İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nedir bu kitapların yasalardan çektiği

2000-2005 yılları arasında 284 kitap toplatıldı. Uyum yasalarının kabulünden sonra ise bu kitapların sadece 47’si özgür kalabildi

DEMET BİLGE ERGÜN

İSTANBUL – Türkiye Avrupa Birliği için hazırlanıyor. Mevzuat değişiyor, hak ve özgürlüklerin alanının genişletildiği savunuluyor. Ancak mahkemelerin duruşma listelerinde kitapların yazar ve yayımcılarının adı hep yer alıyor. Sanık sandalyesine oturanlar, sadece kitapları değil, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunuyor. Kitabın bütünlüğünden öte içinde geçen birkaç cümle yazarın ya da yayıncının ‘Türklüğü, devleti aşağılama’ suçuyla karşı karşıya gelmesi için yeterli oluyor.

Savaş Ganimetleri: Amerikan Silah Ticaretinin İnsan Bedeli: ABD’li yazar John Tirman kitabının çevirisi nedeniyle Aram Yayıncılık’ın sahibi Fatih Taş’ın altı yıla kadar hapsi istendi. Kitapta, 1990’larda Güneydoğu’da yaşanan olayların ABD tarafından desteklendiği savunuluyor.

İtirafçı Bir Jitemci Anlattı: Aram Yayıncılık’tan çıkan Timur Şahan ve Uğur Balık’ın kaleme aldığı kitap nedeniyle yayıncı Fatih Taş’ın ‘Terörle mücadele edenleri hedef göstermek’ suçundan cezalandırılması isteniyor.

Kayıpsın Diyorlar: Gazeteci Nazım Babaoğlu’nun 1994’te kaçırılmasıyla ilgili kitaptaki Kürtlerle ilgili bazı ifadeler suç kabul edildi. Yayıncı Fatih Taş, ‘altı ay hapis cezası aldı.

Gerçek Bizi Özgür Kılacak: Belge Uluslararası Yayıncılık’tan çıkan ve Ermeni tehcirini konu alan kitapla ilgili yayıncı Ragıp Zarakolu, 1.5 ile dört yıl arasında hapis istemiyle yargılanıyor. Kitapta yer alan “…Müttefik devletlerin tazminat isteyeceğinden çekinen Atatürk ile arkadaşı ve ortağı İsmet İnönü iktidarı ele geçirmek ve yenilgiden zafer çıkarmak için harekete geçtiler. … Türkiye amacına ulaşmıştı: Anadolu Ermenilerden neredeyse tamamıyla temizlenmiş bir Anadolu…” cümleleri suç kabul edildi.

Bir Ermeni Doktorun Yaşadıkları-Garabet Haçeryan’ın İzmir Güncesi: Kitabı yayımlayan Belge Uluslararası Yayıncılık’ın sahibi Ragıp Zarakolu’nun beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Prof. Dora Bakayan’ın yazdığı kitapta 1922 Eylül ayında İzmir’de neler yaşandığı, Osmanlı ordusunda askeri doktor olan Garabet Haçeryan’ın günlüğünden aktarılıyor.

İzmir Büyücüleri: Yunanlı Yazar Mara Meimaridi’nin kitabı Literatür Yayıncılık’tan çıkmıştı. Yayın yönetmeni Abdullah Yıldız, ‘Türklüğü aşağılamak’tan yargılanıyor. Kitaptaki, ‘…Türk kadınları Rum kadınları gibi cezbedici değildi. Yemeklerinin çoğunu, çiğnemeye üşendikleri ve çiğnemeden yuttukları için öğütürlerdi… Bu yüzden de hepsinin dişleri çürük ve kapkaraydı. Dişetleri hiç çalışmadıkları için bir türlü sıklaşıp da dişlerini tutacak hale gelemediklerinden, dişleri düşerdi… Türk ordusunun atları ve süvarileri güldükleri zaman etrafa yayılan ağız kokusundan için kalkardı… Türk mahallesinden geçmeyi aklına bile getiremezdin. Oradaki pislikleri hiçbir şey temizleyemezdi” ifadeleri suç kabul edildi.

Bin Yılların Mirası Nasıl Yakıldı? Yitik Köyler: Güneydoğu Anadolu’da yok olan 14 köyün anlatıldığı ve fotoğrafların yayımlandığı ‘Yitik Köyler’ kitabı nedeniyle gazeteci Zülküf Kışanak ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni alenen aşağılamak’tan 3 bin YTL para cezasına çarptırıldı. Kitaba konu olan Bingöl’ün Sağgöze Köyü’nde yaşananlar AİHM’de dava konusu olmuş ve Türkiye tazminat ödemeyi kabul etmişti.

