İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kazım´ı anarken

Ragıp Zarakolu

Dün Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde, BEKSAV’ın Kazım Koyuncu’nun anısına düzelediği ve Çernobil olayındaki duyarsızlığı kınadığı gecede, Grup Helesa’yı dinlerken, neden uzun yıllar boyunca ortak kültür mirasımızın zengin renkleri silinmeye çalışıldı diye düşünüyordum.

Grup Helesa, Türkçe, Lazca, Hemşince, Rumca, Gürcüce bölge türküleri seslendiren bir grup. Ayşenur Kolivar’ın ve arkadaşlarının inanılmaz bir hançeresi var, en farklı tınıları yansıtabilen.

Rahatsızlığım nedeniyle Kardeş Türkülerin önceki günkü konserini kaçırdığım için duyduğum üzgünlük geçti. Onları ilk kez Hakkari’de dağların ortasında dinlerken hayran kalmıştım.Karadeniz çocukları ilk kez bölgeye müzikleri ile geliyorlardı. İlkin Diyarbakır araladı kapısını, farklı seslere, kardeş türkülere…

Vecdi Sayar iyi ki, onca zorluğa karşın Van, Hakkari ve İstanbul Kültür Köprüsü projesini gerçekleştirdi, farklı sesleri oralara taşıdı.

Boğaziçi Üniversitesi, Folklor Klubü mütevazi çatısı altında ne görkemli bir iş başardı. Karanlık bir dönemde, orası tam bir okul oldu, Kardeş Türküler deÖBir gelenek yarattı…

Bizi zenginleştirdiğiniz için sizlere ne kadar borçluyuz. Kürt uyanışından sonra, son 15 yıl içinde sadece Kürt kültür ve fokloru açısından değil, bütün Anadolu kültürleri bakımından büyük bir Rönesans yaşandı. Geleneksel tarzlar, modern ve özgün yorumlarla daha da zenginleşti. Bu uyanışın en canlı biçimlerde yaşandığı yörelerden biri de Doğu Karadeniz…

Bu yıl Mozart yılı. Keşke Trabzon’da kültür yozlaşmasının en üst seviyesi olan linç olayları yerine, Mozart’ın Mitridates operası sergilenseydi. Trabzon’un ünlü imparatoru. Emperyalist Roma ordularına kök söktüren, bozguna uğratmayı başaran imparator.

Üstelik sen git bir de, Nemrut Dağına o muhteşem heykelleri diken Doğu’nun esrarengiz Kommagene krallığı ile ittifak kur.

Bundan mükemmel anti emperyalizm mi olur!

Birlikte diren istilacı Roma ordularına…

Yen onları…

İstanbul’da 25 yıldır, muhteşem, dünya düzeyinde bir klasik müzik festivali yaşanıyor. Bütün bir yıl boyunca heyecanla beklediğim, hangi süprizlerle karşılaşacağımı hayal ettiğim önemli bir olaydır bu benim için.

Eski Yunan’dan Osmanlı’ya, yaşadığımız coğrafya mitolojisi ve inanılmaz öyküleri ile sayısız operaya ve müzik yapıtına konu oldu, ilham verdi.

Ama ben turizme hizmet mantığı ile Topkapı Sarayında Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operasını izlemekten bıktım artık.

Ben Mozart’ın Mitridates operasını, Trabzon’da dinlemek istiyorum illa ki. (Cunda adasında da, ‘Idomeno,Re di Creta’ yani Girit Kralı Idomeneus’u dinlemeyi düşünmek, abartı sayılmaz herhalde?)

O muhteşem şehir, o şehre Bahattin Şakir çetelerinin bulaştırdığı kurt ulumaları ile yoksullaştırılamaz.

O kültür zenginliği ile Trabzon, yeniden Trabzon olmalı.

O kente ulumalar değil müziğin tınıları ve dansın ritmi yaraşır.

İnsan kıyımlarının son boyutu ise, siyasal kıyımlardan, teknolojik kıyıma dönüştü, Çernobil olayı ile…

Diğer yandan 15 yıllık kirli bir savaşta, niçin en çok bu bölgenin insanı kurban verdi, diye düşünüyordum, Grup Helesa’nın konserini dinlerken…

Kurban vermeyen ev yok gibi… Vatan hizmetine yollanan çocuklar tabutlarla geri geldi.

Bir daha horon tepemediler yaylalarda.

Tulum ve kemençe dinleyemediler.

Ve bir yandan da sessizce kansere kurban verdiler çocuklarını…

Ne güzel bir isim, Helesa… Deniz demek antik Elence’de… Deniz özgürlük demek, isyan demek, hele bu Karadeniz ise… Şimdi Karadeniz’in isyanı kanser cinayetlerine karşı yükseliyor. Ve bunun baş sorumlusu içinde yaşamaya mahkum edildiğimiz, dünyanın en çarpık ve kapitalizm türlerinden biri…

Deveye neren eğri demişler nerem doğru ki demiş…

Ah, Karadeniz, sen layık değilsin o çirkin beton binalara, o iğrenç sahil oto yoluna… Dünya cenneti Fırtına vadisine saplanmak istenen hançere… Ama ne yazık ki, sana en büyük ihaneti de, bölgenin çocuğu olan politikacıların yapmadı mı?

Anadolu’nun hangi yöresinde bu böyle değil ki, diye yanıt verebilirsiniz bana…

Ve haklısınız.

Yorumlar kapatıldı.