İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kapalıçarşı´dan yetişti en prestijli mücevher tasarım ödülünü aldı

08.07.2006 / Misafir Yazar : Vercihan Ziflioğlu / Haber

Hayallerini sermaye yapan mücevher tasarımcısı Sevan Bıçakçı, sektörün en prejtijli ödülünün sahibi oldu. ‘Sultanahmet’te Yağmur’ isimli tasarımıyla ödül kazanan Bıçakçı, eğitimini ‘Kapalıçarşı Üniversitesi’nde almış.

Vercihan Ziflioğlu

ABD’de düzenlenen, uluslararası alanda markalaşmış ünlü mücevher firmalarının yer aldığı Town&Country dergisi tarafından düzenlenen törende, renkli ve değerli taşlar dalında verilen büyük ödülü Türkiye’den mücevher tasarımcısı Sevan Bıçakçı aldı. Bıçakcı ayrıca konferansa Türkiye’den davet edilen ilk katılımcı oldu.

Büyük bir rekabetin yaşandığı Couture Mücevher Konferansı sonucunda Sevan Bıçakçı’nın oylamaya sunduğu “Sultanahmet’te Yağmur” isimli yüzük tasarımı büyük ödülün sahibi oldu. Sevan Bıçakçı’yla Kutlu Han’daki 35 metrekarelik dükkânında görüştük.

Bıçakçı, henüz 33 yaşında, mesleğe 12 yaşında “ustam” dediği Hovsep Çatak’ın yanında başlamış. Kendi deyimiyle “Kapalıçarşı Üniversitesi” eğitimi işte o yaşlarda başlamış.

Dünyanın en prestijli fuarlarından biri olan Couture Mücevher Konferansı’na davet ediliş serüvenlerini ve fuardaki izlenimlerini şu sözlerle dile getiriyor Bıçakçı: “Dünyada mücevher tasarımı dalında verilen birkaç tane ödül var. Couture Mücevher firması tarafından ABD’de verilen bu ödül dünyanın en önemli ödüllerinden biri. Sene başında aldığımız davet üzerine, Türkiye’yi temsilen fuara katıldık. Bu fuara başvuru yapıp katılmanız mümkün değil, ancak davet üzerine katılabiliniyor. Konu tamamıyla tasarımcının seçimine kalmış. Ben bu fuar için özellikle bir çalışma hazırlamadım. Özellikle vurgulamak isterim ki, ısmarlama çalışmalardan hiç hazzetmem. Daha önce tasarladığım “Sultanahmet’te Yağmur” isimli tasarımımla yarışmaya katıldım ve dünyanın sayılı mücevher firmasının yer aldığı fuarda Türkiye adına tasarım dalında büyük ödülün sahibi oldum.” Bıçakçı, Town&Country Couture Ödülleri’nin, tarafsızlığıyla endüstri içerisinde farklı bir konuma sahip olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “3000 metrekarelik alanda en tanınmış mücevher tasarımcılarına da bize de ayrılan alan aynı.”

Sevan Bıçakçı’nın “Sultanahmet’te Yağmur” isimli yüzüğünün merkezinde kaya kristalinin içine özel yöntemlerle cami kubbeleri oyulmuş. Bıçakçı’nın büyük ödülün sahibi olduğu yarışmada Nikâh Takıları dalında Maevona, Elmaslı Takı dalında Kwiat, Gümüş Takı dalında John Hardy, Altın Takı dalında Maya, Platin Takı dalında Anthony Nak, İnci Takı dalında Yvel, Houte Couture Takı dalında Eclat ödüllendirildi. Kurumsal kategorilerde en iyi tanıtım ödülü David Yurman’a, en iyi pazarlama ve halkla ilişkiler ödülü ise John Hardy’ye verildi. Sevan Bıçakçı gibi “Design Atelier” üyesi sıfatıyla konferansa katılan Maya ve Maevona’nın ödüllendirilmeleri bu yılki törenin diğer sürprizi olarak yorumlanıyor.

