İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye´nin bütün gayrimüslimleri

BANU UZPEDER – KURTULUŞ BİLGENOĞLU

Haftasonu boyunca İstanbul Hilton Oteli’nde gerçekleştirilen “İstanbul’da Buluşma: Bugün ve Yarın” konulu konferansız en önemli konularından birisi, Türkiye gayrimüslim cemaatlerinin aralarında işbirliği ve ortaklık bulunmamasıyla ilgili tartışmalardı.

Türkiye’de yaşayan Ermeniler konusunda bir sunum yapan Chicago Üniversitesi’nden Melissa Bilal, Türkiye’de 60 bin Ermeni yaşadığını ve Anadolu’daki son Ermeni köyü olan Vakıflıköy’ün nüfusunun 150 kişiye kadar düştüğünü söyledi. Ermenilerin daha çok Kayseri, İskenderun, Mardin, Diyarbakır’da yaşadığını ve Türkiye’de toplam 60 Ermeni kilisesi kaldığını belirten Bilal, İstanbul’da Ermenilere ait 18 okul ve 18 spor kulübü bulunduğuna dikkat çekti.

DEVLET KİŞİLERLE İRTİBAT KURUYOR

Bilal, Patrikhane’nin, Türkiye’nin gözünde Ermenileri temsil eden tek kurum olarak görülmesinin belirsizlik yarattığı gibi olası sivil inisiyatifleri de engellediği görüşünde. Türkiye’de özellikle Ermenilerin çok siyasi bir noktaya doğru itildiğini belirten Bilal, “siyasi olmayan bir cemaatten siyasi bir duruş bekliyorlar,” dedi. Bunlara karşı çıkan sivil girişimlerin de hukuki olarak engellendiğini belirten Bilal, “gayrimüslimler okullarını açık tutma çabası içindeler, çünkü bir kere kapanan okulların bir daha açılmayacağı fikri yaygın,” dedi.

Konferansa Galatasaray Üniversitesi’nden katılan Laurent Mallet ise Türkiye’deki Museviler hakkında şu bilgileri verdi:

– Türkiye’de 25 bin Musevi yaşıyor,

– İzmir, Ankara, Adana, Adana, İstanbul en yoğun olarak yaşadıkları yerler,

– İbadet ettikleri 18 sinegog var. Galata ve Hasköy’deki hastaneler de sinegoglann vakıflarına bağlı,

– Yedi Yahudi mezarlığı var, ancak bunların toprak sahibi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi.

Mallet, Ermenilerde yaşanan temsiliyet krizinin Museviler nezdinde de yaşandığını ve temsilci olarak Hahambaşı’nın alındığını belirterek “devlet kurumlarla irtibat kuracağına kişilerle irtibat kuruyor,” dedi.

Konferansın son günü oturum başkanı Kosta Gavroğlu, yaptığı konuşmada Kum cemaatinin sorumluluklarını bilmesi gerektiğini söyleyerek insan hakları, dini özgürlükler gibi konularda Rumların, nasıl kendi haklarını istiyorlarsa aynı hassasiyeti ve demokrasi mücadelesini Batı Trakyalı Türkler için de göstermeleri gerektiğini belirtti.

‘TÜRKİYE’Yİ YANIMIZDA İSTİYORUZ’

Rumların kendileri için istediklerini başka halklar için de talep etmeleri gerektiğini belirten diyen Gavroğlu “Geçmişle olan ilişkilerimizi yeniden tayin etmeliyiz. Çağdaş dünyada Türkiye’yi de yanımızda görmek istiyoruz” dedi. Türkiye’deki milliyetçiliğin gelişme sürecinden bahseden Prof. Dr. Halil Berktay ise Türk milliyetçiliğinin bölgede en geç gelişen ve diğer devletlerde ortaya çıkan milliyetçiliğe tepki korku, acı şüphe ve nefret üzerine kurulu bir milliyetçilik olduğunu dile getirdi. “Yeni gelişen milliyetçilik, Türkiye demokrasisinin gelişmesi önündeki en büyük tehditlerden birini oluşturuyor,” dedi. Berktay, sadece Türk milliyetçiliğini eleştirerek bir yere varılamayacağını söyledi.

‘NÜFUSUMUZU ARTIRMALIYIZ’

Işık Üniversitesi öğretim üyesi Yorgo İstefa-nopulo da konferansın, cemaatlerin ne yapacağını bilememe durumunda olduğunu gösterdiğini ifade etti. Türkiye’yi terk eden Rumları sert bir dille eleştiren İstefanapulo, “Pişmanlıklarından dolayı kendi içlerini rahatlatmak için etkinlikler düzenliyorlar. Ama bunun bize hiçbir faydası dokunmuyor. Bu gelişmelerden faydalanacak bir gelecek neslimiz yok. Nüfusumuzu artırmanın yollarını aramalıyız,” dedi.

Yılların Samatya’sı oldu Malatya

İSTANBUL Buluşması’na Fransız Enstitüsünden katılan ve uzun yıllardır Türkiye’de coğrafya sosyolojisi konusunda çalışmalar yapan Jean Francois Perouse, yaklaşık beş sene boyunca çalışma yaptığı Fatih semti hakkında önemli veriler sundu. Bir zamanlar İstanbul Rumlarının yoğunlukla yaşadığı semt olan Fatih, son 40 sene içinde çok değişti. Fener Ba-lat Patrikhanesi’nin aynı ilçe sınırları içinde bulunmasının da etkisiyle Rumların önemli bir bölümüne evsahipliği yapan Fatih’te şu anda sadece 200 kişi yaşıyor. İlçede, demografik özelliklerin değişmesiyle ilgili bir espri de üretilmiş: “Samatya oldu Malatya”. Küçüklü büyüklü toplam 24 adet kilise olan ilçede 22 adet de cemaat vakfı var. İlçedeki Rumlara ait arazilerin çoğunun işgal altında olduğunu belirten Perouse, Fener-Balat Rehabilitasyon Projesi’nin uygulamaya ilk geçtiği yıllarda ilçede olumsuz söylentiler çıkarıldığını ifade etti. Perouse’in verdiği bilgiye göre, proje hakkında çıkarılan “Fatih’te yeni bir Rum Patrikhanesi kuruyor” söylentileri son dönemde hissedilir ölçüde azalmış.

Yorumlar kapatıldı.