İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin müsameresi

Özdemir İnce

26 Haziran tarihli gazetelerin yazdığına göre: Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) düzenlediği “Bir Arada Yaşamı Savunalım” mitinginde, Türkçe, Kürtçe, Lazca şarkılar çalınmış, halay ve horon birbirine karışmış.

25 Haziran Pazar günü öğle saatlerinde Haydarpaşa’da buluşan ve meydana doğru yürüyüşe geçen katılımcılar, “Susma haykır, halklar kardeştir”, “Biz bir aradayız, bir arada yaşamayı savunacağız”, “Eşit, demokratik, özgür Türkiye” sloganları atmışlar.

Yürüyüşün önünde bulunan bazı partililer, “Lazım”, “Kürdüm”, “Çingeneyim”, “Dindarım”, “Dinsizim” yazılı tişörtler giyerken, en önde yürüyen bir partilinin üzerinde de “Türkiyeliyim” yazılı tişört varmış.

ZEYTİNYAĞI MISINIZ!

Bence hazırlanışıyla, sloganlarıyla bir anaokulu müsameresi düzeyinde tasarlanıp yapılmış bir gösteri. Kuşkusuz kötü niyetli bir girişim değil, ama ne yazık ki düzenleyenlerin, yönlendirenlerin politik zekası ancak bu düzeyde.

ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu da “Kürt olan olmayan, laik dindar gerilimi yaşamak istemiyoruz!” demiş. Bir “sol” partinin genel başkanına yakışmayacak düzeyde, klişe bir cümle.

Bir arada yürümek isteyenler göğüslerine etnisitelerini, kökenlerini yazmışlar: Kürt, Laz, Çerkez, Çingene…. İnançlarını yazmışlar: Dinsiz, dindar..

Etnisite ve inanç klanları, cemaatleri! Klanlar ve cemaatler halinde mi bir arada yaşayacaklar?

Klanlar ve cemaatler halinde bir ülkede değil bir gettolar yığışımında yaşayabilirler.

Bir arada yaşamak, bir toplum olarak yaşamaktır, bir ulus olarak bir arada yaşamaktır.

Etnisitenizi, kökeninizi, inancınızı öne çıkardığınız zaman, ancak zeytinyağı ve su gibi bir arada yaşarsınız! ÖDP’de aklı başında bir tarihçi, bir sosyolog yok mu? Katılanların arasında böyle biri yok mu?

İnsanları cemaat ve klan düzeyinden alıp toplum katına çıkartan bir bilinç hali vardır: Vazgeçme bilinci! Ki bilinçlerin doruk noktasındadır, bireysel ve toplumsal bilincin son aşamasıdır.

Bir arada yaşamak isteyenlerin, ilkin etnik ve köken tutkularından vazgeçmeleri gerekir. Birlikte yaşama bilincine sahip kimse kendine bir başka slogan seçer: Laz değilim, Kürt değilim, Çingene değilim, dindar değilim, dinsiz değilim!

Üzerinizdeki dikenli zırhı çıkarmadan bir arada nasıl yaşayacaksınız?

Şimdi bana sorulacak olan müziç ve marazlı soruyu da biliyorum: Türklük n’oluyor peki?

Köken olarak Türk olanın da en başta “Türk değilim!” demesi gerekir. Bir şey “olmak” ve “olmamak” bir bilinçli süreçtir; klan ve cemaatlerden bu bilinçli süreç sayesinde ulus düzeyine çıkılır.

TÜRKİYELİYİM İLKELLİĞİ

“Türkiyeli” tanımlamasına sığındığınız andan itibaren “Bir arada yaşama” iradesini dinamitlersiniz.

“Kürt olan olmayan, laik dindar gerilimi yaşamak istemiyoruz!” sloganına gelince: Bu gerilimin nedeni iddia edildiği gibi Laik Cumhuriyet değil! “Ben Kürdüm!” diyenlerin parti (DTP-Demokratik Toplum Partisi) kongresinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal marşına neden yer yok? “Türkiyeliyim!” ilkelliğinden kurtulmak için ÖDP ilkin bunun yanıtını bulmalı. Yoksa, sonsuza kadar müsamere kumpanyası olarak kalır!…

Yorumlar kapatıldı.