İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni meselesinde Ankara´nın konumu

Murat Yetkin

Ankara’da Ermeni meselesiyle ilgili yeni bir yol bulmak gerektiğini düşünenler mutlaka olmalı

‘Ermeni soykırımı yoktur’ demeyi suç sayan yasa tasarısı 18 Mayıs’ta Fransız parlamentosundan geçecek mi? Ankara’da siyasetin, diplomasinin, hatta güvenlik bürokrasisinin ortak ve önde sorularından biri bu.

Dün Paris’ten gelen bir haber, parlamentonun mevzuatlar alt komisyonunun Sosyalist Parti milletvekillerince sunulan karar tasarısını kabul etmediği yönündeydi. Bu gelişmenin önemli, ancak belirleyicilikten uzak olduğu ve tasarının 18 Mayıs’ta Genel Kurul’da oylanacağı bildiriliyor. Bir başka seçeneğin, oylamanın buzdolabına kaldırılması olduğu da vurgulanıyor.

Tasarının kabul görmemesi halinde Türkiye’nin sert tepki vereceği söyleniyor. Kanada’daki Türk temsilcisi Büyükelçi Aydemir Erman’dan sonra, Fransa’daki temsilci Büyükelçi Osman Korutürk’ün de geri çekilmesini ekonomik ambargonun izleyeceği ‘uyarıları’ yapılıyor. İş bu noktada
akılla açıklanamayacak noktalara savruluyor.

Öncelikle ambargo, uygulandığında, uygulayana değil, uygulanana zarar verme durumu olduğunda siyasi bir anlam taşır. Diyelim Kanada’ya, ya da Fransa’ya ekonomik ambargo uygulamaya başladığımızda dünyanın en zengin 8 ülkesi (G-8) arasında bulunan bu iki ülke ekonomisi bundan ne kadar ağır bir zarar görecek? Türkiye’de üretilen elektrikli ev eşyalarının Avrupa pazarının yüzde 15’ini elinde tuttuğunu söyleyip, bir yandan Fransa’ya ambargodan söz ederken örneğin Lafayette mağazalarına artık Beko, ya da Vestel’in fason üretimi keseceğinden mi söz ediyoruz? Peki, Fransız şirketleriyle iş yapan Türk şirketleri ve orada çalışanlar ne zarar görecek? Örnek çok: Otomotiv alanında Ordu Yardımlaşma Kurumu-OYAK’la işbirliği yapan Renault’dan tutun, haberleşme alanında Alcatel’e, inşaat alanında Lafarge ve Cement France, gıda alanında Danone’ye dek Fransız yatırımlarını durdurmak, engellemek siyaseten mümkün. Siyaseten mümkün olan böyle bir adımın hukuki ve ekonomik sonuçlarını görmezden gelmek ise mümkün değil. Bu adımı atmakla Türkiye’nin tezlerini muhataplarına kabul ettireceği ise, yaptırım gücü tartışılır olduğu için tartışma götürür.

Tekrar olacak ama, yine G-8 üyesi Rusya parlamentosunun danışma organı niteliğindeki alt kanadı Duma, 1915 olaylarının Türklerin Ermenilere soykırım girişimi olduğu yolunda bir kararı kabul etti. Rus hükümeti bir gün bu kararı onaylarsa, örneğin elektrik üretimimizin yüzde 44’ünü kendi elimizle bağladığımız Rus doğalgazını almaktan vazgeçtiğimizi mi açıklayacağız. Bu ambargo söylemiyle savunma ve nükleer santral gibi, kendi teknolojimizi üretemediğimiz uluslararası stratejik ihalelerde manevra alanımızı daralttığımızı fark eden siyasetçi, ya da kanaat önderi yok mu?

Bunları, seçim hesapları ve ideolojik önyargılar içindeki bazı Fransız siyasetçilerin, evrensel ifade özgürlüğünü yok saymak bir yana, Türkiye’yi kerameti kendinden menkul yetkiyle uluslararası düzeyde mahkûm etme çalışmalarına tepkisiz kalınması gerektiğini söylemiyorum. Yalnızca, bu tür akıldan çok duygu yüklü tepkiselliğin bir sonuç getirmeyeceği gibi, kendimize zarar vereceğini söylüyorum.

Diğer senaryoya geçelim. Diyelim ki, Türk Dışişleri’nin, Fransa’ya giden Türk milletvekillerinin, Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Paul Poudade ve Fransa Dışişleri’nin ‘ilişkilerin bozulmaması’ adına çabalarının, geçen yıl Türk Hava Yolları ile kârlı bir satış sözleşmesi imzalayan Airbus başta olmak üzere Başbakan Tayyip Erdoğan’ın davet edip destek istediği bazı Fransız şirketlerinin çabalarıyla Fransız parlamentosu tasarıyı geri çevirdi. Bunu bir zafer mi saymalıyız? Dün Bulgaristan parlamentosunun benzeri bir tasarıyı geri çevirmesine sevinmeli miyiz? ABD yönetimi her yıl Kongre’nin bu kararı almasını engelliyor diye sevinmek ne kadar akılcıysa, 18 Mayıs’ta kararın reddedilmesine sevinmek
de o kadar akılcı olacak. Her sene Ankara, Washington’a Ermeni soykırımı karar tasarısının reddi için siyasi bir bedel ödemiyor mu?

Ankara’da bu işin sonunun olmadığını, er ya da geç, Ermeni meselesiyle başa çıkabilmek için bir başka yol bulmak gerektiğini görecek bilgi, bilinç ve erdeme sahip olanlar mutlaka olmalı. Birgün seslerini çıkarıp kralın, yani mevcut politikasızlığın çıplak, yani savunmasız olduğunu söylediklerinde kim olduklarını göreceğiz. Ülkemizi hiç hak etmediğimiz bu durumdan belki de onlar çıkaracak.

Yorumlar kapatıldı.