İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İki Pastırmacıyan ve diğer bilmediklerimiz

Yasemin Congar

Osmanlı’nın son dönemine, siyah-beyaza hapsolmuş resmi tarih portrelerinin ötesinde bakamadıkça, yüzyıl öncesinin ara renklerini seçemedikçe kendimizi tanımamız zor

Osmanlı’nın son demlerine ilgi duyup da Karekin Pastırmacıyan adını bilmeyenimiz azdır. Armen Garo lakaplı Pastırmacıyan, Ermeni Devrimci Federasyonu’nun (Taşnaksutyun) liderlerindendi. Pastırmacıyan’ın, 1896’da Osmanlı Bankası’nın işgalini yönettiğini genelde biliriz.

Merak edip, okullarda bize reva görülen tarihin anlatmadığı ayrıntılara inenlerimiz, 1908 Meşrutiyet Anayasası ile birlikte, Ermeni örgütlerinin yasallaşma ve Osmanlı-Türk partileriyle yakınlaşma süreci yaşadığını öğrenmişlerdir. Karekin Pastırmacıyan işte bu dönemde iki kez, 1908 ve 1912’de, memleketi olan Erzurum’dan Osmanlı Meclisi’ne mebus seçilmiş; İttihat ve Terakki Cemiyeti’yle işbirliği yapmıştır.

Aynı Pastırmacıyan daha sonra, resmi tarihin belleklerimize yerleştirdiği “Ermeni ihaneti” tablosuna uygun bir profil çizmiş; I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı’ya karşı Rus ordusunun yanında yer alan Ermeni gönüllü alaylarını örgütlemiştir. 1917 Ekim Devrimi sonrasında kurulan, toplam dört yıl ömürlü ilk bağımsız Ermeni Cumhuriyeti’nin Washington büyükelçisi olan Pastırmacıyan, 1923’te Cenevre’de ölmüştür.

Aykırı biraderin keşfi

Pazar pazar, Karekin Pastırmacıyan’ın hayatını özetlememin nedeni var. Amacım sözü, Pastırmacıyan ailesinin bir başka ferdine getirmek; çoğumuzun adını belki hiç duymadığı Vahan Pastırmacıyan’ın, “hain Ermeni” klişesine hiç de uymayan hikayesini anlatmak.

Vahan Pastırmacıyan’ın varlığından, Boğaziçi Üniversitesi’nden Rober Koptaş’ın, geçenlerde New York’ta beşincisi yapılan Ermeni-Türk Araştırmaları Çalıştayı’ndaki (WATS) sunumu sayesinde haberdar oldum.

Karekin Pastırmacıyan’ın, anılarında Vahan adlı biraderinden söz ettiğini bilen Koptaş, aynı Vahan olması kuvvetle muhtemel bir kişiye, Tuğgeneral Ziya Yergök’ün anılarında rastlamış önce. Ardından, Hratch Tarbassian imzasıyla, 1975’te ABD’de yayımlanan “Erzurum” kitabında, iki kardeşi birlikte gösteren aile fotoğrafına ulaşmış.

Bu fotoğrafta, Osmanlı üniformasıyla görülen Vahan Pastırmacıyan, Sarıkamış’ta Ruslara karşı,

o zaman binbaşı olan Yergök’ün komutasındaki 83’üncü Alay’da savaşmış.

Sami Önal tarafından yayına hazırlanan ve Remzi Kitabevi’nce 2005’te basılan “Tuğgeneral Ziya Yergök’ün Anıları: Sarıkamış’tan Esarete” kitabından birlikte okuyalım:

“Alay’ın atılgan, değerli subaylarından birisi de Meşrutiyet döneminde İstanbul Harbiyesi’ni bitiren Asteğmen Erzurumlu Pastırmacıyan Vahan’dı. Bu subay Köprüköy muharebesinde bacağından yaralanmıştı. ”

İndirgenen tarihe karşı

Evet! Yaklaşık 100 yıl önce, aynı savaşın iki ayrı cephesinde savaşan Erzurumlu iki kardeş… Bir yanda, Rusların yanında Osmanlı’ya saldıran, eski mebus Karekin. Diğer yanda, Mekteb-i Harbiye mezunu, Ruslara karşı Osmanlı ordusunda savaşıp yaralanan, “atılgan” subay Vahan.

“Erzurumlu Pastırmacıyan ailesinin I. Dünya Savaşı’ndaki kaderi, Anadolu’daki Ermeni trajedisinin mikrokozmosudur” diyor Rober Koptaş.

Koptaş’ın, iki Pastırmacıyan’ın hikayesinden yola çıkan tebliği, Osmanlı Ermenilerinin “barış içinde, hiç sorunsuz yaşarken, durduk yerde ve topyekun, düşmanla işbirliği yapıp devlete ihanet ettiklerini” bize öğretirken, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta Osmanlı üniformasıyla savaşan Ermeni askerlerinden nedense hiç söz etmeyen resmi tarihe karşı bir ses.

Düşünün bir; Osmanlı’daki Ermeni siyasi örgütlenmelerini “komiteler” diye tek kaleme indirgeyip aralarında hiçbir fark yokmuş gibi öğrenmedik mi çoğumuz? Taşnakların İttihatçılarla, Hınçakların ise karşı cephedeki Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile ortaklık kurduğu yasallaşma dönemini es geçmedik mi? İstanbul’da ve Anadolu’da, siyasetle de, siyasi örgütlerle de hiç alakası olmamış 100 binlerce Ermeninin de yaşadığını görmezden gelen bir tarihe inanmadık mı?

Aynadaki renklerimiz

Oysa Koptaş’ın şu cümleleri, insana hemen “Başka türlüsü mümkün mü ki?” dedirtecek cinsten:

“Osmanlı-Ermeni toplumu homojen bir varlık değildi. Hınçaklar, Veragazmyal Hınçaklar, Taşnaklar, Ramgavarlar, liberaller, muhafazakarlar, milliyetçiler, siyasi olmayanlar, siyasete karşı olanlar, hatta İttihatçılar gibi çok çeşitli grupları kapsıyor, aynı zamanda, işçi, tacir, aydın, yeni yeni oluşan burjuvazi ve köylü olmak üzere çeşitli sosyoekonomik sınıfları içeriyordu. Bütün bu toplumsal grupların Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Ermeni ulusunun geleceği konusunda farklı vizyonları vardı. Bunun içindir ki savaş günlerinde, aynı Osmanlı-Ermeni toplumunun içinde hem Karekin Pastırmacıyan’a hem de Vahan’a rastlamak mümkündü.”

Ve bunun içindir ki, tarihimizin bütün dilimleri gibi Osmanlı’nın son dönemine de, siyah-beyaz genellemelerin ötesinde bakabilmek, 100 yıl öncesinin ara renklerini seçebilmek zorundayız. Kendimizi tanımanın başka yolu yok.

Yorumlar kapatıldı.