İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Konstantin surları

İlber Ortaylı

Arkeoloji tarihinde bazı kazılar önemli yanlışları düzeltir. Marmaray kazıları dolayısıyla Konstantin limanı ve Konstantin surları ortaya çıktı. Böylece İstanbul’un tarihi topoğrafyası üzerine çarpıcı bir bilgi edindik

Fax: (0312) 427 20 64

İmparator Büyük Konstantin 334’te şehrin kuruluşunu ilan etti. Küçük Bizans’ın ismi sonraki asırların uydurmasıdır. Konstantinopolis ismi İslam ve Türk dünyasında da Konstantiniye olarak benimsendi.

Bu şehrin bugün bilinen kara tarafı surları 5’inci yüzyılda İmparator Theodosius tarafından inşa ettirildi. Hiç şüphesiz ortaçağların en kudretli askeri savunma tesisiydi. Bir yüzyıl boyu Konstantinopolis’i savunan Konstantin surları terk edildikten çok kısa süre sonra temellerine kadar yok oldu.

Bu surların nereden geçtiği hakkında sadece tartışma vardı. Tek delil Zeyrek’te, caddenin kenarındaki tuğla örme duvarlardı. Onlara bile yangın duvarı diyenler vardır. Bütün ünlü Bizans uzmanları İstanbul şehrinin alanı ve yerleşme yoğunluğu üzerinde bazıları çok gülünç olan tasvirler yapmışlardır. Hatta bazıları nüfusu bir milyona çıkartmıştır.

Arkeoloji tarihinde bazı kazılar önemli yanlışları düzeltir. Şunu iftiharla belirtmek gerekir ki Marmaray kazıları dolayısıyla, Yenikapı’nın az ötesinde, Langa bostanlarını geçtikten sonra biraz daha batıdaki şantiye kazısıyla Konstantin limanı ve Konstantin surları ortaya çıktı. Şehrin geç antik çağdaki, yani 4 ila 6’ncı yüzyıllardaki tarihi topoğrafyası üzerine çarpıcı bir bilgi edindik.

Önemli keşifler yapıldı

Konstantin surlarının temelleri üzerinde yürümek ne kadar büyük bir zevk. Doğrusu çok sağlam ve gelişkin bir mimari eser. Dünyaca ünlü sualtı arkeoloğumuz Prof. Dr. Cemal Pulak ve arkeolog Metin Gökçay’ı bu keşiften dolayı kutluyoruz.

Kazılarda gemicilik tarihi bakımından önemli keşiflerde bulunuldu. 6’ncı yüzyıldan kalma gemiler ortaya çıktı. Bunların korunması önemli ilmi yatırımları gerektiriyor.

Liman Osmanlı dönemine kadar muhtemelen Bayrampaşa Deresi veya eski Lykos’un alüvyonuyla dolduğundan, burada Osmanlı tekneleri bulunamaz. Fakat Osmanlı dönemi için önemli bir buluş daha var. 17’nci yüzyılda buraya yerleştirilen Ermeni Mahallesi de ortaya çıktı.

Anlaşılan bölgeden geçen Marmaray hattı bu buluntuları ciddiye alarak şekillendirilmek durumunda. Hele bazılarının söylediği gibi sahayı örterek alışveriş merkezi yapmak adamakıllı uygunsuz kaçacak.

Marmaray, İstanbul’un ulaşımını kolaylaştıracak büyük bir proje. Ancak Sirkeci-Yenikapı arasında ilerledikçe yeraltında kalan bu gibi çarpıcı hazinelere toslamaya hazır olmalı. Bu büyük imtihanı acaba tarih şuuruna sahip uygar bir milletin sabrı ve fedakarlığı ile başarılı bir şekilde atlatacak mıyız, yoksa kabalık ve yıkıcılık mı yapacağız.

Biz bulup değerlendirelim

Bazıları, “Adam sen de, buradan çıkacak Rum eserleriyle mi uğraşacağız?” diyebilir. Ama daha ilk aşamada karşımıza çıkan 17’nci yüzyıl Osmanlı konut mimarisinin örneğinden de anlaşılıyor ki, Osmanlı İstanbul’u ve bugünün Türkleri için çok önemli olan yeraltı hazineleriyle de karşılaşacağız. Kaybolan mezarlıkların şahideleri bunlardan bir kısmıdır. Merak ediyorum, acaba ne kadar dikkatle toplayıp tasnif edecek ve değerlendireceğiz.

Biz Bizans dediğimiz Konstantinopolis’in varisiyiz. Onun haritasını çıkarmak uzak Batı’da yaşayan Germenlerin, Frankların, Lombardların torunlarının işi olmamalıdır. Üstelik bunların bazıları çok saygın olsa da, bazıları dediğim gibi dişe dokunur şeyler söylememiş. Bu muhteşem İstanbul’un Osmanlı devrini de, Osmanlı öncesi devrinin eserlerini de biz bulmalı ve biz değerlendirmeliyiz.

Cemal Pulak ve Metin Gökçay’ın çalışmalarını bu nedenle çok önemli buluyorum ve bunlara hem üniversite hem de üniversite dışı çevrelerin saygı göstermesini temenni ediyorum. Müzeci ve üniversite çevrelerine söyleyeceğimiz şudur: İstanbul herkesin araştırma ve buluş isteğini doyuracak kadar gümrah yani bereketli ve geniştir.

Akademi dışı çevreleri de şu konuda ihtar etmek lazım: İnşaat ve kazanç faaliyeti saygı duyulan çabalardır. Ama bu yaşam ve kültür dünyamızı tahrip etmek pahasına olmamalıdır. Marmaray, İstanbul’un aydınlanan tarihiyle daha güzel ve yararlı olur.

Uğur Dündar’a…

Bu yazıda Uğur Dündar hakkında benden kaynaklanan bir yanlış anlamaya değinmek isterim. Kaşıkçı Elmas’ı hakkındaki iddiayı ileri sürdüğünde basının tahaccümüne karşı “Bu budalalıklarla uğraşacak vaktim yok” dedim. Çünkü hakikaten vaktimiz yoktu. Bütün müze, işi gücü bırakmak zorundaydık. Uğur Dündar’ın şahsını hedefleyen bir söz değildir.

Nihayet bizim müzenin uzmanları elması kontrol etti, yakında üniversiteden gelen uzmanlar heyeti de nihai incelemeyi yapacak. Bu haber Uğur Dündar’ın kendi gazetecilik yöntemi içinde değerlendirilir. Doğrusu beni de çok rahatsız etmiyor. Lakin ısrarla ve tekrarlanan sorularla başkasının haberini yinelemek için koşuşanlara bazen tahammülümüz kalmıyor.

Maalesef Topkapı Sarayı iyi tanınmıyor. Bu nedenle Uğur’u üzmek istemiyorum. Yanlış anlaşıldıysam özür diliyorum. Nihayet olaylar ve incelemelerin gelişmesi her şeyi aydınlatacaktır. Bundan böyle bu konuda artık yazmak ve cevap vermek niyetinde değilim.

Yorumlar kapatıldı.