İki Şehrin Hikâyesi: Aykırı Yayınları’ndan çıkan ‘İki Şehrin Hikâyesi/ Ankara-İstanbul çatışması’ adlı kitaptaki ‘Kahpe Bizans-Mağrur Ankara’ adlı makale nedeniyle yazar Seyfi Öngider’e ‘Atatürk’ün manevi hatırasına hakaret’ suçundan dava çıldı. Dokuz ayrı makalenin yer aldığı kitapta sadece Ankara-İstanbul’u değil, New York-Washington, Doğu Berlin-Batı Berlin ilişkileri irdeleniyor. Kitaptaki, “Ankara gibi bir kasabada onlar her şeydi; onlardan bilgili, onlardan üstün yoktu ama İstanbul öyle değildi…. İstanbul bizim tarihimizin ve medeniyetimizin bir hülasasıdır derken, bu kentin karşısında bu tür yöntemlere başvurmanın ancak aczin bir ifadesi olabileceğini de bilmeliydi belki ama Mustafa Kemal aynı zamanda sınırsız hırsı ile ünlü biriydi…” sözü suç kabul edildi.

‘Sovyet Kürtleri’ Hakkında Tarihi ve Güncel İnceleme/Diaspora Kürtleri: Hejare Şamil’in yazdığı kitap nedeniyle yayıncı Ahmet Önal, PKK/Kongra-Gel’in propagandasını yapmakla suçlanıyor.

Tutkular ve Tutsaklar: Evin Aydar Çiçek’in kitabı nedeniyle Peri Yayınevi’nin sahibi Ahmet Önal, ‘Atatürk’ün hatırasına sövme’ suçundan bir yıl üç ay cezaya çarptırıldı.

Kitle Medyasının Ekonomi Politiği: Rızanın İmalatı: ABD’li düşünür ve dilbilimci Noam Chomsky’in Edward S. Herman’la birlikte yazdığı kitap nedeniyle yayımcı Fatih Taş , kitabı yayıma hazırlayan Ömer Faruk Kurhan ve Lütfi Taylan Tosun hakkında dava açıldı. “Saddam Hüseyin ve Irak 1990’lı yıllarda Amerika’nın hedefi haline geldiğinde Türkiye bir müttefik ve uydu devletti ve Kürtlere karşı büyük bir etnik temizliğe giriştiği aynı yıllarda ABD bu ülkenin başlıca silah tedarikçisi konumuna gelmişti. Medya, Türk operasyonları için ‘soykırım’ sözcüğünü nadiren kullandı. Medya, 1998-99’da Sırpların Kosovalı Arnavutlara yaptığı kötü muamelelere büyük ilgi ve öfke duymuştu. Oysa bu muamele 1990’lar da Türkiye’nin Kürtlere yaptıkları ile karşılaştırıldığında büyük bir kesinlikle söyleyebiliriz ki aynı aşırılıkta değildi” ifadesi suç sayıldı.

Baba ve Piç: Elif Şafak’ın kaleme aldığı kitapla ilgili ‘Türklüğü aşağılama’ suçundan soruşturma başlatıldı. Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı verdi ama bir üst mahkeme bu kararı kaldırdı. Böylece Şafak ve yayıncısı Hüseyin Semih Sökmen’e yargılama yolu açıldı. Kitapta suç olarak kabul edilen bölüm şöyle:

“Ama o zamanlar savaş zamanıydı iki taraftan da insanlar öldü. Ermeni isyancıların ne kadar Türk öldürdüğünü biliyor musun? Hikâyenin öteki tarafını düşündün mü hiç? Eminim düşünmemişsindir. Acı çeken Türk ailelerine ne diyeceksin?…Türk devleti bile yokmuş …Ermeni iddiaları abartı ve çarpıtma üzerine kurulu, yapmayın bazıları iki milyon Ermeni öldürdüğümüzü bile söylüyor. Aklı başında hiçbir tarihçi bunu ciddiye alamaz …Küçük Şuşanı yakınlardaki bir Türk köyünden iki kadın buldu… Altı ay boyunca bu ana kız ona kendi çocukları gibi baktılar… Günümüzde Türklere laf eden bir sürü Ermeni’nin olması Osmanlıların onları fazla rahat bıraktığının açık bir kanıtıydı.”

Yorumlar kapatıldı.