İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye tehlikeli bir süreçte

Laik-İslamcı çatışmasının aylardır derinden sürdüğü Türkiye, Danıştay’a yapılan saldırıyla tehlikeli bir sürece girdi: Gizli İslami ajandası olduğu düşünülen AKP, reformları durdurdu

Orhan Pamuk’un ‘Kar’ romanında, Eğitim Enstitüsü’nün bir müdürüyle bir İslamcı, sınıflara başörtüsüyle girilmesine dair yasakla ilgili tartışır. İslamcı, “Devlet, Tanrımızın yasalarını iptal edebilir mi?” diye sorar. Müdür, “Güzel soru. Fakat laik bir devlette bu meseleler ayrıdır” diye yanıtlar. İkna olmayan genç fanatik şunu der: “Kuran’ın da ifade ettiği gibi, müminlere zulüm yapanları öldürmek görevim.” Sonra da müdürü öldürür.

Geçen hafta bir avukat Türkiye’nin en yüksek idari mahkemesine girdi, “Allah’ın askeriyim” dedi ve beş yargıcı vurdu; biri hayatını kaybetti. Bu mahkeme, başörtülü bir öğretmenin aleyhinde karar vermişti. Suikastçı, mazisi cumhuriyetin kurulduğu döneme dek uzanan yasaları uyguladıkları için yargıçları ‘cezalandırmak’ istediğini söyledi.

Geçen haftadan önce de, mevcut hükümetin İslami gündemi ile eski laik düzen arasındaki gerilim kaynama noktasına yaklaşıyordu. Bu saldırıyla birlikte, Türkiye tehlikeli bir bölgeye girdi. Binlerce gösterici, dinci bir muhafazakâr olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı saldırıdan sorumlu tuttu. Resimleri aşırılık yanlısı bir gazetede yayımlanan yargıçların güvenliklerinin artırılmasına yönelik istekleri görmezden gelinmişti. Laik devletin koruyucusu ordunun Genelkurmay Başkanı, dikkat çekici bir açıklamayla, hükümet karşıtı gösterilerin ‘sürmesini’ istedi. Erdoğan saldırıyı kınadı ve generali siyasete karışmakla suçladı. Ölen yargıcın cezanesine katılmaması da, istifa ve erken seçim çağrılarını getirdi.

Müslüman modernleştirici nerede?

Sadece aylar önce, AKP başarılı görülüyordu. Enflasyon düşmüş ve büyüme artmıştı. AKP, sivil hakları güçlendirmiş, AB ile üyelik müzakerelerine başlamıştı. Erdoğan, ‘inançlı bir Müslüman modernleştirici’ modeliydi.

Bu eskidendi. Desteğini dürüst bir görüntü üzerine inşa eden AKP, şimdi yolsuzluk skandallarıyla sarsılıyor. Kürt bölgesindeki şiddet alevlendi. Türkiye’nin AB’ye giremeyeceğine kanaat getiren hükümet, Erdoğan’ın AB’den bağımsız olarak yararlı olduğunu savunduğu reformları durdurdu.

Erdoğan, hükümetinin ABD’nin Türkiye üzerinden Irak’a cephe açmasını reddetmesinin ardından, ABD’yle ittifakı da tamir edemedi. Hükümetin Tahran ve Şam’la yakınlaşması da Türkiye’nin dış politika çevrelerini ve NATO müttefiklerini huzursuz etti.

Vaktiyle laik-dinci dengesini sağlamaya dikkat eden Erdoğan, ağır kararlar almaya girişti. Faizsiz bankacılık yapan bir bankanın başkanının Merkez Bankası başkanı olmasını istedi. Piyasalar karıştı ve cumhurbaşkanı bu tercihi veto etti. AKP’li belediye başkanları, alkolden arındırılmış bölgeler dayatıyor. Hükümet dini okulları geliştirmeye ve başörtüsü politikasını gevşetmeye çalışıyor.

Bu, AKP’nin tabanını seçim öncesi seferber etme niyetiyle ilgili olabilir. Meclis nisanda yeni cumhurbaşkanını seçecek ve Erdoğan bu koltuğa kendisini veya bir müttefikini oturtmak isteyecek. Erdoğan’ın, ordunun İslamcı bir devlet başkanına muhalefetine karşı koyabilecek destek elde etmek için bu seçimden önce genel seçime gitmesi de bekleniyor.

Ordu ve bürokrasi AKP konusunda baştan beri kuşkulu. Ekonomiyi iyi yönettiği için Erdoğan’a kredi vermiş laikler de, İslamcı gündemi yüzünden onu terk ediyor. Türkiye, Atatürk’ün ılımlı otoriter cumhuriyetinden bir yerlere doğru gidiyor, ama nereye meçhul. Bu yüzden de bu laik Müslüman ülkenin kaderi, Ortadoğu için önemli. Erdoğan, dini ifadeye de alan tanıyan Batı tarzı demokrasi istediğini söylüyor. Karşıtları ise laikliğin yerine otoriter İslamcılığı geçirmek yönünde gizli bir gündem takip ettiğinden korkuyor.

‘Özgür Dünya’nın ‘kaybetmeye’ en az tahammül edeceği ülke Türkiye. Kaybetme kaygısı için henüz erken ama Türkiye’deki bölünmeler hızla keskinleşiyor. Siyasi kurumların istikrarı ve demokrasinin geleceğine dair soru işaretleri var. Suç tümüyle Erdoğan’ın değil, ama çıkış yolu bulma sorumluluğu büyük oranda ona ait. (Başyazı, 22 Mayıs 2006)

Yorumlar kapatıldı.