İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni meselesinde nereden başlamalı?

Selçuk Gültaşlı

Nasıl ki Rumlar, Avrupa Birliği (AB) üyeliğini garantiledikten sonra Annan Planı’nı “burunları dahi kanamadan” reddettiyse ve şimdi sorunun çözümü için Türkiye’den jest üstüne jest beklemekteyse ve bu konuda AB’nin zımni desteğini aldıysa, Ermeniler de “soykırım” konusunda artık önemli mevziler kazandılar, meseleyi Türkiye ile tartışmak teklifine soğuklar. Kıbrıs’ta geç kalan Türkiye, Ermeni meselesinde de aynı ataletin içinde.

Geçen hafta Belçika Meclisi’nde yapılan Ermeni “soykırımı”nı inkar edenlere hapis ve para cezası öngören oylamaya bir göz atalım. Oylamaya katılanlar 129 kişi. “Evet” diyenler 108, “çekimser” kalanlar 21. “Hayır” diyen 0 (yazıyla sıfır). 150 bin Türk’ün yaşadığı, bakanından senatörüne birçok Türk asıllının görev yaptığı Belçika devletinin meclisinde bir kişi de çıkıp “Türkleri incitmeyelim. Türkler iddialar için ortak ve bağımsız bir komisyon teklif etti” demiyor. “Çekimser” kalanlara gelince bunlar da Türkiye’nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkan faşist-ırkçı Vlaams Belang milletvekilleri. Tasarıya karşı çıkmalarının sebebi Türkiye’ye aşklarından değil, “soykırım” cezalarını ırkçı mantıklarına münafi bulmalarından. Artık tasarının senatoda kabul görüp görmeyeceğine bakacağız.

Türkiye’nin resmi TV kanallarını seyredince sanki TBMM’de Ermeni “soykırımı”nın kabul edilmesi için bir kanun teklifi olduğu fikrine kapılıyor insan. Ekrandaki emekli bir asker “Soykırım olduysa bunu Ermeniler Türklere karşı yaptı.” diyor. Orly katliamında Türkiye’yi savunan Fransız avukata, Azeri bir hanım ve Prof. Mümtaz Soysal destek veriyor. Ama aralarında tarihçi yok.

Ermeni “soykırımının” hakikat olduğunu savunan internet sitelerine bir göz atıyorsunuz. Hepsi birbirinden profesyonel hazırlanmış. Kimilerinde ağıtlar var. “Soykırım” olmadığını savunan sitelerin çoğu ciddi imla, yazım hataları ile malul. Bunların İngilizce versiyonları daha da kötü. “Türk’e Türk propagandası” yapmakta son derece mahir kafalar meseleyi dünyaya anlatmaya gelince “sanki Türkler de söylediklerine inanmıyor” havası veriyor.

Avrupa’daki haber programlarında sadece Ermeni tezlerine ses verildiğinden şekva edip, Batı’yı haklı olarak seçici olmakla suçlarken iyi hoş da Fransa’da “soykırım” programlarına Türk tezini savunacak birini resmi ve gayri resmi yollardan arayıp bulamayınca niye öfkemizi doğru mecralara akıtmıyoruz? “Türk’e Türk propagandası” için ekranlardan inmeyenler, mesele, işi Avrupa’ya anlatmaya gelince yoklar.

Fransa’nın Cezayir’den özür dilemediği doğru, Belçika’nın Kongo’da 19. yüzyılda öldürülen milyonlarca Kongoluya “soykırım” yaptığını söyleyenlere ne kadar dik baktığı ortada. Bu örnekleri çoğaltmak da mümkün. Azgın Ermeni diasporasının taleplerinin Türkiye’nin “soykırımı” kabul etmesi ile son bulacağını düşünmek safdillik. Anadolu Ermenilerinin İlber Hoca’nın tabiriyle “masum Berlin Yahudisi” olmadığı da su götürmez bir gerçek.

Amma velakin tehcir ve tenkil kanununun mimarı Talat Paşa, 1 Kasım 1918’de İttihad ve Terakki Partisi’nin son kongresinde bakın ne diyor: “Birçok yerlerde çoktan beri teraküm etmiş olan adavetler bu vesile ile (tehcir) infilak ederek katiyen arzu etmediğimiz suiistimallere sebep olmuştur. Birçok memurlar haddinden ziyade zulüm ve şiddet gösterdiler. Birçok yerlerde bigayrıhak birtakım masumlar da kurban oldular. Bunu itiraf edelim.”

Bir dönem bu topraklarda yaşayan Ermenilerin büyük bir acı yaşadıklarını kabul etmekle işe başlamak lazım. Ancak o zaman, dünyayı, yaşananların soykırım olmadığı, Yahudilerin başına gelenlerle hiçbir irtibatının bulunmadığı konusunda ikna etme konusunda bir şansımız olabilir.

Yorumlar kapatıldı.