İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

TÜRKİYE ERMENİLERİ PATRİĞİ MESROB II: NEFRET YIKAR, SEVGİ BİNA EDER

SEFA KAPLAN: Başpatrik Karekin II’nin ziyareti öncesinde cemaatinizde bir takım endişeler taşındığı konusunda haberler yayımlandı. Nasıl geçti ziyaret, bu ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?

MESROB II: Genelde olumlu ve cemaati manen coşturan bir havada geçti diyebiliriz. Sorularınızı yanıtlamaya başlamadan önce Karekin II’nin ünvanının “Başpatrik” değil genel anlamına gelen “Katolikos” olduğunu hatırlatmak isterim. Kilise’de “Başpatrik” diye bir rütbe yoktur. Tüm dillerde kullanılması gereken ruhanî ünvan “Katolikos”tur. İmparatorluk veya Krallık başkentlerinde görev yapan episkoposlara “Patrik” veya “Papa”, etnik toplulukların ruhani önderlerine ise “Katolikos” denir.

Katolikos Karekin II Hazretleri, önce 20-22 Haziran tarihlerinde Rum Patrikliği’nin konuğu oldu. Üç patrik bir araya geldik, Fener’deki Aya Yorgi ve Kınalıada Panayia Rum kiliselerinde birlikte dua ettik, yüzyıllar öncesinden miras kalan mezhepsel ve dinsel bazı teolojik konuları görüştük, Heybeliada’daki Aya Triada Manastırı’nı, Balıklı’daki Rum Manastırı’nı ziyaret ettik, ayrıca 25 Haziran Pazar akşamı Sayın Bartholomeos özel yatıyla Sayın Karekin II’yi bir Boğaz turuna çıkardı.

Sayın Katolikos’un programının Ermeni bölümüyse 22 Haziran akşamı başladı. Kendisini Kumkapı’daki Meryem Ana Patriklik Merkez Kilisemiz’de patriklere özel törenle kabul ettik. Aynı akşam İstanbul’daki diğer Hristiyan cemaatlerin ve diğer dinlerin temsilcileriyle Patrikhanemiz’in bahçesindeki kokteylde bir araya geldi. Ermeni cemaatine ayrılan beşbuçuk gün zarfında Kumkapı, Kınalıada, Balıkpazarı, Beşiktaş, Galata, Üsküdar, Yedikule, Samatya, Feriköy ve Yeşilköy’deki Ermeni kiliselerini, Yedikule’deki Ermeni Hastanesi’ni, Bağlarbaşı, Balıklı ve Şişli Ermeni mezarlıklarını ziyaret etti, cemaatimiz hayırseverleri tarafından kendisine Çırağan’ın büyük balo salonunda bir yemek verildi, ayrıca cemaatimiz üyesi aydınlar, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar ve gençlerle bir araya geldi.

Katolikos Karekin II Hazretleri, Rum Patrikliği’nin yanı sıra, Tarlabaşı’ndaki Süryani Patrik Vekilliği’ni ve Sakızağacı’ndaki Katolik Başepiskoposluğu’nu da ziyaret etti.

Bazı cemaat üyelerimizin endişelerinin tamamen yersiz olmadığı ise 25 Haziran tarihinde Katolikos Karekin II Hazretlerinin basınla gerçekleşen buluşmasında ortaya çıktı. Nitekim, Katolikos Hazretleri basın mensuplarının soykırım konusundaki ısrarlı sorularına muhatap kaldı.

SEFA KAPLAN: Karekin II’nin basın toplantısı esnasında soykırım meselesi konusunda yaptığı açıklamaları nasıl buldunuz? Söyledikleri hakkında neler düşünüyorsunuz?

