İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Basın Mensuplarına, Demokratik Kamuoyuna!

Verein der Völkermordgegner e.V. Frankfurt / Main Soykırım Karşıtları Derneği (SKD);
Kontakt : Ali Ertem Tel.: 0049/69/5970813; E-Mail: skd@gmx.net

Frankfurt, 03.04.2006

Basın Mensuplarına, Demokratik Kamuoyuna!

Türk devlet erki, ırk esasına dayanan mono etnik develet anlayışında ısrar etmektedir. Bu anlayışın bir ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti, 1915’ten 1923’e kadar 1,5 milyon Ermeni’nin, 500.000 Süryani’nin 1 milyona yakın Helen ve Pontoslu Helen halkının hayatına mal olmuştur. Bu halklara karşı işlenmiş soykırım suçu hala inkar edilmektedir. Etnik „temizlik“ cumhuriyetin kuruluşundan sonrada aralıksız devam etmiştir. 83 Yıllık cumhuriyet tarihi, pogromların, zoraki asimilasyonun ve Türk olmayan halkların sürgün tarihidir.

Türk yönetici eliti açısından „azınlık“ sorununun çözümü, soğuk kanlı bir hesap sorunu olmuştur. „Jön Türk“ rejimi,1915’ten önce, %30’un üzerinde olan Hristiyan nüfusu, %5′ ila %8’e düşürmeye karar vermiştir. Soykırım ve sürgün, „azınlıklar“ sorunun bitirilmesi için en rasyonel çözüm yolu olarak seçilmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan 4 yıl sonra, 1927 de yapılan genel nüfus sayımı, istenilen hedefe başarıyla ulaşıldığı sonucunu ortaya koymuştur. Bu günkü gelinen noktada ise, Hristiyan nüfusun genel nüfus içindeki oranını, sadece %0,3 olarak tahmin edilmektedir. Soykırım, büyük oranda bu halkların dillerinin, tarihlerinin ve kültürlerinin de yok edilmesine neden olmuştur. Soykırım kurbanı halkların Türkiye’de, ölülerini anmaya bile hakları yoktur. Anadolu hem dini hemde etnik bakımdan tam bir çölleşmeyi yaşamasına rağmen, bir kaç istisna dışında soykırım failleri cezasız kalmıştır. Tam tersine, katillerin kimi yeni cumhuriyetin bakanlık görevlerine, kimi cumhurbaşkanlığı görevine, kimileri de devletin kilit noktalarına yerleştirilmişlerdir.

Bu gün Türkiye’de yine benzer gelişmelere tanıklık etmek durumundayız. Kürt nüfusun toplam nüfus içindeki yeri %30ları geçmesine rağmen, Türk yönetici eliti ittihatçılardan devri miras alınan mono etnik devlet konseptine sımsıkı sarılmaktadır. Çözüm bekleyen Kürt sorununa, „benim sorunumdur“ diye sahip çıktığını beyan eden Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan, newroz etkinliklerine karşı, esas olan İttihatçı „tek millet, tek bayrak, tek devlet“ sloganını bir kez daha hatırlatmıştır. Erdoğan, devlet terörüne karşı sokaklara dökülen kürt halkına, yine imhadan başka bir anlam taşımayan, şu açıklama ile yanıt vermektedir: „Güvenlik güçlerimiz çocuk da olsa, kadın da olsa kim olursa olsun ’’ terörün maşası” haline gelmişse gerekli müdahale ne ise bunu yapacaktır. Yarın ağlamanız boş yere olacaktır”. Bu dikkate değer ifade, bundan sonra hangi çocuğun, yada hangi kadının ‘terörün maşası’ olduğuna dair hem yargının hemde infazın “güvenlik güçlerine” bırakıldığını göstermektedir. Bu ise, hukuk devletiyle uzaktan yakından hiç bir alakası olmayan çok tehlikeli bir gelişmedir.

Geçen yıl yaratılan bir bayrak provokasyonunu fırsat bilerek, Newroz bayramını kutlamak için sokaklara dökülen milyonlarca Kürdü “sözde vatandaş” ilan eden Genel Kurmay Başkanlığı, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vatan ve bayrak sevgisini denemeye kalkışanlara tarihin sayfalarına bakmalarını öneririz” uyarısında bulunuyordu. Gerçekten de Türkiye’de Türk olamayan herkes, bakılması istenen tarihin karanlık sayfalarının kendisi için ne anlam taşıdığını çok iyi bilir.

Bütün bu gelişmeler ve tarihi gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, soykırım suçunu inkar eden, inatla mono etnik devlet anlayışına sarılan ve sayıları milyonlarla ifade edilen Kürt halkını potansiyel düşman gören bir devlet egemenliğinden, Kürt sorununa çözüm beklenemeyeceğini göstermektedir. Kürt illerinde ve Kürtlerin yaşadığı diğer yerleşim alanlarında yaygınlaşan devlet terörü, soruna çözüm bulmak zorunda olan uluslar arası kurumlar için bir alarm niteliği taşımaktadır. Acil tedbir alımaması durumunda, yarin geç olabilir. Bu bir abartı değil, bizzat Genelkurmay Başkanlığının ciddiye alınmasını istediği bir uyarıdır.

Soykırım Karşıtları Derneği adına: Ali Ertem, İ. Bülent Gül

Yorumlar kapatıldı.