İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni Sorunu ve Sözlü Tarih

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İlhan Başgöz, Ermenilerin 1915 olaylarını tanıtmak için sözlü tarihe başvurduklarını, olayları hatırlayan ABD’de yerleşmiş bin kadar Ermeni’nin hayat hikayesini kaydederek arşivlediklerini bildirdi.

İlhan Başgöz, kişinin hayat hikayesini kendi ağzından dinleyip, kaydetmeye ”sözlü tarih” denildiğini, antropolojide ”hayat hikayesi yaklaşımı” denen bu yöntemin, 1940’lardan bu yana tarih, sosyoloji, antropoloji ve folklor tarafından yeni bir veri kaynağı olarak kullanıldığını söyledi.

Ermeni sorununun yazılı tarihe dayanılarak tartışıldığını ifade eden Başgöz, şöyle konuştu:

”Oysa bir de sözlü tarih var. Onun verilerini ne topladık, ne de kullanıyoruz. 1915 olaylarını tanıtmak için Ermeniler sözlü tarihe başvurdular. Olayları hatırlayan, ABD’de yerleşmiş bin kadar Ermeni’nin hayat hikayesini kaydettiler ve arşivlediler. Bunun dışında (The National Endowment for the Humanities) adlı Amerikan vakfından önemli bir para sağlayarak, 1977’de 400 Ermeni’nin daha hayat hikayesini kayda geçirdiler, arşivlerine eklediler. Bu hayat hikayeleri, Ermeni tezini kanıtlamak için büyük ölçüde kullanılıyor.”

-ERMENİ SORUNUNUN TEK AĞIDI-

Türkiye’de ise Ermeni sorununu anlatan ve günümüze ulaşan tek bir ağıdın bulunduğunu dile getiren Başgöz, ağıdın yakılmasına neden olan olayı şöyle anlattı:

”1920’de Fransızlar Ermenilerin de yardımıyla Çukurova’yı işgal ediyor. Fransızlar, Ermeni avukat Çalyan Karabit’i Haçin’e (bugünkü Saimbeyli) kaymakam, Ted Ohannesi de bölük komutanı yaparlar. Bu idareciler, 1920 Martında ‘Kemalist’tir’ diye, 217 Türkü yakalayıp, hükümet konağında hapsediyorlar. Bunların arasında kadınlar ve çocuklar da vardır. Ağıt bu insanların başına gelenleri bir görgü tanığının, Melek Hanım’ın dilinden anlatıyor. Bu ağıttan kuşku duyamazsınız. Çünkü ağıt genellikle, ölüm veya benzeri bir felaket için, daha ölü kalkmadan veya felaket üzerine, sıcağı sıcağına yakılır. Bunun için ağıt gerçeği yalın, süse püse bulamadan, dobra dobra söyler.”

-SÖZLÜ TARİHTE ERMENİ SORUNU-

Ermeni olaylarını anlatmak için Gemerek’ten duyup öğrendiği verileri kullandığını belirten Başgöz, Ermeni olayları için sözlü tarihten öğrendiklerinin 1929’larda ilkokul öğrencisiyken başladığını, bu olayların üzerinden 15 yıl geçmeden sıcağı sıcağına ve olayların dehşetini yaşayan bir grup görgü tanığı tarafından kendisine anlatıldığını bildirdi.

Başgöz, Gemerek’teki Ermeni katliamları konusunda şunları kaydetti:

”Rus ordusu Kars’ı, Erzurum’u, Erzincan’ı almış, Sivas’a doğru ilerlemektedir. Rus ordusunda Ermeni taburları vardır. Bu Ermeni birlikleri, Rus kumandanlar önlemek de istese, girdikleri her yerde, Müslüman-Türkleri işkencelerle öldürmekte, diri diri yakmaktadır. Gemerek’e haber ulaşır ki, Ruslar Sivas’ı alınca, köyünüzün Ermenileri de sizi kesecek. Bunun için kiliseye silah ve cephane yığdılar. Köylü korku içinde beklemektedir. Gemerekli, dehşet içinde toplanıp, kiliseye varır. Papaz kapıyı açmaz. Bunu silah yığınağının işareti sayan halkta, kızgınlık artar. Kapıyı kırar, kiliseye girerler. Gerçekten de büyük şarap küplerinin içinde tüfekler ve cephane bulurlar. Panik ve şaşkınlık gemlenemez bir kızgınlığa dönüşür. (Sizinle yüzyıllardır aşımızı, ekmeğimizi paylaştık, en güzel topraklarımızı ektiniz, savaşlarda biz öldük, siz cephe gerisinde yan gelip, keyif çattınız. Bizi öldürecektiniz, öyle mi? Ama ben ilkokul öğrencisi iken hala Gemerek’te yaşayan Ermeni aileler vardı. Bu ailelerin çocuklarından Kalost ve Gülbeyaz sınıf arkadaşımdı.”

Rus işgali altındaki yerlerde, Ermenilerin Müslüman halkı öldürdüğünün dedikodu olmadığını anlatan Başgöz, şöyle konuştu:

”Cevat Dursunoğlu, (Kurtuluş Savaşında Erzurum) adlı kitabında yazdı. Dursunoğlu, gençliğinde, Erzurum’da cami duvarlarında kara lekeler görmüş. Bunlar camiye doldurulup diri diri yakılan Müslüman halktan kalan isler imiş. Olay 1915’ten evvel oluyor. Dursunoğlu’na inanırım. Bu Erzurum dadaşı 1919 Erzurum Kongresinden sonra devletin en yüksek mevkilerinde bulunmuş, uzun zaman Erzurum milletvekilliği yapmış ve ölünce taksitle alınmış bir evden başka malı mülkü çıkmamıştır.”

Yorumlar kapatıldı.