MESROB II: Nasıl bulayım? Katolikos Hazretleri tanımadığım biri değil ki. Zaten her zamanki doğallığıyla konuştu. “Beklediğim gibi buldum,” demek sanırım doğru olur. Camiamızdaki bazı kişilerin Katolik Hazretleri acaba basın mensuplarıyla bir araya geldiği takdirde ne olacağı konusundaki kaygıları vardı, bunlar da bir nebze doğrulanmış oldu. Katolikos Hazretlerinin basınla buluşmasında Eçmiyadzin Katolikosluğu’na ait Şoğagat-TV’nin kameramanı da hazır bulunuyordu. Şoğagat-TV’yi tüm diaspora da izliyor. Yani Katolikos Hazretleri, soruları kendi kamuoyundaki duyarlılıkları dile getirerek yanıtladı, “Soykırım konusunda tartışılacak bir şey yok, Türkiye inkarcı politikasını bıraksın, Türkiye’ye düşen olayı artık resmen kabul etmek” dedi.

Ben bu konuda farklı düşünüyorum. Bunu daha önce defalarca ifade de ettim. 1915’te yaşanan facianın siyasiler, diplomatlar, tarihçiler, kültür emekçileri, sosyologlar, teologlar tarafından ayrı ayrı platformlarda irdelenmesinin, karşılıklı olarak bu konudaki tüm yayınların Türkçe ve Ermenice’ye çevirilerek herkesçe okunabilir olmasının, Türkiye ve Ermenistan’daki gençlerin, akademisyenlerin, basın mensuplarının, sivil toplum örgütlerinin karşılıklı ziyaretlerinin karşılıklı empati ve anlayış yaratmak açısından yararlı olacağı kanaatindeyim. “Bu konuda konuşacak ne var ki?” diyerek kesip atmayı ben doğru bulmuyorum. İnsanlar tanışarak, konuşarak anlaşır, dost olurlar. Türkler ve Ermeniler en az bin yıldır bir arada yaşıyorlar, bizler komşuyuz, dostuz, birlikte birçok başarıya imza attık, diğer gayrı-Müslim azınlıklardan olduğu gibi, Ermeni cemaatinden de birçok kişi bu ülke için canını feda etti, daha değerli ne verebilirlerdi ki!? Bu kadar uzun bir birlikteliğin tarihine bakarken, her şeyi 1890-1923 tarihleri arasındaki acı olaylarla açıklamaya çalışmak çok büyük bir yanlış. Aksine, biz aynı coğrafyanın insanlarıyız, Ermeni ve Türk gençlerinin önünü artık açmalıyız, gençlerin önünü tıkamak tarihi bir sorumluluktur. Nefret yıkar, sevgiyse bina eder.

SEFA KAPLAN: Protestolar ziyaretin önemini gölgeledi mi? Alınan tedbirler konusundaki fikriniz nedir?

MESROB II: Doğrusu, biz protestoları yazılı ve görsel basından izledik. İstanbul Valiliği’ne ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü yöneticilerine yürekten teşekkür etmek istiyorum. Her yerde olağanüstü tedbir alınmıştı. Hatta biraz abartılı bulduğumu da itiraf etmeliyim. Öyle ki, alınan sıkı tedbirler sayesinde hiçbir olumsuz olay yaşanmadı. Konuğu karşılarken, havaalanında benim makam otomobilime yumurta atıldı, o kadar. Katolikos Hazretleri, yumurta atıldığında daha havaalanına ayak basmamıştı. Yani yumurta, Türkiye Ermenilerine atılmış oldu. Çok üzüldüm. Ben, kendi ülkemde bugüne kadar böylesine bir şiddet hareketine daha önce hiç maruz kalmamıştım. Bize veya yurtdışından gelen konuklara atılması aslında fark etmez. Çok ayıp. Bu gibi çirkinlikler ülkemize hiç yaraşmıyor. Bu gibi görüntüler yakışıksız kalıyor.

SEFA KAPLAN: Valilik’teki görüşmede Karekin II’nin “kendi evlatları olan” Türkiye’deki Ermeniler adına taleplerde bulunduğu dile getiriliyor. Kendisinden siz mi istediniz?

