İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sis Dağılırken

Ragıp Zarakolu

Herhalde hiçbir imparatorluğun çöküşü, Osmanlı kadar sancılı ve acılı olmamıştır. Türk milliyetçiliği, bu ortam içinde, Balkan milliyetçiliğine tepki olarak ve ondan etkilenerek, entelektüel olarak ise, Rusya’da özellikle 1905 Devriminden sonra yükselen Tatar milliyetçiliğinden gıdasını alarak yükselmiştir.

Alman emperyalizminin de iteklemesi ile, bu proje Turan imparatorluğu kurmayı hayal edecek kadar iddialıdır, ilk çıkışında. Batan imparatorluğun yerine yeni bir imparatorluk inşa etme hayali, utanç verici Balkan yenilgisinin yarattığı kompleks, farklı kimlikli milyonlarca Anadolu insanının kırılmasına neden oldu sonuç olarak .

Sonuç olarak, İmparatorluktan arta kalan coğrafyada, bir ulus inşa etme sürecidir Türk milliyetçiliği. Anadolu bir eritme potası olur.

Sonuç olarak maliyeti çok ağır olmasına karşın, başarıya ulaşmış bir projedir bu. Ancak bu eritme potasında, bütünüyle çözülmesi sağlanamayan, imparatorluk tebasından arta kalmış tek unsur ise Kürt kimliğidir. Bu da onların bütün coğrafyada kendini sürdürmeyi başaran binlerce yıldır kendi toprağında kök salmış, otantik bir halk olmasından kaynaklanır.

İttihat Terakki Partisi’nin imparatorluk için düşündüğü Araplarla federasyon kurma hayali gerçekleşmedi. Kürtleri asimile etme hayali de, sonuç olarak 90 yıllık beyhude çabadan sonra iflas etti. Artık zaman birlikte yaşamanın alternatif projelerini yaratma zamanı. Çok zaman yitirilmesine karşın.

Bunun milliyetçilik temelinde oluşturulması mümkün değil. Milliyetçilik, sonuç olarak yoksayma, inkar ve ayrımcılıktır.

20. yüzyıl başlarında, sosyalistler, çok uluslu bir imparatorluğu yaşatmanın ancak sosyalist bir proje ile mümkün olduğunu belirtmişlerdi, Balkan sorunu ile ilgili olarak…

Sosyalist proje Yugoslavya’yı ayakta tuttu 40 yıl. Ama milliyetçiliklerin yükselişi ve egemen Sırp milliyetçiliğinin hoyratlığı, Almanya ve Avusturya tarafından iteklenen Hırvat milliyetçiliği Yugoslavya’yı bitirdi.

Osmanlı Meclisi’nde, federasyon projesini savunan mebuslar da çıkmıştı. Ama sosyalist bir projeyi taşıyacak, toplumsal gruplar ve bilinç henüz çok zayıftı. Sonuçta olay, herkes ‘kendi evini kursun’a dönüştü.

Ve herkes bir başka eritme potası oluşturdu, kitlesel sürgünler yaşandı, azınlık konumunda olan toplumlar büyük acılar çekti.

İmparatorluğun bu cehennemi çöküşü, imparatorluk tebası olan halkların o döneme ve daha öncesine ilişkin yapılanmaları, ruh halleri, yeni kuşaklar tarafından bilinmedi. Harf devriminin, vatandaş Türkçe konu kampanyalarının en önemli hedeflerinden biri de, geçmişle olan tüm köprülerin atılması idi.

Milliyetçilik projesinin dikiş tutmadığı ikinci alan ise, Müslüman kimliğinin bastırılması tasarımı oldu. Sonuç olarak, tarih başladığı noktaya geri döndü. Zor kullanarak halledildiği sanılan sorunlar bir bumerang gibi geri geldi.

Militarist Milliyetçiliğin sol alternatifi, özellikle 12 Eylül darbesi ile sistematik olarak ortadan kaldırması ise, alternatif bir arada birlikte yaşama projelerini de zayıflattı. Kürt sorununun yükselişi, belleklerde egemen olan sisin dağılmasına da neden oldu.

Total amnezi yerini, kopuk kopuk hatıraların yeniden canlanmasına bıraktı. Toplumların tarihi ağır ağır geri geliyor. Bu aynı zamanda hepimizin ortak mirası. Bu birbirine karışmış kökler arasında…

Rahatsızlığım sırasında okuduğum birkaç kitap yeniden çağrıştırdı bütün bunları. Şu sıralarda Halil Güçlü’nün ‘Çığlığın Bin Yılı’ adlı nehir romanının (Pirsus Yayıncılık) birinci kitabını okuyorum. Daha önce taslağını da okumuştum. Sevgili Ayşe Nur’un, onun yine destansı özellikler taşıyan ‘Yurduna Dönen Gılgamış’ ını, büyük beğeni ile yayınladığını hatırlıyorum. 12 Eylül zindanlarında yazılıp, dışarı çıkarılan bir metindi bu.

Urfa yöresinin ve çevresindeki Milan yada Mılli Aşiretler Konfederasyonu’nun epik bir romanı bu. Kürt, Arap, Türkmen aşiretlerinin, hatta Ermeni aşiretlerinin dayanışmasını ve hukukunu oluşturuyordu bu konfederasyon, gidip gelen imparatorluk dalgaları arasında. Bir sürü bilimsel incelemeye açık, bakir bir araştırma konusu bence bu konfederasyon. Benzeri aşiret yapılanmaları Irak’ta hala canlılığını koruyor.

Bu kitabı nereden mi bulursunuz? Bütün değerli kitaplar gibi zor ulaşılır, onca uyduruk kitap seli arasında.

Ama arayan bulur.

Yorumlar kapatıldı.