Sevan Bıçakçı’nın tasarımları özgünlüklerinden dolayı “Sevan stili” olarak tanımlanıyor. Uluslararası piyasada saygın isimleri olan mücevher firmalarında Kapalıçarşı’dan yetişen yetenkli isimlerin bulunduğunu, deyim yerindeyse bu anlamda beyin göçü yaşandığını vurguluyor Bıçakçı. “Türkiye’de çok başarılı ustalar yetişmesine karşın üzülerek belirtmekte fayda var ki ülkemizde uluslararası alanda markalar üretilemiyor” diyen Bıçakçı, bu durumun başlıca sebebinin maddi kaygılar olduğunu belirtiyor. Bıçakçı, “Geçim kaygısının hüküm sürdüğü bir ortamda yaratım gerçekleşemez” diyor.

Hayallerim sermayem oldu

Sevan Bıçakçı, hayallerinin peşinde koşmaya nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Sektörden özellikle de taklitçilikten sıkılmıştım artık. Ya hayallerimin peşinden gidecektim ya da dönen çarklının dişleri arasında her gün hayallerimden bir şeyler daha yitirecektim. Bu yüzden elimdeki tek servetim olan hayallerimi ve parmaklarımı sermayem yaptım.” Yaşam stilinin işine yansıdığını belirten Bıçakçı, nostalji düşkünü olduğunu, her şeyin eskisinin ve el emeğiyle üretilenlerinin kendisi için makbul olduğunu belirtiyor. Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının kendisinde özel bir ilgi uyandırdığını belirten Bıçakçı, “Bu topraklar yani Anadolu benim ilham kaynağım” diyor.

Bıçakçı, “Benim siparişlerimi kasam verir. İçime sinmeyen hiçbir şeyi kasama koyup dostuma sunmam” diyor. Ayrıca Bıçakçı müşteri kelimesini kullanmayı sevmiyor, tasarladığı eserleri kullanan ve satın alan kişilerin kendi dostu olduğunu belirtiyor.

Kafasının sürekli işiyle meşgul olduğunu belirten Bıçakçı, günün 24 saatini yeni tasarımlar hayal ederek geçirdiğini belirtiyor. Yarattığı tasarımlar ve özgün kişiliği yüzünden “Çılgın Sevan” olarak adlandırılan Sevan Bıçakçı, bu tanımlamadan pek de hoşnut değil. Bıçakçı, “Ben sadece hayallerinin peşinden koşmaya âşık biriyim” diyor.

Her tasarımın yalnızca bir örneği var

Sevan Bıçakçı, herhangi bir çalışma üzerine ortalama bir ay yoğunlaştığını söylüyor. Bıçakçı şimdiye kadar sekiz koleksiyon üzerinde çalışmış, bu koleksiyonlar altın ve gümüşten oluşuyor. Bıçakçı, bunu gümüş ve altının aşkla birbirini tamamlaması olarak tanımlıyor. Padişah portreli yüzüklerle hayallerini gerçeğe dönüştüren Bıçakçı’nın koleksiyonları arasında “Büyülü Taşlar”, “Sadabat Koleksiyonu”, “Theodorius ve Justinianus” da bulunuyor. Her koleksiyonun kendi içerisinde evrim geçirdiğini belirten Bıçakçı, her tasarımının sadece bir örneği bulunduğuna dikkat çekiyor. Sevan Bıçakçı, tasarımlarının içine ve ve dış yüzeyine güzel sözler de ekliyor.

Dostlukların dini, milliyeti olmaz

Sevan Bıçakçı’nın ilginç koleksiyonlarından biri de “Dinlerin Kardeşliği Koleksiyonu”. Kimi zaman tatsız konular etrafında yaşanan gerginliklerin kendisini derinden yaraladığını belirten Bıçakçı, koleksiyonu hazırlarken çocukluğundan ilham aldığını söylüyor. Samatya’da büyüyen Bıçakçı, “Ermeniler, Rumlar, Türkler ve Süryaniler sen kimsin demeden aynı topu paylaştık, aynı sokaklarda koşarak büyüdük” diyor. Dostluklarda din, milliyet ve ulus kavramı olmadığını belirten Sevan Bıçakçı, bu düşünceden hareketle koleksiyonunu oluşturduğunu belirtiyor. Bıçakçı, kendisi zanaata dayanan mesleklerde alaylılığın çok önemli olduğunu ancak eğitimin öneminin de yadsınamayacağını belirtiyor.

Yorumlar kapatıldı.