MESROB II: Ne münasebet!? Doğrusunu söylemek gerekirse, biz konuğumuzdan böyle bir davranışı beklemiyorduk. Türkiye Ermenileri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Ermenileri’nin sorunlarının hallolunacağı yer de Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Ermenileri’nin ruhanî riyaset makamı 1461 tarihinden beri İstanbul Ermeni Patrikliği’dir. Sorunlarımızı Patrikliğimiz doğrudan Devlet nezdine iletmektedir. Bazı sorunlarımız halloldu, bazıları hallolmak üzere, bazılarının da çözüme kavuşacağı konusundaki ümidimi hiç yitirmiyorum. Çünkü herkes iyi niyetle yaklaşırsa, her şeyin zamanla hallolunacağına inanıyorum. Allah, insan ve yurt sevgisi, özellikle de yurttaşlık bilinci çok önemli. İnatlaşmanın, kötülüğün, sorun çıkarmanın kimseye, özellikle ülkeye yararı ne olabilir ki? İdare, ancak idare edilen insanlar mutlu olduğu müddetçe başarılı olmaz mı!?

“Evlat” sözüne gelince, bu tamamen mecazi bir şey. Evlenmemiş bir rahibin evladı nasıl olabilir ki!? İncil-i Şerif’te Mesih İsa inananlardan “kuzular” olarak söz eder. Kilise üyelerinden bu nedenle bazen iyi anlamda “kuzu sürüsü” olarak söz edilir, bazen de “Kilise’nin Evlatları” denilir. Ermeni Kilisesi’nin dört patriklik merkezi vardır, hepsi de özerktir, hepsinin de ayrı ayrı nizamnameleri vardır. Bunlar Eçmiyadzin, Beyrut, Kudüs ve İstanbul patriklikleridir. En eskisi Kayseri-Kapadokyalı Aziz Aydınlatıcı Krikor’un kurduğu Eçmiyadzin Katolikosluğu’dur. Bu makam, tamamen tarihi nedenlerden dolayı diğer patrikliklerden her açıdan önce gelen birincil konumdadır. Katolikos zaten Rumca bir kelimedir ve “genel” anlamına gelmektedir. Sayın Katolikos bu nedenle, hemen hemen tüm konuşmalarında halka hitap ederken “Sevgili Evlatlarım” tabirini kullandı, yani birincil patrik konumunda bulunduğu Ermeni Kilisesi’nin evlatları anlamında.

SEFA KAPLAN: İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için din adamları olarak inisiyatif almayı düşünür müsünüz?

MESROB II: Türkiye ve Ermenistan Cumhuriyetlerinin her ikisi de laik, seküler devlet yapısına sahipler. Öyle ki, her iki ülkenin devletleri arasındaki ilişkileri konusunda inisiyatif almak dini reislere düşmez diye düşünüyorum. Bizler ancak, bu gibi ilişkilere destek çıkabiliriz, sevgi, huzur ve barış vaizleri olabilir, vaaz ve mesajlarımızla ortamı yumuşatabiliriz. İki ülke arasındaki ilişkiler ise muhakkak düzelmeli. Her ikisi de aynı coğrafyadalar. Coğrafya ise barışı ve işbirliğini emrediyor.

SEFA KAPLAN: Diyanet İşleri Başkanı Ermenistan’a böyle bir ziyaret yapmaya kalksa neler olur sizce?

MESROB II: Bence Katolikos Hazretlerinin ziyaretinde ne olduysa aynısı olur. Türkiye nasıl bir devlet ciddiyetiyle gerekli önlemleri aldıysa, Ermenistan da herhalde aynı şekilde davranır. Diyanet İşleri Başkanı’na karşı Ermenistan’da sokak gösterileri düzenleneceğine hiç ihtimal vermiyorum. Aslında çok iyi bir fikir. Belki Diyanet İşleri Başkanı’yla birlikte gidebiliriz, neden olmasın? Bu tür dinlerarası diyalog gezilerini aslında ülkemizin sınırdaş olduğu tüm ülkelere düzenlemek mümkün. Çok yararlı olabilir.

Yorumlar kapatıldı.