İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sosyalistler ve Ermeniler; Ama Artık Yeter!

Talat Paşa’yı bile “solcu, kamucu” ilan ediyorsunuz. Neden? Emperyalizme karşı çıkacağım yalanıyla Ermeni sözünü duyar duymaz kendine Talat Paşa’yı kahraman yapandan ne devrimci olur ne de komünist. Olsa olsa, “yurtsever” olur.

——————————————————————————–

BİA Haber Merkezi

24/04/2006 Selim EVREN

——————————————————————————–

BİA (Ankara) – Olduğu gibi, dolandırmadan söylemeli: Anadolu’nun her köşesi, bir zamanlar, Ermeni toprağıydı! Türk toprağı olduğu gibi, Rum toprağı olduğu gibi ve şimdi Kürt toprağı olduğu gibi! Böyle başlayan bir yazıyı okumayacaksınız değil mi?

Canınız sıkılacak çünkü, büyükannelerinizin, büyükbabalarınızın komşularının Ermeniler, Rumlar olduğunu hatırlamak nedense sizi huzursuz ediyor. Ben ise bunu hatırlamadığım her gün huzursuz oluyorum. Biliyorum, solcusunuz, sosyalistsiniz ve hatta komünistsiniz.

Muhalifsiniz yani, Türkiye kapitalizmine karşısınız, ona karşı mücadele ediyorsunuz. Sizin sıradan bir Türk milliyetçisi olmadığınızı biliyorum. Ama Türk’sünüz!!!

Mustafa Suphi, hala andığınız bir değerdir. Şefik Hüsnü de öyle. Nazım Hikmet’i de seversiniz. Kiminiz Mehmet Ali Aybar’a daha yakın olmuştur ama çoğunuz Behice Boran’a derin bir bağlılık beslersiniz.

Zamanında Mahir Çayan’a goşist dediğinizi biz biliyoruz ya, şimdilerde, Çayan adını, Deniz’le, İbrahim’le, Cihan’la birlikte hayırhah şekilde anmak muhtemelen taktik yönelimlerinize uyuyor.

Ama “Ermeni” sözcüğünü duyunca irkiliyorsunuz, illa laf edecekseniz aklınıza “emperyalizmin oyunu”ndan başkası gelmiyor. Utanmıyor, Talat Paşa’yı bile “solcu, kamucu” ilan ediyorsunuz. Neden? Türk milliyetçisine değil size soruyorum, neden?

Halkın Bildiği

Niksar’dan geçtiniz mi? Bilir misiniz deresini? Nasıl kan aktığını. Geçerseniz, sorun, anlatırlar, babalarından dinlemişlerdir çünkü ve anneleri misal, sağ kalan ermeni kızlarıdır.

Yahut, Avanos’da, ne güzel bir Kızılırmak kasabasıdır, konakladınız mı hiç? Konakladıysanız, ismi bizde kalsın, devrimci pansiyoncunun topladığı Ermeni kültürüne ait kalıntıları, sabah o pansiyonda kahvaltı ederken gördünüz mü?

Kastamonu? Hani, “Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın.” Cesaret edip sorduysanız, dinlediğinize eminim. Ben dinledim!

Ankara? Çankaya köşkü, kimin bahçesinde kuruludur? İlber Ortaylı’ya sorarsanız söylemez. Ama sorun, öğrenirsiniz. Yabancı değil, sadece Ermenidir! Adana?

Adana’da Türklerin, özel olarak Türklerin Ermenilere yönelen vahşete direndiğini de hatırlamak istemezsiniz.

Tarihi diye bildiğiniz binalar var ya, fark etmez, ha İzmir’de ha Erzurum’da ha Muş’ta ha Van’da ha Trabzon’da, taşlarını kim döşemiştir? Kaç il sayabilirsiniz, bilmiyorum.

Ben sayabildiğim her ilde, Ermenilerin “bir zamanlar” yaşadığını biliyorum. Uzatmayacağım. Daha dün, Ordu’daydım, mahalli bir gazete aldım.

Bir yazı dizisi, “Milli Mücadele’de Ordu”. Yörenin önemli bir figürü olan Feyzi Güvenli’nin tanıklığını şöyle aktarıyor: “Ordu’da Rumlar oldukça yoğundu. Düz Mahalle ve Taşbaşı’nı onlar tutmuştu. Ermeniler göç ettirildikleri için yoktular. Rumlar kasabaya canlılık veriyordu.”

