İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarihle ilgili yasalar Fransız halkını cemaatlere bölüyor

Fransa’da Yahudi soykırımını inkâr etmeyi suç sayan yasa, Pandora’nın kutusunu açtı. Ermeniler gibi halkları soykırıma uğramış diğer azınlıklar da benzer yasalar talep edecek. O zaman çifte standart uygulanabilecek mi?

Guillaume Perrault

Meclis tarih üzerine yasa mı çıkaracak? Sosyalist Parti’nin ‘Ermeni soykırımı’nın inkârını cezalandırmaya yönelik yasa tasarısı, bu hassas soruyu yeniden gündeme getirdi. Ocak 2001’de yasama organı zaten ‘Fransa, 1915 Ermeni soykırımını resmen tanır’ biçiminde kısa bir yasayı kabul etmişti. Bu, hukuki etkisi olmayan ağırbaşlı bir açıklamaydı.

Bugünkü yasa teklifiyse bambaşka bir mantığa dayanıyor ve ilke beyan etme amacı aşılarak, ceza kanunuyla ele alınacak bir suçu tanımlamaya girişiyor. Sosyalist milletvekilleri, bunu yaparken 1990 tarihli Yahudi soykırımının inkârını suç sayan Gayssot yasasını örnek alıyor.

Parlamentoda bu girişimi haklı göstermek için de Ermeni asıllı Fransız vatandaşların anıları ve Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmemekteki inadıyla bağlantılı savlar öne sürülüyor. Gelgelelim bu yasa birçok sorunu beraberinde getirecek.

Eşitlik ve kıskançlık takıntısı olan bir ülkede, bir ‘cemaate’ özel muamale yapıldığı anda diğerleri de aynısını görmek ister. Dolayısıyla Gayssot yasasının ardından Ermenilerin de aynı statüyü talep etmesi kaçınılmazdı. Yarın öbür gün, halkları soykırıma maruz kalmış Fransa’nın Ruandalıları veya Kamboçyalıları da benzer muamele isterse onlara hangi bahaneyle karşı çıkılır, kimse bilmiyor. Gayssot yasası Pandora’nın kutusunu açtı bir kez.

Fransa kendi suçlarını üstlenecek mi?

Kamuoyunun bir kesiminin talebi üzerine bir haksızlığın onarıldığı iddiasıyla çıkarılan ve geçmişi niteleyen yasaların sayısının artması, ahlak, tarih ve ceza kanunu kavramlarının gitgide birbirine karıştırıldığını gösteriyor.

Örneğin, 2001 tarihli Taubira yasası, köleliğin ‘insanlığa karşı suç’ olduğunu açıklıyordu. Gelgelelim bu mantıkla, günün birinde bir talep eden çıkarsa, 1794’te Louis-Marie Turreau’nun cumhuriyetçi ‘cehennem birlikleri’nin Vendee halkını katletmesinin de ‘insanlığa karşı suç’ olduğunu ilan etmek ve devlet başkanımızın halktan resmen özür dilemesini talep etmek parlamentonun görevi olur. Aynı durum Cezayir-Fransa savaşında Fransız tarafında savaşan ve ardından Fransız vatandaşlığı verilen Cezayirlilerin katliamı için de geçerli. Yasalar geçmişin kimi sancılı dönemlerini tanıyıp, kimilerine sessiz kalamaz. Baskı gruplarının eşit olmayan mücadelelerine ve güne göre hareket ederek çifte standart uygulanamaz.

Nitekim 600 tarihçi, ‘Ermeni soykırımı’nın inkârının suç sayılmasını öneren tasarıya, bu ucu bucağı görünmeyen gidişatı durdurabilmek için karşı. Bu akademisyenler, uzlaşmacı ve merhametli görünümünün ardında ‘tarihçinin özgürlüğünü kısıtlayan, neyi araması ve

bulması gerektiğini yaptırımla dikte eden’ metinlere itiraz ediyor. Onlar, ‘tarihçinin geçmişin üzerine bugünün ideolojik şemalarını yapıştırmadığını, geçmişin olaylarına bugünün duyarlılığını müdahil etmediğini’ söyleyip, Gayssot ve Taubira yasalarının da bazı maddelerinin kaldırılmasını talep ediyor.

Nefreti artırıyor

Taubira yasası yüzünden, kölelik üzerine uzmanlaşmış tarihçi Olivier Petre-Grenouilleau hakkında ‘insanlığa karşı suçları savunduğu’ suçlamasıyla dava açılmıştı. Tarihçinin bunu hak etmek için tek yaptığı, köleliğin sadece Avrupalıların işlediği bir suça indirgenemeyeceğini ve ‘köle ticareti bir halkı yok etme amacı taşımadığından bunun soykırım olmadığını’ hatırlatmak olmuştu. Bunun üzerine Taubira yasasının sağladığı ortamda, ‘kölelerin anısını ve torunlarının onurunu savunan’ bir derneğin hakarete uğradığını düşünerek kamunun harekete geçmesini talep etmesi yeterli olmuştu.

Ceza kanunu, ne derece temsil gücü olduğu bilinmeyen derneklerin rakiplerini sindirmek için kullandığı bir silah halini aldı. 15 yıldır düzenli saldırılara maruz kalan ifade ve araştırma özgürlüğü, bir kez daha kurban ediliyor. Bunun sonucunda şikâyet edenler, sızlananlar, durmadan tarihi kurban statüsünü talep eden yerliler ve geçmişte başkalarının yaptığı hatalar yüzünden şimdiki neslin ömür boyu borçlu olduğunu iddia edenlerle dolu bir toplum oluşabilir.

Tarihle ilgili yasalar, Fransız toplumunu cemaatlere bölüyor. Tarafların acı anılarını yatıştırmasını ve geleceğe hazırlanmasını mümkün kılmayan bu yasalar tersine toplumu bölüyor, acılar üzerinde dönen rekabeti
artırıyor ve nefreti besliyor. Tarihçi Marc Bloch, “Yaşlı bir halk için belki de, daha kolay unutabilmeyi bilmek daha hayırlı olacak” demişti. “Anılar kimi zaman bugünün görüntüsünü bulandırır. İnsan her şeyden önce yeniye ayak uydurmayı bilmeli”. Evet, ölülerimizi analım, ama bugünü de geçmişin ağırlığının altında nefessiz bırakmayalım.

(18 Mayıs 2006)

Yorumlar kapatıldı.