İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Arif Mardin ve okurlar…

Hasan Pulur

OKUR her zaman yazarı övmez, “Kaleminden kan damlıyor” diye pohpohlamaz, “Dayan, arkandayız!” diye sırtını sıvazlamaz, bazen eleştirir, bazen fırçalar…

***

NEDENSE Arif Mardin’in arkasından yazdığımız yazıya da bazı tepkiler geldi. Mesela “araştırmacı yazar” A. Ömer Serim’in mektubu:

“Arif Mardin yazınız bence çok ilginç. Ölen insanların arkasından güzel şeyler yazıp söylemek bizim hasletimizdir. Ancak, size naçizane tavsiyem, biraz da Mardin’in (Joe ve Julie) adını verdiği çocuklarından bahsetseniz nasıl olur? Bir zihin cimnastiği yapma açısından; hadi Türk demeyelim ama Osmanlı kökenli Arif Mardin ile Latife Hanım’ın çocuklarına Amerikalı isimleri vermelerinin esbabı mucibesi ne olabilir ki? Bilemez iseniz cevabı bende mevcuttur.”

***

GALİBA sorunu anlatamadık, biz Arif Mardin’in şeceresiyle, nüfus kayıtlarıyla, çocuklarının isimleriyle ilgilenmedik ki. Amerika’da böyle bir insan vardı, dünya çapında başarılı, hiç olmazsa arkasından değerini bilelim dedik…

Hepsi bu kadar!

Çocuklarının adı neymiş, nedenmiş, bunlardan bize ne?

Bilsek ne olacak, bilmesek ne olacak?

***

REFİK Koşar taaa Prag’dan yetişip “Kim bu Arif Mardin?” diye soruyor, yanıtını da kendisi veriyor:

“Amerika’da sisteme dahil olmuş, Amerikan çıkarları için çalışan bir kişi… Ermeni sorunu için ne yapmıştır? Amerika’daki vatandaşlarımızın örgütlenmesinde ne yararı olmuştur? Meşhur ettiği sanatçıları Türkiye’nin çıkarları için nasıl kullanmıştır? Kaç tane Türk sanatçısını meşhur etmiştir? Aldığı ödüllerle Türkiye’ye nasıl bir çıkar sağlamıştır?”

***

PEKİ Arif Mardin’le ilgili yazımızı “Hiç beğenmediğini” söyleyen Refik Koşar, Prag’da ne yapıyor?

Şöyle diyor:

“Bulunduğum ülkede çok zor şartlarda, güçlü Ermeni lobisine karşı, imkânsızlıklara rağmen, her ortamda Türkiye’yi düşünen, onun için gecesini gündüzüne katan biriyim.”

İyi de nasıl?

Hangi alanda, ne gibi eylemlerle?

***

HAAA bir de cevabımız olacak…

Sayın Refik Koşar’a göre, “Arif Mardin, Amerika’ya gittiğimizde bizi karşılamaktan başka bir şey yapmamıştır.”

Bu yüzden de, biz onun ardından “Arkadaşımızdı, şöyle geyik yapardık, böyle vakit geçirirdik” diye yazmalıymışız…

Bir cümleyle cevap verelim, Arif Mardin’le değil Amerika’da, hiçbir yerde karşılaşmadık ve tanışmadık, Amerika’ya da Alaska hariç hiç gitmedik.

Okura saygımız vardır, haddimizi biliriz, lakin okur da haddini bilmelidir.

***

M FUAT Conkman da Berlin’den sitem ve kırgınlığını ulaştırıyor…

Niye Nihal Atsız’ın oğlu Yağmur Atsız’ın babasından duyduğu bir dörtlüğe köşemizde yer vermişiz. Nihal Atsız’ın Sabahattin Ali’ye çektirdiklerini sanki bilmezmişiz… Sabahattin Ali dururken Nihal Atsız’dan alıntı yapmak ne oluyormuş? Bu nasıl demokratlıkmış?

Eğer demokrat olmanın ölçüsü buysa…

Demokrat olmak zor!

Yorumlar kapatıldı.