İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni tasarısı ne oldu?

Mehmet Ali BİRAND

Bir hatırlatma yaparak başlamak istiyorum.

Mayıs ayında, Fransız Sosyalist Partisi bir yasa taslağı vererek, Ermeni Soykırımını inkar edenlerin 1 yıl hapis ve 50 bin euro ile cezalandırılması istemişti. Fransız Parlamentosu 2001 yılında Ermeni Soykırımını kabul etmiş, ancak inkar edenlere ceza verilmesini yasalaştırmamıştı. Bu defa, bir adım daha atılarak ceza getirilecekti.

2007 Başkanlık seçimleri öncesinde Fransa’da hiçbir siyasi partinin bu tasarıya karşı çıkması beklenmiyordu. Zira Ermenilerin 250 bin civarındaki oyu, siyasiler açısından çok cazip görülüyordu.

Bu gelişme, Türk-Fransız ve Türkiye-AB ilişkileri açısından son derece tehlikeliydi. Tasarının yasalaşması, bu ilişkilere büyük darbe vuracaktı.

Ümitler her geçen gün azalıyor ve gerinlik artıyordu.

10 Mayıs günü toplantı yapılacak ve oylamaya geçilecekti.

Beklenen gerçekleşmedi ve tasarı düştü.

Ermenilerin en önde gelen isimlerinden, Fransız politikacı Devecian “Tasarı öldü ve gömüldü” dedi.

Ne oldu da bu sonuç alındı? Daha önemlisi, bundan sonra aynı durumla karşılaşmamak için ne yapmak gerekiyor ?

* * *

FRANSA, TÜRKİYE’Yİ FEDA EDEMEDİ …

Bu tasarının engellenmesinde en ağırlıklı olarak rol oynayan iki unsur ön plana çıktı.Türk- Fransız ilişkilerinin oy hesabından daha önemli olduğu fikri ağır bastı. Ayrıca, böyle bir yasanın kendi içindeki çelişkileri de kamu oyunun bir bölümünü harekete geçirtti.

1. Elysee sarayı ve hükümet, yasaya karşı çok net biçimde tutum aldılar. Fransız Dışişleri Bakanı’nın konuyla ilgili olarak yaptığı açıklama, özellikle iktidar partisinin oylarını etkiledi. Fransız Devlet Başkanı ve hükümet kanadı, tarihin tarihçiler tarafından saptanması gerektiğini, böyle bir adım atılması durumunda Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin daha da kötüleşeceğini ve nihayet Türkiye ile Fransa arasındeaki 10 milyar euro’luk ticaretin çökeceğini vurguluyordu.

2. İkinci önemli unsur, Fransız iş dünyasının harekete geçmesiydi.Türkiye’de büyük yatırımı olan şirketler, ticaret yapanlar, bankalar da kolları sıvadılar. Türk-Fransız Ticaret Derneği Başkanı Yves Marie Lalouenan’ın lokomotifliğini yaptığı bu grup, DEİK ve Fransız yatırımcılar, fazla gürültü çıkartmadan Parlamenterlere durumu anlattılar. Yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu gösterdiler.

3. Türk Sivil Toplum örgütleri, başta TOBB ve TUSİAD olmak üzere, Fransız Gazetelerine ilanlar verdiler. Heyetlerle Paris’e gidip durumu kendi açılarından ayrıntılı şekilde anlattılar. Aynı şekilde Parlamentodan da, CHP’li, AKP’li milletvekilleri de Fransız meslekdaşlarını ziyaret edip, bu adımı atmamaları gerektiğini söylediler.

4) Türk hükümeti de, şimdiye kadarki uygulamaların aksine, kapalı kapılar ardında çalıştı. Ankara ve Fransa’daki Türk Büyükelçiliği çok akıllıca bir yöntem uyguladılar. Onlar da ön plana çıkmadılar. En önemlisi, “böyle yaparsanız, bizde şöyle yanıt veririz” gibilerinden tehditte bulunulmadı. Herşey sessizce, duyarlıklara dikkat edilerek gerçekleştirildi.

5) Fransız aydınları da sessiz kalmadılar. Aralarında Abel, Alexandre Adler gibi önemli isimler makaleleriyle tasarının Fransaya vereceği zarara dikkat çektiler. Bu çıkışın etkisiyle olacak, Fransız basını da genelinde, tasarıya pek destek vermedi. Mesafeli durdu.

Tasarı aslında ertelendi. Oylamaya sunulmadı ve rafa kaldırıldı. Kasım ayında yeniden gündeme getirilebilir tabii, ancak çok güç görülüyor.

Ancak, bir daha böyle bir kötü rüya görmemek için yapılması gerekenler var. İş bitti diye dosyayı kapatırsak, ilerde aynı senaryo ile karşı karşıya kalabiliriz.

* * *

BUNDAN SONRA NE YAPMAK GEREKİYOR?

Fransa’daki bu Ermeni tasarısı çok önemliydi. Eğer oylama yapılsa ve onaylansaydı, arkası gelecekti. Nitekim, Fransadan sonra Belçika ve Hollanda parlamentolarında da hemen hemen aynı tipte girişimler başladı.

Şimdi, dosya rafa kalktı ve bu iş bitti sanıyorsak, çok yanılıyoruz.

Bu olay kapanmadı ve önümüzdeki yıllarda da peşimizi bırakmayacak.

Eğer elimizi rahatlatmak ve Ermeni Soykırım iddialarının baskılarını hiç değilse azaltmak istiyorsak, yapmamız gerekenler vardır:

1. Türkiye, önerdiği Tarihçiler Komisyonu kurulması önerisine tüm gücüyle asılmalı ve bunun gerçekleşmesi için, Uluslararası alanda her kapıyı çalmalı, her yöntemi zorlamalıdır. Kendine başka destek kaynakları bulmalıdır.Zira fikir ilgi uyandırmıştır. Ermenilerin, bu komisyon fikrinden kaçmalarını önlemelidir. Unutmamak gerekir ki, Ermeniler , Komisyon çalışmalarının Diaspora çabalarına darbe vuracağını bildiklerinden dolayı, bu fikri unutturmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

2. Ermenistan ile ikili ilişkileri arttırıcı önlemler düşünülmeli ve Ermenistana yönelik yeni bir söylem bulunmalıdır. Bugünkü gibi, hiçbir şey olmamış gibi davranmak, Türkiyemize hiçbir şey kazandırmamakta ve inandırıcı olmamaktadır.

3. Özellikle Türk-Fransız ekonomik ilişkilerinin boyutu, daha yaygın bir şekilde anlatılmalıdır. İş çevrelerinin ötesinde siyasiler ve medya, ilişikerin bu yönünü yeterince görememektedirler. Unutmayalım ki, Fransa bu konuda da anahtar ülkedir. Fransayı kazanmak, diğer Avrupa ülkelerini kazanmak için gereken kapıyı açar.

Yorumlar kapatıldı.