemekten vazgeçmeyelim.”

Yorumlar kapatıldı.