İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Apoyevmatini yaşamalı

Haluk Şahin

Yazının başlığını görünce birçoğunuzun aklından ‘Apoyevmatini’nin varlığından bile haberim yokken yaşayıp yaşamadığı beni niçin ilgilendirsin?’ türünden şeyler geçtiğine eminim.

Gene de bir dinleyin. Apoyevmatini’nin yaşaması bence Türk basını ve ve son günlerde çok sözü edilen ‘birlikte yaşama kültürü’ açısından büyük önem taşıyor.

Apoyevmatini, İstanbul’da çıkan Rumca bir günlük gazete. ‘İkindi’ anlamına geliyor. Yayın hayatına 1925 yılında atılmış. Bu onu Cumhuriyet gazatesinden sonra ülkemizin en uzun çıkan gazetesi yapıyor. Geçmişinde parlak günler görmüş, kentin sosyal hayatında ağırlık taşımış olan bu gazete, İstanbul’daki Rumların sayısının birkaç bine düşmesi üzerine zor duruma düşmüş. Birkaç bin dediysek bunların önemli bir kısmı yaşlı ve yoksul insanlar, gençlerin bir kısmı da Rumca okuyup yazmakta güçlük çekiyor…

İstanbul Rum’u olmakla iftihar eden birkaç kişinin inadıyla çıkarılan gazetenin tirajı bir ara 85’e kadar düşmüş. Evet, yalnızca 85!

Derken işin başına Mihail Vasiliadis geçmiş, Apoyevmatini şimdi 550 adet basılıyor ve beş dağıtıcı tarafından abonelerine ulaştırılıyor.

Mihail ‘başına’ geçmiş derken sözü biraz abartmış oldum. Çünkü Mihail dört sayfalık gazeteyi neredeyse tek başına çıkarıyor. Yazısını, dizgisini, pikajını, kopyasını, her şeyini kendisi yapıyor. Bunun karşılığında tek kuruş para da kazanmıyor. “Kendime aylık verecek olsam gazete batar!” diyor.

Şaka yapmıyor. 81 yıllık gazete batmanın kıyısında çırpınıp duruyor.

Bunda kuşkusuz yılların gazetecisi Mihail’in mesleğini ona buna satmayan
dik başlı duruşunun da etkisi var. Tam bir İstanbul çocuğu olan Mihail, 1970’li yıllarda Rumları övüyor diye mahkemelerde süründükten sonra Atina’ya gitmiş, orada da Türkleri övüyor diye başı belaya girmiş.

Dokuz köyden kovulanlar tayfasında!

2002 yılında nihayet, hep hasretini çektiği kentine dönmüş. Son dört yıldır Apoyevmatini’yi ayakta tutma mücadelesini sürdürüyor.

“Kimsenin yardım ettiği yok. Çok sıkışınca elimi arkadaşların cebine uzatıyorum ama onun da sınırı var,” diyor.

Apoyevmatini bir İskandinav ülkesinde ya da Avustralya’da çıkıyor olsaydı rahatça devlet yardımı alırdı. Hayır, devletin borazanı
haline gelsin diye değil, ülkenin çoğulcu fikir alışverişinde bir ses eksik olmasın diye! Kültürel çoğulculuğa saygı duyulan ülkelerde bir gazetenin kapanması, hele Apoyevmatini gibi simgeleşmiş bir azınlık gazetesinin kapanması, demokrasinin ruhuna ihanet sayılıyor.

Bizde de Apoyevmatini gibi gazetelerin düştüğü sıkıntılı durum özgür diyaloğa ve tartışmaya inanan, birlikte yaşama kültürünü savunan tüm demokratları ilgilendirmeli. Herkesten önce de gazetecileri ve gazetecilik örgütlerini ilgilendirmeli.

Araştırmalıyız: 81 yıllık Apoyevmatini’ye niçin resmi ilan verilmiyor?

Ve sormalıyız: Tek kelimesini okuyamasak bile, bu gazetemizin yaşaması için neler yapabiliriz?

Yorumlar kapatıldı.