Ve müellif gayet sakin hikayesini aktarıyor, kendi haklı nedenine dayanarak “Türkleri yok etmek istediler, biz onlara engel olduk, yazık ki yurtlarından oldular” diyor.

Erzurum hikayesi de benzerdir. Türk Milliyetçisine sorarsanız size şöyle diyecektir: “İsyan eden Ermenidir, zulmeden Ermenidir, katliam eden Ermenidir. Mazlum ve mağdur olan, yüz binlercesi katledilen, tecavüze uğrayan, yerinden yurdundan sürülen mâsum Anadolu Müslümanıdır. Fakat Ermeniler bir asırdır yaygara yapmakta, basın, yayın ve propaganda yoluyla dünyayı aldatmaya çalışmakta; haçlı ruhuyla hareket eden bazı devletler de onlara destek olmaktadır.”

E siz Türk milliyetçisi değilsiniz değil mi, ben mi yanılıyorum? Değilseniz, bu topraklarda yaşayan herkesin bildiği gerçekten kaçarak, ne elde etmeyi umuyorsunuz? İlhan Selçuk’un iltifatını mı?

Hınçak, Taşnak

Tarihin “öyle olsaydı”larla okunamayacağı hepimizin malumu. Bunun için sosyalist olmanız gerekmiyor. Az biraz ilgili olan, Anadolu Ermenileri tarihinde iki önemli siyasi organizasyonun adının, “Hınçak” ve “Taşnak” olduğunu bilir.

İlki, Ermeni sosyalistlerinin örgütüdür, ikincisi Ermeni milliyetçilerinin. Taşnakların özellikle Birinci Dünya Savaşı sürecinde Ermeniler arasında daha başat bir güç haline dönüştükleri de bilinir.

Özellikle Erzurum’da Ermeni nüfus yoğun olduğu için, etnik çatışmayı Taşnakların körüklediği ve Türklere yönelik etnik temelli ve çoğu vahşi bazı imha eylemlerine yöneldikleri de sır değildir. Genelkurmay arşivlerinde belgeleri mevcut.

Hınçaklar etkin olamıyor ve inisiyatifi Taşnaklara kaptırıyorlar. Taşnaklar, etnik temelli ayrılıkçı bir siyaset izliyorlar. Bu gerçeklik ve Erzurum’daki asla onaylanamayacak birkaç Taşnak eylemi, Ermenilere yönelen ve devlet destekli etnik arındırma siyasetini meşrulaştırmaz.

Bugün bile, bütün baskı ve arındırma, yok etme siyasetine rağmen ülkemizde 60 bin kadar Ermeni yaşamaktadır ve sosyalist hareketimiz içinde, adlarını bu yazıda değil, yeri geldiğinde gururla anacağımız ve Ermeniliklerini asla anmayan çok değerli kadrolarımız olmuştur.

Ve İbrahim, İbrahim Kaypakkaya, bu yüce gönüllü Türkiye devrimcisi, Ermeni meselesiyle gocunmadan, bütün çıplaklığıyla yüzleşmiş ve devrimimizin bu sorunu görmezden gelemeyeceğini yazmıştır.

Ben, Kaypakkaya’nın egemenlerce vahşice öldürülmesinin ardında, bu uzlaşmaz tutumunun da önemli bir yer tuttuğunu hep düşünmüşümdür.

Soykırım ve Emperyalizm

Soykırım hukuki bir terim. Hasbelkader katılmak zorunda kaldığım bazı toplantı/söyleşilerde ben de terimin hukuki yönüne vurgu yaptığımı ve bu bakımdan Ermeni tehcirinin ve sonrasına da yayılan Anadolu’nun Ermeni’lerden arındırılmasının hukuken “soykırım” olarak nitelendirilmesinin güçlüğüne işaret ettiğimi, hala da öyle düşündüğüm için paylaşmakta sakınca görmüyorum.

Meraklıları Birleşmiş Milletler’in (BM) soykırım hukuki statüsü ile ilgili kararını kolayca edinebilir ve şu üç temel nedenden, Anadolu’daki etnik arındırmanın soykırım olarak nitelenemeyeceğini kestirebilirler.

Birinci neden, sadece İstanbul, İzmir, Urfa Merkez gibi yerlerle sayılı kalsa da, Ermenilerin hepsinin göç ettirilmemiş olmasıdır.

İkinci neden, etnik arındırmada, devlet güçlerinin bizzat değil, önleyici güç olarak yer almayarak işlev görmesidir.

