İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tehcir

Türker Alkan

Ermenistan’da karşılaştığım hemen herkesin Anadolu’yla bir bağı vardı. ‘Dedem Kayseriliydi’, ‘Anam Sivaslıydı.’ Karşılaştığınız Ermenilerin pek çoğundan buna benzer şeyler işitirsiniz.

Bir 24 Nisan daha geldi, geçti. Ermeniler atalarının acılarını unutmadıklarını gösteren gösteriler yaptılar. Türkler karşı gösteriler yaptılar. Sonuçta bir şey değişmedi.

Onlar, ‘İtiraf edin, bize soykırım uyguladınız, kabul edin bunu artık’ diye diretiyor.

Türk tarafı kuşkulu. ‘Şimdi soykırımı kabul edersek yarın başka taleplerle karşılaşır mıyız acaba?’

Konu ne zaman gündeme gelse, ‘soykırım’ teriminin yasal anlamı üzerinde tartışmalar yapıp, ‘Hayır,’ diyoruz, ‘bu, soykırım değildi!’ Kendimizi haklı çıkarmasak bile mazur gösterecek açıklamalarımız da var: ‘1915’te bir mukatele (birbirini öldürme) yaşandı ve bunu Ermeniler başlattı. Ruslardan da destek aldılar.’

Bütün bunlar doğru olabilir ve geniş ölçüde doğrudur da. Osmanlı’nın çöküşünde Türkler de çok acı çekti. Girit’ten, Batı Trakya’dan, Priştine’den, Yunanistan’dan, Bulgaristan’dan kaçmak zorunda kalan milyonlarca Türk öldürüldü, aç kaldı, acı çekti. Dünya bu drama seyirci kaldı. Önemsemedi. Ne de olsa Müslümandık. Biz bile unuttuk. Şu anda yakınım olan hemen herkesin (benim ailem de dahi) bir sınır ötesinden kaç göç öyküsü vardır. Hepsi de kan ve gözyaşının izlerini taşıyan öyküler. Ama bütün bunları dünya unutalı çok oldu.

Biz de hızla unutuyoruz.

Ama bütün bu olup bitenler Ermeni tehciriyle birlikte yaşanan acı olayları ne haklı ne de mazur gösterir. Adına ‘soykırım’ değil de ‘tehcir’ denmesi hukuki açıdan bir anlam taşısa bile, vicdani açıdan fazla bir şeyi değiştirmez.

Murat Bardakçı, birkaç gündür Hürriyet’te Talat Paşa’nın ‘tehcir notlarına’ dayanarak Ermenilerin yaşadığı acı olayları anlatıyor. Adına ne derseniz deyin, bu yaşananlar insanlık adına utanç vericidir.

1914 yılında 141 bin Ermeni’nin yaşadığı Sivas’ta 1915 sonrasında 8 bin 97 Ermeni kalmış. Erzurum, Bitlis, Van, Diyarbakır, Trabzon ve Elazığ’daki toplam 471 bin 928 Ermeni’nin tümü başka yerlere sürülmüş.

Bu sürgün kararını alanların Ermenileri öldürmek, yok etmek gibi bir niyeti olmasa bile, ortaya çıkan sonuç bu olmuştur.

Devletlerin algıladıkları çıkarları doğrultusunda tez geliştirmesi, tavır belirlemesi son derece doğaldır. Görünüşe göre Türkiye ve Ermenistan’ın savundukları tezleri yakın bir gelecekte değiştirme olasılıkları yok. Ermenistan ‘Soykırımdı’ diyecek, Türkiye ‘Hayır,’ diyecek, ‘tehcirdi ve mukateleydi.’

Oysa önemli olan şey, insanların acı çekmesi ve ölmesiydi. İşin bu yanını devletler değil, bireylerden oluşan bilim adamları, tarihçiler ve sanatçılar ortaya koyabilir. Onlara çok iş düşüyor.

Ve bireysel çabalar uzun dönemde devletlerin tavırlarının değişmesini sağlayacak ortamı yaratabilir.

Murat Bardakçı bunu yapmaya çalışmış. İyi de etmiş.

Yorumlar kapatıldı.