Üçüncü ve şekli neden ise, BM kararının 1915 olaylarından çok sonra alınmış olmasıdır.

Bu gayri insani, hukuk tekniğine dair bir tartışmadır ve bence önemli de değildir. Eğer önemli olacaksa, şunu da not etmeliyiz: Tehcir kararı, İttihatçı Enver, Cemal ve Talat paşaların değil, Alman Genelkurmayının kararıdır ve dikte edilmiştir.

Bu Talat Paşa ve şürekasını mazur kılmaz, sadece nasıl basiretsiz bir Alman maşası olduğunu gösterir! Belge mi soracaksınız? Genelkurmay arşivlerindedir.

Benim için sorun, Ermeni meselesinin Türkiyeli devrimciler ve komünistler arasında bile hala temelsiz bir “anti-emperyalizm” bağlamında ve Türk ulusçuluğu temelinde; görmezden gelinemeyecek hal aldığında ise, “emperyalistlerin müdahalesi” teziyle savuşturulmaya çalışılıyor olmasıdır.

Ha, sınıfı görmemek ha sınıfın görmezliği

Mesela, genç bir sosyalist akademisyen kalemi eline aldığında, çok rahat, Ermeni meselesi hakkında konuşmakla sol liberalizm, küreselleşmeci solculuk arasında bağıntılar arayabilmekte ve kurabilmektedir.

Sol liberalizm dediğimiz ve temelde bir sınıf ideolojisi olmadığı gibi siyasal olarak da saf olarak temsil edilemeyen, sadece işçi sınıfı siyasetine daha çok kültürel dolayımla nüfuz etmeye çalışan orta sınıf “fantezileri”dir.

Fakat bugün, ülkemizde gelişen milliyetçiliğe baktığımızda, bu “fanteziler” bile “sınıfın görmez kıldığı,” “yurtsever” eğilimler karşısında masum kalmaktadır. Nedir sınıfın görmez kıldığı?

Lenin, şöyle yazar: “Sınıf olarak proletaryanın tuttuğu yer, onu tutarlı bir demokrat olmaya zorlar. Burjuvazi, proletaryayı güçlendirme tehlikesi yaratan demokratik ilerlemelerden korktuğu için geriye dönüktür. Proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktur, ama demokrasinin yardımıyla kazanacağı tüm bir dünya vardır.”

Demek ki, işçi sınıfı siyaseti, Ermeni meselesini, temel olduğu tartışılmaz olmakla birlikte, indirgendiğinde bu meseleye dair tek bir gerçek analize veri sunamayacak “sömürü ilişkisi” dar bağlamında tartışamaz.

Daha açık deyişle, sınıfı görmemek kadar, sınıftan biri olarak görmemek de devrimci siyasetimiz içinde kabul edilemez.

Anadolu’da Ermeniler Vardı, Şimdi Yoklar

Hiçbir devrimci, Lenin’in vurgusuyla savunulamayacak bir “ulusal kültür” hurafesi içinden dünyayı algılamamalıdır, algılayamaz. Devrimci için sorun, mevcut kapitalist ilişkilerin aşılması, yeni, sosyalist bir dünyanın kurulmasıdır.

Bu çerçevede tarih de bir mücadele alanıdır. Elbette, Ermeni milliyetçiliğinin aşırılıkları içinde Ermeni sorununu konuşamayız.

Ama, “gerçekten demokratik açılımlar getirmekte umutsuzluğa kapılan ve bir dizi (“kültürel”) sorunda her ulusun proletaryasıyla burjuvazisini yapay olarak birbirinden ayrı tutarak, burjuvazinin ulusal kavgalarından kurtulmaya çalışan kişilerin oportünist düş”lerine de teslim olamayız. Olmamalıyız.

Ermeni sorunundan konuşurken, “emperyalizm” sopasını sallayanla ne emekçilerin ne sınıf siyasetinin ne de devrimcilerin düşünsel ya da programatik oydaşması olabilir. O sopayı sallayan, kendine Almancı Talat Paşa’yı kahraman yapar. Emperyalizme karşı çıkacağım yalanıyla Ermeni sözünü duyar duymaz kendine Talat Paşa’yı kahraman yapandan ne devrimci olur ne de komünist. Olsa olsa, “yurtsever” olur.

Yeter ama artık yeter! Herkes kendi bayrağı altına! (SE/BA)

Yorumlar kapatıldı.